1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Nasıl cevap verecekler? Hiç düşündüler mi acaba?

 


Vilayette bir oylama yapılıyor…


-“Termik santralin yapılacağı alan tarım dışı kullanılsın mı?” diye…


Yapılan oylamada 6 kurumun temsilcisi “Evet. Tarım dışı kullanılsın” diyor.


Yani “Termik santral yapılsın” yönünde oy kullanıyor.


4 kurum ve kuruluş temsilcisi ise “Hayır. Burası tarım arazisi olarak kalsın” yönünde oy kullanıyor.


Söz konusu alanın tarım dışı kullanılması ve dolayısıyla da termik santral yapılması yönünde oy kullananlar arasında ESOGü’nün Ziraat Fakültesi temsilcisiyle Tarım il Müdürlüğü temsilcisi var…


Söz konusu alanın tarım dışı kullanılmaması ve dolayısıyla termik santralin yapılmaması yönünde oy kullananlar arasında da Ziraat Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası bulunuyor…


Bu durum, nereden bakarsanız bakın büyük bir çelişkiyi de beraberinde getiriyor…


Hem mevcudiyetleri hem de öncelikleri Tarım olması gereken ESOGü Ziraat Fakültesi ile Tarım Müdürlüğü, termik santralin kurulacağı tescilli tarım arazisi ile ilgili herhangi bir rahatsızlık duymadan kalkıp “Tarım dışı kullanılsın” oyu verebiliyor…


Bereket…


O fakültelerden mezun olup,  Ziraat Mühendisi olanları temsil eden Oda ile Tarım il müdürlüğünün varlık sebebi olan üreticileri temsil eden Ziraat Odası “hayır” diyor da, tarım alanı üzerine termik santral yapılması için gerekli olan üçte 2 çoğunluğun sağlanmasına engel oluyor…


Bu oylamanın ardından merak ettiğimiz bir konu var…


“Bu alan tarım dışı kullanılsın” diye oy veren ESOGü’nün Ziraat Fakültesi yönetici ve öğretim üyeleri bundan böyle yetiştireceği Ziraat mühendisi öğrencilerine bu olayı nasıl izah edecek?


-“Ziraat çok önemli ama biz Ziraat yapılacak koskoca alanın tarım dışı kullanılmasına içimiz bile sızlamadan oy verip, resmen göz yumduk” gerçeğini utanıp sıkılmadan nasıl anlatacak?


Ziraat mühendisliği öğrencilerinin “Hocam bize burada ziraatı öğretiyorsunuz ama sonra da gidip tarım koruma alanının tarım dışı bırakılması için oy kullanıyorsunuz. Bu nasıl iş?” diye sorduklarında, ne cevap verecekler?


çitçinin sayesinde var olan ve çiftçiye hizmet etmesi gereken Tarım Müdürlüğü bundan böyle “Biz her zaman çiftçinin yanındayız” sözüyle çiftçiyi nasıl inandıracak?


Ne diyelim?


İyi ki Ziraat mühendisleri, çiftçiler ve onların temsilcisi odalar var…


Yoksa biz ilk fırsatta tarım arazisini “Tarım dışı kullanılsın” diye kestirip atan Ziraat Fakültesi ve Tarım müdürlüğü yöneticilerine kalsak, bu ülkenin ne tarımı olurdu ne de ziraatı…


 


.....


 


İlk seçimi kazanan muhtemelen 2’nci seçimi de kazanacaktır.


 


Birden fazla adayın olduğu Parti, Oda ve Dernek kongrelerinde, daha kongre başlar başlamaz kongre seçim sonuçlarının tahmin edilebildiği bir olay vardır.


Divan seçimi…


Seçimin her iki tarafı da kongreyi yönetmek üzere bir divan heyeti önerir.


Her iki tarafın da önerdiği divan heyetleri genel kurul üyelerinin oylamasına sunulur.


Hangi tarafın önermiş olduğu divan heyeti üyelerden daha fazla oy alırsa, kongredeki seçimleri de büyük bir ihtimalle o divan heyetini öneren taraf kazanır.


Eskişehir Sanayi Odası’nda da böyle bir durum yaşanacak.


7 Şubat tarihi’nde Organize Sanayi Bölgesinin seçimleri yapılacak.


Muhtemelen, Mayıs ayından sora yapılacak olan Sanayi Odası seçimlerinde de yarışacak olan 2 aday OSB seçimlerinde de yarışacak.


Ve muhtemelen…


Her ne kadar arasında birkaç ay süre olsa da 7 Şubat tarihi’nde yapılacak olan OSB seçimlerini kazanan taraf, Mayıs ayı sonrasında yapılacak olan Sanayi Odası Seçimlerinin de galibi olacak…


.....


 


Bürokrasi siyasete resmen kurban gitti iyi mi?


 


Babam Ormancıydı…


Orman Bölge müdürlüğünde görevliydi.


Haliyle çocukluğumuz Orman lojmanlarında geçti.


çocukluk yıllarından okul çağına kadar geçen süre içinde bana göre en önemli insan Orman’ın müdürüydü.


Devasa gücü ve yetkilerinin olduğunu zannederdim o daracık çevre içindeki o çocuk aklımla…


Polis memuru, subay, doktor, hakim…


Son derece önemli insanlardı.


Yetki ve makam sahibiydi her biri…


“Profesör” denildiğinde, “Müdür” denildiğinde, “General” denildiğinde, üstümüze, başımıza düzen verip,  saygı duruşu vaziyetine geçmemek mümkün değildi.


“Vali, Milletvekili, Bakan” üstlendikleri görevler itibarıyla muhteşem makamlara sahip insanlardı.


Bugüne gelindiğinde yukarıda saydığımız görev ve makamlar o yıllarda olduğu kadar itibarlı değil.


O görev ve makamlarda kimin ya da kimlerin oturdukları da çok önemli değil.


çünkü ne eski önemleri kaldı o görevlerin ne de o günlerdeki kadar itibarı…


Zira…


Siyaset o görevlerin de o makamların da itibarı ve önemini resmen yok etti.


Kendine muhtaç ve mecbur hale getirdi.


Geleneklerin terk edilmesini sağladı resmen.


O görevlerde oturanların ne yapacaklarını, ne yapmayacaklarını resmen talimata bağladı.


Eskiden memur devletin memuruydu…


Bugün bürokrasi siyasete kurban gitti…


Eğer bugün “General” denildiğinde hiçbir anlam ifade etmiyorsa, “Profesör” denildiğinde “Hadi canım” hallerine giriliyorsa, “Müdür” denildiğinde kale bile alınmıyorsa, bunun suçu siyaset kurumundan başka kimsede değildir…


Zira…


Bu işin bu hale gelmesini bizzat siyaset istedi ve yaptı…


İşin acı tarafı, bunu yapmış olmaktan da zerre kadar pişmanlık duymuyor olması galiba…


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi