1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

İfşa edeni ifşa edeceksin aslında!

Ayhan Kavas ile sohbet ederiz sık sık…
Dün de öyle yaptık…
Sohbet sırasında “biliyor musun ağabey deli oluyorum!” diye başladı anlatmaya.
Ayhan Kavas zekâsına son derece güvendiğim bir isimdir.
İlginç, doğru ve yerinde tespitleri vardır…
Kendisini deli eden konunun ne olduğunu sormaya dahi fırsat bulmadan devam etti anlatmaya;
-“sosyal medya üzerinde sürekli ‘Şu hasta oldu. Bu da virüse yakalandı. O da pozitif çıkmış” gibi paylaşımlar yapılıyor. Biri, başka birinin testinin pozitif çıktığını duymaya görsün. Hemen geçiyor klavyenin başına “testinin pozitif çıktığını üzüntüyle öğrendim. Allahtan şifa” falan filan diye yazıyor. Yahu kardeşim! Şifa dileyecek, “geçmiş olsun’ diyeceksen, ara söyle kendisine. Niçin adamın durumunu herkese ifşa ediyorsun ki? belki adam duyurmak istemiyor durumunu. Niçin böylesine jurnalci bir misyonu üstleniyorsun ki? Vallahi gördükçe deli oluyorum” dedi…
Ardından da…
Sosyal medya sayfalarını,  “üzüldüm” ve “Geçmiş olsun” ayağıyla ifşa edenlerin aslında sıkıntılı insanlar olduğunu, amaçlarının da; başkalarının durumundan  yararlanan ilgi budalaları olduğunu sözlerine ekledi.
Bizimde böyle bir tespitimizin olduğunu ve sonuna kadar haklı olduğunu söyledik.
***

Bu konuşmanın hemen ardından Eskişehir kamuoyunun yakından tanıdığı Prof Dr Bülent Görenek’in bir paylaşımına denk geldik sosyal medya üzerinde.
Prof Dr Bülent Görenek, mesleğine aşık, bilgi,beceri ve donanımını uluslar arası boyuta taşımış, Eskişehir’in yetiştirdiği önemli bir bilim insanı…
öte yandan…
Eskişehirspor’dan tutun da Eskişehir’in her türlü meselesinden haberdar olan ve bu meseleler ile ilgili kendince kafa yoran da bir şehir aşığı.
Şöyle demiş yaptığı paylaşımda;
-“Covid Pozitif kişileri buradan cümle aleme duyuranlar, ayıp ettiğinizin ve suç işlediğinizin farkında mısınız? Gerekirse kendi açıklar. Size ne ki?
(Hasta Mahremiyeti- Gizlilik)
Görenek’in bu paylaşımı, hem Ayhan kavas ile bizim tespitimizle örtüşmesi açısından, hem de meselenin hekim gözü ile değerlendirilmesi açısından son derece kıymetliydi.
***
Sonuç olarak söylemek gerekirse…
Karşısındaki insanların ne hissedeceğini dahi düşünmeden, çok üzülmüş ayağı ve sözde “Geçmiş Olsun” dilekleriyle, sosyal medyasını pozitif çıkan hastaları ifşa etmek için kullanan bir dolu insan var…
Bu insanlar, diğerlerini hem kamuoyu karşısında rencide ediyorlar, hem de hasta mahremiyetini ihlal ederek suç işliyorlar.
Bu dikkat çekme budalası haline dönüşmüş insanlar için yapılacak tek şey; asıl onları ifşa etmek, hatta kendilerini birer “felaket habercisi” ilan etmek olmalı…
Böylece daha çok dikkat çekmiş olurlar!.


.....


Artık dayanamıyorlar,
 tükeniyorlar…


Yaşanan salgın dönemi nedeniyle mağdur olmayan hiçbir kesim yok gibi.
Fakat bazı sektörler var ki, pandemi döneminin başından beri en fazla mağduriyeti yaşıyorlar.
Hangi sektörler mi?
Bir kere Kültür-Sanat ve Eğlence sektörleri pandeminin başladığı günden bu yana bitik durumda.
Sektör bitik olunca bu sektörde çalışan ve bu sektörden para kazanan insanlar da mahvolmuş vaziyette.
örneğin; Okul servisleri-Okul kantinleri ve Kırtasiyeler…
Yaklaşık 1 yıldır, yani pandeminin başladığı günden bu yana hiç iş yapamayan sektörlerin başında geliyor.
Mesela; Kahvehaneler, çay Ocakları, İnternet kafeler…
Salgının en çok vurduğu işyerleri bunlar…
Turizm işyerleri-Oteller-Spor salonları…
Yaklaşık bir yıldır müşteriye hasret durumdalar…
Bu saydığımız sektörlere ve işyerlerine yüzlercesini eklemek mümkün.
Saydığımız meslekleri icra edenler genellikle küçük cirolarla önce kirasını ve çalışanların maaşını, sonra vergisini çıkartan, kalan parayla da evlerini geçindiren insanlar.
Bir yıldır bunu yapamıyorlar.
Kira ve vergi ödeyemez, evine para götüremez ve çalışanını da çalıştıramaz haldeler.
Artık dayanamıyorlar…
Tükeniyorlar…
Vazgeçiyorlar…


.....


Anlam
veremediklerimizde bugün!


Milli Eğitim bakanı 2 gün önce söylüyor;
“salgın sürecinde okullar çocuklarımız için en güvenilir ve kontrollü alanlardır” diye.
Ancak…
önceki gün Erdoğan salgınla mücadele kapsamında alınan ve kamuoyu tarafından da pek anlam verilmeyen tedbirleri sıralarken, okulların da yılsonuna kadar çevrimiçi eğitim yapacağını açıkladı.
Yani…
Okulların kapanacağını açıkladı…
Madem salgın sürencinde çocuklar için en güvenli ve kontrollü alanlar okullardı, niçin yılsonuna kadar kapatılmasına ve eğitimin çevrimiçi yapılmasına karar verildi?
Madem okullarda da ciddi salgın vakaları vardı, o halde Milli Eğitim bakanı niçin çıkıp “Okullar çocuklarımız için en güvenilir mekânlardır” dedi?


.....


Her konuda uzmandırlar…


Hikâyeyi Cem Toker,  LDP Genel Başkanlığı yaptığı dönemde  kişisel sosyal medya  sayfasından paylaşmıştı..
Uganda parası shilling İngiltere'de basılırmış.
İdi Amin bir gün nakde sıkışınca açmış telefonu şirkete
- "Bize 100 milyar shilling basın gönderin." demiş.
İngiliz sormuş
"Basım ücretini kim nasıl ödeyecek?”
İdi Amin yanıt vermiş:
- “Biraz fazla basın, alın paranızı.”
Cem Toker hikayenin altına şu notu iliştirmişti:
-“Diktatörler her şeyi bildikleri gibi ekonomide de uzmandırlar”


.....


BİRAZDA GüLMEK LAZIM


Şehrin hayırsever vakıflarından birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler.
Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:
"-Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500 000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız.
O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?"
Avukat bir süre düşündü, sonra:
"-önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?"
Görevli utandı:
"-Şey, hayır."
"-Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu?"
Görevli utancından kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti:
"-Ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?"
Görevli yerin dibine geçmişti, sadece:
"-Hayır, hiç bir bilgim yoktu ..." diye mırıldanabildi.
Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti:
"-Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?"


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi