1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

"Nasıl geldiyse öyle gitti" diyelim ve başka bir meseleye geçelim!

Bugün,  Anadolu üniversitesi Rektörünün istifası(istifaya zorlanması) ile başlayan sürece ilişkin bir şeyler yazma amacında değiliz.
Bu meselenin yeterince konuşulduğu ve tartışıldığını, daha fazla söz söylemenin de mevcut duruma bir katkı sağlayacağını düşünmüyoruz.
O yüzden “nasıl geldiyse öyle gitti” diyerek bu konuya son noktayı koymak istiyoruz.
***

Bugün burada asıl dile getirmek istediğimiz konu, Anadolu üniversitesi’nin bölünmesi sonucu ortaya çıkan manzara hakkında birkaç kelamda bulunmak.
öncelikle şunu söyleyelim:
Başından beri karşıydık Anadolu üniversitesinin bölünmesine…
İktidar Partisi’nin önemli aktörlerinin, Eskişehir’e 3’ncü üniversite sözünü verdiği günlerde bile “Umarız bu 3’ncü üniversite, mevcut üniversiteyi karpuz gibi ikiye bölmek suretiyle yapılmaz” şeklindeki endişemizi bu köşede defalarca dile getirmiştik.
Ne yazıktır ki, korktuğumuz başımıza geldi.
Anadolu üniversitesi, bir gece mecliste torba yasasının içine sokuldu, torbadan iki üniversite çıkartıldı.
Böylece…
Anadolu üniversitesi bünyesinden ayrılan Mühendislik Fakülteleriyle Eskişehir Teknik üniversitesi kuruldu.
Anadolu üniversitesi ise, elinde kalan fakülteleriyle adeta bir Sosyal Bilimler üniversitesi haline gelmiş oldu.

***

Olan olmuştu artık…
Anadolu üniversitesi bölünmüş, var olan üniversiteden 2 farklı üniversite meydana getirilmişti.
Fakat ortada bir sorun vardı…
Bu bölünmede bütçe, yani para Anadolu üniversitesinde kalmış, yeni kurulan Teknik üniversite ise en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayacak kaynaktan mahrum bırakılmıştı.
öyle ki:
Anadolu üniversitesi ıvır-zıvır güvenlik sistemleri için milyonları rahatlıkla harcayabiliyor ve devlet fazla parasına el koyabiliyorken, Eskişehir Teknik üniversitesi ödeneği olmadığı için laboratuarlarında kullanacağı malzemeyi bile temin edemez haldeydi.
Hâlbuki…
Anadolu üniversitesini, üniversiteler sıralamasında üstlere taşıyan araştırmalar ile bilimsel makalelerin neredeyse tamına yakını, Teknik üniversiteye giden mühendislik fakültelerinde üretiliyordu.
Bunun sonucunda, bölünmeyle birlikte şöylesine ilginç  bir durum ortaya çıkmış oldu;
Parası olan Anadolu üniversitesi,  bilimsel yayın yapma kabiliyetini kaybetmiş,  Bilimsel yayın kabiliyetine sahip Teknik üniversite ise parasız kalmıştı,.
Sonuç olarak…
Hem parası, hem de bilimsel başarı kabiliyeti olan bir üniversite ortadan ikiye bölündü, ortaya birinin parası, diğerinin akademik başarı ve kabiliyeti olmayan iki üniversite çıktı…
***

İşte gelinen bu durumun, önümüzdeki süreçte, her iki üniversitemizin de başarısını olumsuz etkileyebilecek sonuçlar doğurabilme tehlikesi mevcut.
Anadolu üniversitesi, elinde Mühendislik Fakülteleri olmadığı, Teknik üniversite de, ödenek sıkıntısı yaşadığı için, araştırma ve bilimsel yayın çıkartma konusunda zorlanabilir.
Eğer böyle bir vaziyet hasıl olursa, her iki üniversitemiz, üniversiteler sıralamasında bulundukları yerlerden daha da aşağılara düşebilir ki, bu durum Eskişehir ve üniversitelerimiz açısından hiç de istediğimiz bir sonuç olmaz.
Tüm bu anlattıklarımızdan sonra söyleyebileceğimiz tek şey; “umarız bu söylediklerimizin yaşanmamasıdır.”
Umarız önümüzdeki süreç,  yaptığımız bu tahminlerde yanıldığımızı ortaya koyar…
Umarız, bölünmesine başından beri karşı çıktığımız Anadolu üniversitesi de, ondan ayrılarak kurulan Eskişehir Teknik üniversitesi de süreç içinde Türkiye’nin en iyi üniversiteleri arasında yerlerini alır…
Umarız!


.....


Salgın sonrası şehrin önüne çıkacak
olan fırsat !


Salgın sürecinin Eskişehir’de meydana getirmiş olduğu tahribat bir hayli fazla.
Şehirde, salgının neden olduğu tablo karşısında, bu tablodan etkilenmeyen sektör neredeyse yok.
Ancak…
Sürecin yaşattığı onca olumsuz manzaraya rağmen, aynı salgın sürecinin Eskişehir’in geleceği açısından sunmuş olduğu olumlu bir fırsat da mevcut.
Bu fırsatın adı: Turizm…
Eskişehir; özellikle son 10-12 yıl içinde, özellikle iç turizm alanında zaten tercih edilen bir şehir konumunda yer alıyordu.
Hatta.
Şehir Merkezi Turizmi açısından belki de İstanbul’dan sonra gelen ikinci şehir konumundaydı.
Zira…
Eskişehir’e hemen her gün gelen yüzlerce turistin geliş amacı, kent merkezini gezip görme isteğiydi.
İşte bu isteğin yoğunluğu, Eskişehir’i süreç içinde  “Kent Merkezi Turizmi” ne sahip bir şehir haline getirdi.
Şu sıralar, salgın sonrasının yaşam şekli yoğun şekilde konuşuluyor.
Yenidünya düzenine ilişkin yaşam yeniden şekillenirken, en azından bir müddet daha bazı eski alışkanlıkların yerine getirilemeyeceğinden söz ediliyor.
Sıralanan eski alışkanlıklar arasında özellikle turizm ve geziler konusunda sıkça yapılan bir tespit var…
 “Artık uzunca bir süre yurtdışı seyahatler yapılamayacak.” Deniyor örneğin…
Yurtdışı gezilerinin eskisi gibi yapılamayacak olması, iç turizmin daha da hareketlenmesi demek…
Ortaya çıkacak bu mecburi durumun, sahil kentlerinin ardından en çok kent Merkezi Turizmi konusunda isim yapan Eskişehir için büyük bir fırsat doğuracaktır.

O nedenle…
Eskişehir’in şimdiden salgın sonrasının yenidünya yaşamına yönelik hazırlıkları yapması, bunu yaparken de “fırsat bu fırsat” diyerek,  salgın sonrası turizmine yönelik altyapısını gözden geçirip, eksikliklerini tamamlaması gerekiyor sanki…


.....


Kimsenin ağzından tasarruf diye bir şey çıkmıyor


Ekonomi iyi değil…
Her ne kadar hükümet edenlerin “Durumumuz iyi. Biz güçlü ülkeyiz” falan denilse de, Devletin kasasında para olmadığı hemen herkes tarafından söyleniyor ve biliniyor.
öte yandan…
Devletin içerdeki ödemeler konusunda para bastığı da bilinen bir gerçek.
Kolay değil elbette…
Eşi benzeri görülmeyen bir salgınla karşı karşıya kalındı.
Hemen her kesim devletten bu olağanüstü süreçte yardım bekliyor.
Böyle bir süreçte devletin de her kesime para yetiştirmesi mümkün değil.
Ancak…
Böylesine şartlarla karşı karşıya kalan devlet de en azından şöyle bir caba içinde olmalı…
Var olan bazı fuzuli giderlerden vazgeçebilmeli…
Bakıyoruz, kimsenin ağzından tasarrufa dair iki kelam laf çıkmıyor…
Kimse çıkıp, böylesine olağanüstü bir süreçte çok da gerekli olmayan yatırımları durdurma kararı aldığını falan söylemiyor.
Hiç kimse çıkıp, hiç olmazsa böylesi bir süreçte itibardan tasarruf etme kararı alıp uygulamıyor…
ülke olarak paramız yok ama zengin yaşamı bırakacağımız da yok sanki…


......


Şaşılacak şey!


-Atatürk havalimanına, bırakın ülkeyi, Dünya’yı şok eden bir saldırı oldu..
Taksiciler, güvenli bölgeye taşımak için insanlardan 20 liralık yol masrafı için 200 lira para aldı…
-Van’da büyük bir deprem oldu. Herkes günlerce canı ve cenazesi ile uğraştı…
Yardım amacıyla gönderilen çadırlar satıldı…
-Elazığ-Malatya depremi oldu…
Kızılay insanlardan SMS yoluyla para istedi. Sonradan bu paraların başka yerlere aktarıldı çıktı ortaya…
-Dünya’yı kasıp kavuran virüs ülkeden içeriye girdi…
18 liralık kolonya 120 liradan satılmaya başlandı.
-Yaklaşık 2 aydır salgın süreci yaşıyoruz, marketteki ürünlerin fiyatları abartısız 2 günde bir değişiyor.
-sabah aldığınız ürünle öğleden sonra aldığınız aynı ürünün fiyatları aynı kalmıyor.
Hangi hızla etiket değişiyor şaşılacak şey…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi