1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

İşi gücü olmayan

Bir arkadaşım var.
Yıllardır hizmet sektöründe faaliyet gösteren bir işyeri sahibiydi.
“Sahibiydi” diyorum zira şimdi o işini yapmıyor.,
2020 yılının başında, yeterli kazanç elde edemediği için işyerini devretti.
Aklında başka bir iş yapmak vardı.
O güne kadar ki birikimlerini bu yeni yapacağı işe koyup, başlayacaktı.
Kiralayacağı yeri bile bulmuş, ön görüşmeleri yapıp, neredeyse anlaşmıştı.
Gerekli tadilatları yaptıktan sonra Nisan ayı başında başlayacaktı yeni işine.
Mart ayı ortalarında salgın patlak verdi.
Ortalık allak bullak oldu.
Ayın sonuna doğru görüştüğümüzde yeni işini sormuştuk.
Bir hayli kızgındı.
“Hay ben böyle şansın” diye başlamıştı anlatmaya...
Ardından da;
“İşyerini kiralamak için işyeri sahibi ile tam sözleşme imzalayacaktım. Tadilat için ustalarla ön görüşmeyi yaptım. Mobilyalardan gerekli tüm malzemelere kadar neler lazım olacağını tek tek çıkarttım. Bu malzemelerin siparişlerini vermeye hazırlanıyordum ki, şu salgın olayı patlak verdi. Her şey mahvoldu.Bu kadar da kadersizmişiz.” demişti.
Tavırlarında çok üzüldüğü, hatta kahrolduğu o kadar belliydi ki, talihsizliğine yanıyordu.
***
Geçenlerde yine konuştuk kendisiyle...
Son konuşmamızın üzerinden 8 ay geçmişti.
İlk lafı biz atıp “Sen de büyük talihsizlik yaşadın. Tam yeni iş kuracaktın ki salgın çıktı değil mi?” dedik...
önce “Valla başta ben öyle düşünüyor ve söylüyordum” dedi...
Ardından da:
- “Allah korumuş arkadaş! İyi ki işyerini kiralamak için sözleşmeyi imzalamamışım. İyi ki malzemelerin siparişini verip, ödemesini yapmamışım. İyi ki tadilata girmemişim. Eğer bu dediklerimi yapmış olsaydım, o günden bu yana çalışmayan, kapalı bir yeni iş ve işyerim olacaktı ki; bu da beni mahvedecekti” dedi.
“Yani?” diye sorduk...
-”Valla yani’si falan yok. Başta 'Ne talihsizmişim.' diyordum, şimdi 'Beni Allah korumuş' diyorum. Eğer salgın sürecine yakalansaydım çoktan batmıştım.” dedi.
***

Salgın nedeniyle ticaret yapan binlerce insanın işi tam anlamıyla bozuldu.
Yüzlerce işyeri kapandı.
Yukarıda verdiğimiz örnek misali tek tük de olsa direkten dönenler oldu.
Sözün kısası...
Bu süreçte, işi gücü olmayan, işi ve işyeri olanlardan daha karlı bir süreç yaşadı, yaşıyor.
Onlar en azından, iş yeri olanlar kadar zarar etmiyor.


....


Kalabak’ı bırakamayınca...


Prof Dr Bülent Görenek, başarısı ülke sınırlarını aşmış, Eskişehirli ve Eskişehir aşığı  bir Kardiyolog.
Yıllardır, görev yaptığı Osmangazi üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana bilim Dalı öğretim üyesi olarak yaptığı başarılı çalışmaların yanı sıra,  Avrupa Kardiyoloji derneğinde de önemli görevler üstleniyor.
Kısacası…
Mesleki yayınları ve aldığı ödülleri ile sık sık ismini duyuran Görenek, bir anlamda kardiyoloji Ana Bilim Dalı çevresinde şehrin ve ülkemizin elçiliğini üstleniyor.
Ortada bir başarı varsa dikkatler de doğal olarak üzerinize çevrilir ya…
İşte; Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri olan KOç üniversitesi, yıllardır Prof Dr Bülent Görenek’i öğretim kadrosuna katmak istediğini, fakat Bülent Görenek’in de ısrarla “Ben şimdilik görev yaptığım üniversitede de yaşadığım şehirde de mutluyum” cevabını vererek, teklifi nazikçe ret ettiğini yakından biliriz…
Hatta…
Zaman zaman mevzusu açıldığında “Hocam bu çok güzel bir fırsat… Niçin değerlendirmiyorsunuz ki?” diye sorduğumuzda, espri ile karışık “Kalabak suyundan vazgeçemiyorum” dediğine de çok defalar şahidiz…
Koç üniversitesi bakmış, yıllardır ısrarla öğretim kadrosu içine dahil etmek istediği Prof Dr Bülent Görenek’den “Olur” cevabı alamıyor, “Hiç olmazsa misafir öğretim üyesi olarak bize katkı sağlamanı istiyoruz.” diye teklifte bulunmaya başlamış.
Sonunda; bu ısrar karşısında direnemeyen Bülent Görenek kabul etmiş teklifi.
Böylece, Koç üniversitesi, Tıp Fakültesi’nin Misafir öğretim üyelerinden biri olmuş.
Haberi duyunca sevindik ve tebrik ettik kendisini.
Ardından da…
 “Bu iş misafirlikle başladıysa yakında arkasından transfer de gelir mi?” diye sorduk…
Kendisinden yine “Ne ben Kalabak suyunu bırakabilirim, ne de Kalabak beni bırakabilir” şeklinde aynı esprili cevabı aldık…
Sonuç olarak şöyle bir durum var ortada;
Ne Koç üniversitesi Bülent Görenek’ten vazgeçiyor, ne de Bülent Görenek Kalabak suyu ve Eskişehir’den…


.....


    Adaletsizliğe bak!


Algının başladığı günden bu yana felç olan sektörler var.
örneğin Kafeler, restoranlar, kahvehaneler, Pastaneler ve yiyecek-içecek sektörleri...
Mart ayından bu yana ya kapalılar, ya da açık oldukları kısa süreç içinde maliyetleri dahi karşılayacak para kazanamadılar.
Külliyen zarardalar yani...
Oteller, okul servisleri, okul kantinleri, internet kafeler, kırtasiyeler...
Sekiz ayı aşkın iş yapamıyor, para kazanamıyorlar.
Bunu gibi daha nice sektör resmen komada…
Zararları had safhada hepsinin…
Bazılarının da gelirleri yüzde 10'a, yüzde 20'ye düşmüş durumda, bildiğiniz can çekişiyorlar.

***
Bunun yanı sıra, salgının piyango gibi olduğu, gelirlerini 2'ye, 3'e katladığı sektörler de var.
örneğin toptan ve perakende satış yapan işyerleri...
Hatta, kimyasal üretim yapan ya da satan, gıda üretimi yapan ya da satan işyerleri, sağlık sektörü...
Yukarıda saydığımız sektörler ölüm kalım mücadelesi verirken, aşağıda saydığımız sektörlerin işleri oldukça tıkırında.
Salgın süreci, yukarıda saydığımız sektörleri felç ederken, aynı salgın süreci aşağıda saydığımız sektörleri ihya etti.

***
Hal böyleyken, devletin salgın nedeniyle sağlamış olduğu kredi ve imkanlardan hem yukarıda saydığımız, hem de aşağıda saydığımız sektörler aynı oranda yararlanıyor.
Hatta...,
Aşağıda saydığımız işleri tıkırında olan sektörler, çok ihtiyacı olmamasına rağmen, devletin sağladığı imkanlardan diğerlerine göre daha fazla yararlanırken, asıl ihtiyacı olan zordaki sektörler bu imkanlardan daha az yararlanabiliyor.
çünkü...
Bankalar, geri dönüşü garanti altına alma adına, kredi imkanlarını daha çok işleri tıkırında ve ihtiyacı olmayan bu sektörlere veriyor.
Durum böyle olunca da, devletin imkanları asıl ihtiyacı olan sektörlere ya az oranda gidiyor, ya da hiç gitmiyor.
Bunu önlemenin tek yolu, devlet imkanlarının sektörel dağıtılması.
Yani...
İmkanların zordaki sektörlere özel çıkartılması.
Daha Türkçesi; İmkanların işi tıkırında olan kesimlere değil de, can çekişen, ayakta kalma mücadelesi veren kesimlere tahsis edilmesi gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi