Psikolog Yağmur Gökşen Bulut

Psikolog Yağmur Gökşen Bulut

KESKİN SİRKE

Uzun zamandır yazmak istediğim bir konuydu “ÖFKE”. Bununla ilgili yakın zaman araştırmalarını takip ettiğimde ise öfke-ego arası ilişkiyi duyduğumda bu konuda yazma isteğim arttı.


Öfke ile ego arasında bir ilişki olduğunu duydunuz mu bilmiyorum.  Genelde ego sahibi insanlarda öfke daha fazla bulunmaktadır. Hatta bununla ilgili Tolstoy’un bir sözü vardır. Yıllar önce söylenen bu söz yapılan araştırmalarla doğru orantılıdır. ‘Bir kimse ne derece yüksekten bakarsa ne kadar gurur sahibi ise kalbinde insanlara karşı o kadar hiddet ve kin taşır.’


            Egosu yüksek kişilerin engellenme eşiği düşük kişilerdir. Bu kişilerde hak duygusu kendine yöneliktir. Kendilerini haklı gören bu kişiler empati yapmaktan daha uzaktırlar. Yapılan araştırmalar da bu kişilerin narsist kişiler olduğunu göstermektedir.


            Peki biz öfkelenince kimlere zarar veriyoruz?


            İlk olarak çevremize zarar veriyoruz. Bunu da bir masalla anlatmak istiyorum. Uzun zaman önce çok iyi yürekli bir adamın bir erkek çocuğu varmış. Bu küçük çocuk çok sinirliymiş her şeye kızıyor ve bağırıyormuş. Bu durum tabi ki ailesini de çok üzüyormuş. Sinirli çocuk kızdığı zaman ağzından kötü sözler çıkıyormuş ve etrafındaki arkadaşları, komşuları her kim bu çocuğu görürse ondan uzak durmak istiyorlarmış ve ailesi bu duruma çok üzülüyormuş. Bir gün babasının aklına bir çözüm yolu gelmiş.  Ona kocaman bir çivi çantası ve yanında bir adet çekiç vermiş. Oğluna, her sinirlendiğinde ve öfkesini kontrol edemediğinde bahçedeki çitlere bir çivi çakmasını istemiş. Küçük, sinirli çocuk bu fikri eğlenceli bulmuş ve babasının bu isteğini kabul etmiş. Ne zaman sinirlense, bahçe çitlerine koşmuş ve bir çivi çakmış. Sinirinden, ilk gün çitlere tam 30 çivi çakmış! Sonraki gün ve takip eden günlerde bu sayı, yarıya düşmüş. Küçük çocuk çivi çakmayı çok zor bulmuş ve bunun yerine öfkesini kontrol etmeye karar vermiş. Yavaş yavaş, çitlere çakılmış çivilerin sayısı azalmış ve hiçbir çivinin çakılmadığı gün gelmiş! Çocuk, tüm gün sinirlenmeden dayanabilmiş. Sonraki birkaç gün boyunca hiç sinirlenmemiş ve bir tane bile çivi çakmasına gerek kalmamış. Babası oğlu artık sinirlenmediği için çok mutlu olmuş ve oğlunu yanına çağırıp “Oğlum artık kendini kontrol edebiliyorsun bu yüzden senden sinirlerini kontrol ettiğini hissettiğin zaman bahçe çitlerimize çaktığın çivileri yavaş yavaş çıkarmanı istiyorum.” demiş. Birkaç gün geçmiş ve çocuk çivilerin çoğunu tellerden çıkarmış. Ancak, çıkaramadığı birkaç çivi kalmış. Çocuk, babasına bundan bahsetmiş. Babası onu takdir etmiş ve “Orada ne görüyorsun?” diye çitlerin üzerindeki bir deliği işaret edip oğluna göstermiş. Çocuk cevap vermiş, “Çitlerin üzerinde bir delik görüyorum. Babası çocuğa, “Çiviler senin kötü huyun olan öfkeydi ve bu huyun bazı insanları kırdı. Çivileri çıkartabilirsin, ancak çitin üzerindeki delikler kalacaktır. O çitler asla aynı görünmeyecek. Her yerinde izler var. Hatta bazı çivileri yerinden bile çıkaramayacaksın. Kötü öfken ve kızgın sözlerin böyle oldu! Kelimelerin ve sinirin insanları çok kırdı! Bundan sonraki yaşamında ağzından çıkan kelimeleri dikkatli seçmelisin. İnsanlar ile aranı iyi tutmak için o kelimeler çok önemlidir. Kalbinden sevgiyi ve kibarlığı asla çıkarma ki bu güzellikler seni iyi bir insan yapabilsin!” Tıpkı bu masalda da olduğu gibi öfkeyi hayatına merkezi haline getirmiş insanların çevresindeki insanlara yönelik kırıcılığı ve saldırganlığı kalıcı izler bırakmaktadır.


Kötü sözler geri dönüşü olmayan kalp kırıklarına neden olabilir.


            Öfkemiz etrafımıza zarar verir. Evet, buna değindik. Şimdi de kendimize olan zararından biraz bahsedelim. Öfkelendiğimiz zaman vücudumuz var olan tepkiler dışında tepkiler geliştirir. Öfke anında fizyolojik ve psikolojik olarak değişime uğruyoruz. Çünkü öfke sadece psikolojik değil fizyolojik ve biyolojik tepkimeleri de beraberinde getiriyor. Kalp atışlarımız hızlanıyor, tansiyon yükseliyor, adrenalin ve noradrenalin hormonları harekete geçiyor ve kan basıncımız artıyor. Son olarak beynimiz ‘Savaş ya da kaç’ sorusuyla yüz yüze kalıyor. Eğer bu kararı sadece dürtülerimize bırakır ve mantığımızı harekete geçirmezsek önlenemez bir öfke nöbeti ile mücadele etmek zorunda kalırız. 


            Giderek öfkeli, gergin ve sinirli bir topluma doğru evriliyoruz. Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine yansıyanlar, trafikte yaşadığımız kavgalar, yan baktığı için adam yaralayanlar, yemek geç geldi gerekçesiyle garsonu tartaklayanlar ve daha neler neler… Vahim bir tablonun ortasında olduğumuz aşikâr.


            Öfkelendiğimizde neler yapabileceğimiz ve bu durumla nasıl baş edebileceğimizi önümüzdeki haftaki yazımda detaylı bir şekilde anlatacağım. Şimdiden sizlere öfkenizi kontrol edebileceğiniz huzurlu bir hafta diliyorum.    


            Unutmayalım ki keskin sirke küpüne zarar!


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Psikolog Yağmur Gökşen Bulut Arşivi