1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Limonun suyunu kimler nerelere harcıyor?

Limon sıkma yarışmasında yapılı, dev gibi adamlar yarışıyor…
Sıktıkları limondan en fazla suyu çıkartan kazanacak.
Sonunda elbisesine sığmayan, 2 metre boyunda, 150 kiloluk bir yarışmacı sıktığı limondan en fazla suyu çıkartıyor.
O sırada en son yarışmacı geliyor masaya.
çelimsiz mi çelimsiz…
üzerinde takım elbise ve kravat, koltuğun arasında bir çanta.
En fazla suyu çıkartanın limonunu alıyor eline, sıkıyor ve neredeyse yarım çay bardağını dolduracak şekilde su çıkartıyor.
Sıkılmış limondan su çıkarttığı için herkes şaşkın.
Soruyorlar adama “Bu nasıl oldu?” diye…
Adam cevap veriyor; “Ben vergi memuruyum”
***
Şaka bir yana, dünyanın belki de en çok vergi veren ülkelerinin başında geliyoruz…
Vergiler her birimizi adeta limon gibi sıkıp, suyumuzu çıkartıyor.
öyle ki; verginin bile vergisini ödüyoruz.
Son derece ciddi paralar toplanıyor vergilerle.
Fakat buna rağmen, toplanan vergilerin halka hizmet olarak döndüğünü söylemek mümkün değil.
***

Şu sıralar okullarda öğrenci kayıtları yapılıyor…
Pek çok devlet okulunda, kayıt olmaya gelen öğrenci velilerinin alması için ellerine, içinde kolonya’dan tuvalet kağıdına, sıvı sabundan, havlu peçeteye kadar pek çok malzemenin olduğu birer ihtiyaç listesi tutuşturuluyor.
Bazı okullarda, bu ihtiyaç listelerinin yanı sıra bir de okulun diğer ihtiyaçlarını karşılamak için bağış, yani para talep edildiği haberleri geliyor.
Yani…
Devlet okullara parasal anlamda yardım etmiyor.
Resmen“kendi yağınla kavrul, yerel imkânlarla faaliyetini sürdür” diyor…
Bunun üzerine de okullar çareyi, velilerin eline belirli aralıklarla “ihtiyaç listesi” tutuşturmakta buluyor.
***
Eğitimde durum böyle de, sağlıkta durum farklı mı sanki?
Orada da aynı manzara var.
Yatan hastaların kullanacağı malzemeler, hasta refakatçisinden isteniyor.
Hastaneler, aldıkları tıbbi malzemelerin parasını bir yılı aşkın süredir ödemiyor.
En büyük hastanelerde bile en gerekli malzemeler çoğu zaman bulunamıyor.
Bazı ilaçları devlet karşılamadığı için insanlar kendi almak zorunda kalıyor.
***
öte yandan, diğer kurumlarda da manzara hiç iç açıcı değil.
Koca genel müdürlükler en acil ihtiyaçları olan yatırımları “ödenek yokluğu” nedeniyle yapamıyor.
İşi koca koca barajlar yapmak olan kurum, ödenek verilmediği için kendi bahçesinin duvarını dahi onaramıyor.
***

Sonuç olarak…
Toplanan vergilerin, vergi verenlere hizmet olarak dönüşü pek olmuyor.
İyi de…
O zaman bu toplanan vergiler nasıl ve nereye gidiyor?
Sıkılmış limondan bile vergi ile çıkartılan o su kimler tarafından nerelere harcanıyor?


.....


Yönetenler hiç mi
 denk gelmiyor?


Yazın kavurucu sıcağı, kışın dondurucu soğuğunda, yani dışarıda çalışan bir bankomat görevlisi.
Aldığı maaş 2.300 lira…
Biraz konuştuk ayaküstü.
Yeni evli. 1,5 yaşında bir çocuğu var.
Evi kira…
Söylediği şu; “Abi inan ev kirası ve çocuğun bezi için çalışıyorum”

***
Yazın kavurucu sıcağı, kışın dondurucu soğuğundan etkilenmeyen, ancak kapalı alanda çalıştığı için gün boyu gün yüzü görmeyen bir market görevlisi…
Aldığı maaş 2.300 lira…
Bir süre sohbet ediyoruz…
2 çocuğu var. Biri okula giden, diğeri 3 yaşında.
Evi kira…
Söylediği şu; “çalıştığım markette her şey var ama ben burada olanların hiçbirini bugüne kadar alamadım. İnan çoğu günler evimin yolunu bulamıyorum.
***
Konuştuğum insanların söylediklerinden dolayı şişmişim zaten, akşam televizyon izliyorum…
Bir kadıncağız, oturmuş biber kesiyor.
Sabah 08.00 de başlayıp, geçe 20.00 ye kadar yapıyormuş bu işi.
Karşılığında 80 lira alıyormuş.
-“Ne yapayım kuzum” diyor o sevecen sesiyle mikrofon uzatan muhabir kıza…
“Yetmiyor ama, yetirmeye çalışıyoruz işte” diyor aynı ses tonuyla…
Hayalinin ne olduğu soruluyor;
-“çok istiyorum deniz görmek. Acaba görebilir miyim?” diye soruya soruyla karşılık veriyor.
***
Gerek konuştuğum insanların, gerekse televizyondan izlediğim insanların anlattıkları yüzünden, uyku uyuyamadım, saatlerce kendime gelemedim…
Bir ara düşündüm?
Acaba ülkeyi yönetenler, bu insanlarla hiç mi denk gelip konuşmuyor?
Hiç mi televizyondan bu insanları dinlemiyor?
Nasıl rahat uyuyor?


.....


Beynini kullanmaktan feragat edenler!


Dünya yörüngesi ile birlikte dönüyor ya…
Yaptıkları görev ne olursa olsun bazı insanların etrafında kümeleşen kütleler de (Kitle demeye dilimiz varmıyor) tıpkı biat ettikleri insanlarla birlikte dönüyor…
Muhtemelen doğanın kanununu yanlış anlamış olsalar gerek…
Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, belediye Başkanı, Oda ve Dernek başkanı hiç fark etmez!
Adam dün söylediğinin bugün tam aksini söylüyor. Kütle hoop dönüveriyor.
Adam bu söylediğinin de aksini söylüyor, kütle aynı hızla “tabii öyle” diyor…
Adam söylediğini 40 kere değiştiriyor, bakıyorsunuz kırkında da kütle hazır ve nazır.
Hadi adam dün söylediğini bugün, bugün söylediğini yarın inkar etmekten utanmıyor, sıkılmıyor da, kütleye ne oluyor?
Vallahi de billahi de anlamak mümkün değil…
Allahın vermiş olduğu nimetlerin hepsini, hem de hoyrat bir şekilde kullanan, böyle bir beceri sahibi olmakta ustalaşan bu insanlar, nasıl oluyor da Allahın vermiş olduğu beyni kullanmaktan bu denli uzak durabiliyor?
Ne diyelim?
Dünya, kendisiyle birlikte dönen yörüngesi sayesinde düzen içindeyken, galiba, sözünü ettiğimiz insanlar da, kendisiyle birlikte, sorgusuz sualsiz dönen bu çevresindekiler (kütle) sayesinde düzenini yürütüyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi