1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Her şeyi öğrendik öğrenmesine de...

Yaşamımıza, üstelik yaşamımızı tehdit ederek giren salgının başladığı günlerden bu yana  üzerinden 60 günü aşkın bir süre geçti.
Biz bu 60 günlük süre zarfında önce virüsün ne olduğunu öğrendik.
Aslında cansız olan bu varlıkların canlı hale gelebilmek için vücutlarımıza ihtiyaçları olduğunu, vücutlarımıza girdikten sonra canlı hale gelen bu varlıkların çoğalmak suretiyle hücrelerimizi öldürdüğünü ve bu sayede başta ciğerlerimiz olmak üzere organlarımızı çökerterek bizi ölüme götürdüğünü öğrendik.

***

Ardından...
Dünya genelinde yaşanan ve insan sağlığını tehdit eden salgın hastalıklara "Pandemi" denildiğini öğrendik mesela.

***

Aynı zamanda...
Yoğun bakımda yatan hastaların "Entübe" hastalar olarak isimlendirildiğini öğrendik.
Dahası...
Filyasyon ve hijyen sözcüklerinin ne anlam taşıdığından tutun da, sosyal mesafenin ne ifade ettiğinden, virüsün hangi madde üzerinde kaç saat durabildiğine kadar salgına dair ne varsa hepsini öğrendik.

***

Salgın sayesinde neler neler öğrendik anlatmakla bitmez.
Hatta...
Bu süreçte bilimin spekülasyon kısmıyla ilgili de öğrenmediğimiz hiçbir şey kalmadı.
örneğin:
Virüsün mutasyon geçirdiğini, şekilden şekile girdiğini, salgının 2'nci, 3'ncü dalgalarının olabileceğini, virüsün çok hızlı yayıldığını ve giderek daha ölümcül olabileceğini falan bile öğrendik.
öyle ki; sürü bağışıklılığının ne olduğunu bile salgın sayesinde öğrendik.

***

Virüs ve virüs salgınıyla ilgili ne varsa öğrendik öğrenmesina ama en basit konuyu ya bir türlü öğrenemedik ya da öğrenmek istemedik.
Şöyle ki:
Salgının başladığı günün üzerinden 60 gün geçmesine rağmen, bugün hala televizyonlara çıkan bilim adamlarına ilk günlerde sorulan "Bu hastalıktan nasıl korunacağız" sorusu ısrarla sorulumaya devam ediliyor.
Bilim adamları da ne yapsın, ilk günlerde söylediklerinin aynısını  ısrarla tekrarlayıp  "Ellerimizi yıkayacağız kardeşim. Bu kadar basit." diyor.

Buna rağmen...
Bir taraf gayet kısa ve anlaşılır cümlelerle 60 gündür aynı cevabı veriyor olmasına rağmen, diğer taraf, meseleyi  bir türlü anlamamış gibi ısrarla aynı soruyu sormaktan ısrarla vazgeçmiyor.
Garip kaçacağı düşünülmese, muhtamelen  "Ellerimizi yıkamadan da korunamaz mıyız?" falan diye sorulacak!
Velhasıl...
Bilim insanları 2 aydır  "Elleri yıkayarak korunuruz" cevabını vermekten yorulsa da, "Bu virüsten nasıl korunuruz?" sorusunu televizyon kanallarında bilim insanlarına yöneltmekten yorulmayan bir kesim var.
Bıkıp usanmadan sorulan bu soru, değişmeyecek cevaba rağmen sorulmaya devam ederse, her yıl Ramazan ayında ortaya çıkan "Sakız çiğnersem orucum bozulur mu?" sorusuyla adeta yarışır hale gelecek gibi...


.....


Hala elde yok,
 avuçta yok!


Kullandığın 40 liralık elektriğe 100 lira, 150 liralık doğalgaz’a 400 liranın alındığı bir ülkenin para içinde yüzmesi lazım değil mi?
20 liralık suya 50 lira, 2 liralık mazota 6 lira alınan bir ülkenin bütçesiyle ilgili hiçbir sıkıntısı olmaması gerekmez mi?
60 bin liralık otomobilin 170 bin liraya, 2 bin liralık cep telefonunun 12 bin liraya satıldığı bir ülkede haklarını alamamış hiçbir kesim olmaması lazım gelir değil mi?
Sahip olduğunuz evden, evin önüne yapılan yoldan, o yolun üzerine koyduğunuz otomobilin kasko ve sigortasına kadar, her biri için paraların alındığı bir ülkede, sıkıntı yaşayan hiçbir kesimin bulunmaması gerekmez mi?
KDV’nin de KDV’si dahil olmak üzere, neredeyse her ay boyunca,  iki güne bir vergi ödemesinin olduğu ülkede, işsizlik ve yoksulluk diye bir durumun yaşanmaması gerekmez mi?
Gelin görün ki olmuyor işte.
Onca toplanan vergilere rağmen kasa boş, para yok…
Eskiden “ödediğiniz vergiler size yol, su, elektrik olarak dönecek” denirdi.
Geldiğimiz noktada bu slogan adeta “kullandığınız ya da kullanmadığınız yol, su, elektrik size vergi olarak dönecek” şekline gelmesine rağmen hala elde yok, avuçta yok!


 


.....


 Siyaset normale
dönmüş bile...


CHP lideri, olası bir baskın seçimde, yeni kurulan partilere mecliste grup kurabilmeleri için milletvekili verebileceklerini söylüyor.
MHP lideri, aralarında milletvekili geçişinin de yasaklanacağı 6 maddelik yasa değişikliği önerisi sunuyor.
Televizyon kanallarında siyasi etik tartışılıyor.
Cumhurbaşkanı ulusa sesleniş konuşmasında CHP'ye seslenmeye daha çok zaman ayırıyor.
Seçim kanunu ve siyasi partiler kanununun değişmesine yönelik ard arda çağrılar yapılıyor.
Sonuç olarak: şu sıralar bir erken seçim çokça dillendiriliyor.
Görünen o ki, ülke ve toplum olarak halen normale dönemedik ama siyaset çoktan normale dönmüş görünüyor.


.....


ödenmeyen haklar!


Kahraman olmak kolay değildir.
özveri ister, cesaret ister…
Sonunu düşünen kahraman falan olamaz…
Gözü karalık ister…
Kahraman; herhangi bir menfaat duymaksızın fedakâr olandır.
Fedakârlıkta bulunurken çoğu zaman feda ettiği hayatı olur.
Velhasıl…
Kolay değildir kahraman olmak!
Bu ülkenin daha birkaç hafta öncesine kadar binlerce kahramanı vardı.
“Vardı” diyoruz zira bu kahramanlara artık ”kahraman” gibi davranılmadığını, yaptığı kahramanlıkların da her geçen gün umursanmamaya başlandığını düşünüyoruz.
Sağlık çalışanı kahramanlardan bahsediyoruz…
Salgınla mücadelenin ilk günlerinde baş tacı edilen ama normalleşme sürecinin konuşulmasıyla birlikte unutuluveren hatta normal yaşama gidilen süreçte “Ne var canım! Sonuçta işlerini yapıyorlar” denilecek olan kahramanlardan söz ediyoruz…
İki ay önce “sizin hakkınız asla ödenmez” denilip, gerçekten de iki aydır hakları asla ödenmeyen kahramanlardan!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi