1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Kadın ve gençler yoksa...

Baba eskiden evin reisiydi.
Son sözü söylerdi.
O’nun istemediği hiçbir şey olmaz, O’nun istediği her şey olurdu.
öyle görmüştü, babasından dedesinden gördüğünü de aynen uygulardı.
Evin diğer bireyleri de kabullenirdi bu durumu.
Baba’nın söylediği nihai karardı, sorgulanmazdı, karşı çıkılmazdı.
Süreç içinde büyük bir değişim yaşandı aile yapısında.
O sert yapılı babalar yavaş yavaş duygusallığa doğru geçiş yaptı.
Her bir aile bireyinin fikir beyan etme süreci başladı.
Duygusallık yolunda her geçen gün daha da ilerleyen evin eski reisi zaman içinde aile bireylerinden, yani eşinden ve çocuklarından etkilenmeye da başladı.
Bir müddet sonra, eş ve çocuklardan etkileme kaçınılmaz olmuştu.
Eskiden “dediğim dedik” pozisyonunda olan reisin reisliği devam ediyordu ama özellikle bazı konularda eşinin ve çocuklarının etkisi, üzerinde alenen hissedilir olmuştu.
İşte bu “bazı konular” içinde, seçimlerde oy verme meselesi de vardı.

Eskiden, yani baba evin reisiyken seçim kapıya dayandığında “Şu partiye oy verilecek” dediğinde, aile bireyleri gidip o partiye basardı oyu.

Süreç içinde iş tersine döndü.

Oy verilecek parti konusunda eşler ve çocuklar, evin reisini daha çok ikna eder hale geldi.

Sonuç olarak…
Evde artık hangi partiye oy verileceği konusunda eş ve çocuklar o eski babanın talimatı ile oy vermeyi bir tarafa bırakmış, artık kendi düşünceleri çerçevesinde oy verir hale gelmişti.
Duygusallığın tavanını yaşayan baba yani eski reisler ise bu durumdan ister istemez etkilenir olmuşlardı.

İş tam tersine dönmüştü anlayacağınız süreç içinde.

Ve bu süreç hala devam ediyor.
Netice itibarıyla…

Bu gün yapılan seçimlerde sonuçlarının tahliline baktığınızda, seçimleri kazanan aday ve partilerin, o bölgede yaşayan kadın ve gençlerin oylarıyla bu seçimi kazandıklarını rahatlıkla görebiliyoruz.


Kısacası…
Kadına ve evin gençlerine hitap etmeyen, dokunmayan,onları etkileyemeyen parti ve adayların işi çok zor bundan sonra…


.....


 


Bu iş böyle giderse!


Bayan arkadaşımız anlattı başından geçenleri…
Şehir dışından misafirleri gelmiş.
Eskişehir’i gezmişler.
Bu arada Kentpark’a da götürmüş misafirlerini.
Kentpark içinde bulunan yapay sahil çok ilgilerini çekmiş misafirlerin.
Ertesi gün misafirlerinin küçük kız çocukları yüzmek istemiş.
Bunun üzerine Kentpark’a gitmişler…
Sadece kadınların bölümü doluymuş hınca hınç.
-“Nasıl olsa çocuklar yüzecek” diye erkeklerin olduğu bölüme girmek istemişler.
-“Bu bölümde de kadınlı erkekli hınca hınç dolu bir ortam vardı. Ancak, kadınların da erkeklerin de neredeyse tamamı Suriyeliydi” dedi.
Manzarayı görünce değişik düşüncelere kapılmış…
-“Bir anda kendimi, kendi ülkemde ve şehrimde yabancı hissettim. Hele o Suriyeli erkeklerin tavırlarını, o dışarıda gördüğümüz kapalı Suriyeli kadınların oradaki şımarık ve kibirli hallerini görünce hiç de iyi düşçünceler oluşmadı bende. Hatta gördüklerime şahit olan birçok kişin de benimle aynı düşünceler içinde olduğunu gördüm” dedi.
Dün sabah gazeteye gelip, şöyle bir haberlere baktığımda ise, İzmir’de bir havuzda, havuza giren genç kızların gizlice fotoğraflarını çeken 2 Suriyeli erkeğin neredeyse linç edileceğine ilişkin haberi okuyunca, bu işin her geçen gün daha da kötüye gidebileceği endişesi kapladı içimi…


.....


Yakında çekirgeler de gelir!


-Ana Caddeleri araçlar istila etmiş
-Sokak araları ise park yapan araçların işgalinde.
-Her köşe başını, özellikle de Cuma günleri dilenciler işgal etmişler.
-Kafe önlerini ise "Harçlık ver" diyen çocuklar istila etmiş.
-Kent Merkezi resmen beton binaların işgali altında.
-İçlerinde belki de en zararsızları ama, korkanlar için Köpek işgali var şehrin merkezinde.
-Boş arsalar çöp istilasında.
-özürlüler için ayrılan araç park yerlerini, kafadan özürlüler işgal etmiş halde.
-Duvar ve Direkler, afiş yapıştırma işgali altında.
-Ağaçların tamamı bisiklet bağlanarak işgal edilmiş.
-Kapıdan satış yapıp insanların canını yakanlar, şehrin dört bir yanını işgali altına almış.
-Esnafın malları kaldırımları işgal etmiş.
-Kafanızı kaldırdığınız her yeri led ekranlar istila etmiş.
-Araç park edebileceğiniz yerler, esnaflar tarafından dubalarla işgal edilmiş.
-Apartman cepheleri reklam alanı istilasında.

Kısacası…
çıkın sokağı şöyle bir dolaşın.
Bu yazdığımız işgal ve istilaların birçoğuna şahit olacaksınız.
İşgal etmeyen bir tek çekirgeler kalmış mübarek.
Onlar da yakında gelirler, o yüzden camı çerçeveyi kapalı tutun.


....


Uğursuzluk kimdeyse artık!


Avcı Sultan Mehmet bir gün adamlarıyla beraber aksama kadar bir keklik bile vuramaz.
Bunun sebebini de, sabahleyin gördüğü bir dervişin uğursuzluğuna bağlar. Solaklara seslenir. Saraydan çıkarken, Şu Şu tipte, sivri külahlı, sırtı kambur birinin önünden geçtiğini ve hemen bu adamı bulmaları emrini verir.
Tarife göre Bektaşi babalarından ayyaş Hamza Babayı yaka paça huzura getirirler.
Sultan:
" Bre uğursuz, nabekar. Bugün sabahleyin karşıma çıktın. Bu yüzden akşama kadar bir ava rastlayamadım. Bu ne uğursuzluktur. Vurun kellesini. "
Bektaşi bakar ki kelle elden gidiyor. Son bir dileğini açıklamak için söz alır:
" A devletlum siz beni gördünüz bir keklik vuramadınız. Ama insaf ediniz, benim de bugün ilk gördüğüm sizdiniz ve kellemi kaybediyorum.
Söyleyin, uğursuzluk hangimizde. "
Fıkrayı sıkı CHP’li olan bir dostumuz anlattı.
Bugüne kadar hemen her seçimde CHP’ye, referandumlarda da CHP hangi taraftaysa o tarafa oy verdiğini söyledi önce.
Ardından söyledikleriyle de biz bir hayli güldüren şu cümleleri kurdu:
-“bugüne kadar kazanmak nasip olmadı” dedikten sonra “Artık uğursuzluk bende mi? yoksa partide mi vallahi bilemiyorum”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi