1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Ne havaları olmuştu halbuki...

Siyasetçiler, özellikle de iktidar partisinin aktörleri ikide bir “müjde” verir Eskişehir’e.
Her ağızlarını açtıklarında “Şu yapılacak. Bu yapılacak. Haa O da yapılacak” derler.
Bu vaat ve müjdeleri verirken, yapılıp yapılmayacağı hiç de umurlarında değildir aslında.
Günü kurtarmak, reklamını yapmak, kamuoyu gündemine gelmektir niyetleri.
öyle de olur.
Verdikleri müjdeler birkaç gün konuşulur.
Vaat ve müjdeyi verenin fotoğrafları birkaç gün gazetelerde boy boy yer alır.
Hatta.
Televizyon kanallarını gezerler tek tek.
Ama gelin görün ki, verdikleri müjdeler gerçekleşmez.
Gerçekleşmeyen müjdeleri nedeniyle hiçbir mahcubiyet taşımazlar.
Gerçekleşmemiş olsa da o işten ekmeği yemiştir artık.
-“Unutulup gitti” zannederler…
İşte buna bir örnek…
Belki çoğu kişi unuttu bu zamanında verilen ama bir türlü gerçekleşmeyen müjdeyi…
Sözde…
-çevre ve Şehircilik Bakanlığının ilk pilot projesi olacaktı bu.
-Kocakır mevkiinde 838 hektarlık bir alana kurulacaktı.
-4 Etaptan oluşacak ve 75 bin kişinin yaşayacağı bir yerleşim yeri olacaktı.
-Yenilenebilir enerji üretilecekti bu proje kapsamında.
-Yağmur ve atık sular değerlendirilecekti.
-Katı atıklar sınıflandırılacak, kentsel tarım ile yapılacaktı.
-Proje içinde sadece bina değil, yaşanabilir alanlar olacaktı.
-Bittiğinde ise Eskişehirliler için, büyük bir gurur kaynağı oluşturacaktı.
Sevindik…
Umutlandık…
Mutlu olduk…
-“Bu proje Eskişehir’i uçurur” dedik…
-“Yapılırsa Eskişehir prestijin tavanını yapar” dedik.
-“Sadece bu projeyi yapın, başka bir şeye gerek yok” bile dedik iyi mi?
Dahası…
Sözü edilen projenin maketleri çevre Bakanlığının girişine konulduğunda, fotoğrafları basın kuruluşlarına dağıtıldığında “Olacak galiba bu iş?” dedik kendi kendimize.
Hatta…
CHP’li olmalarına rağmen Büyükerşen’in, Kazım Kurt’un “Gerçekten süper proje. Umarız yaparlar” demesi bile “Bu mutabakatla bu iş olur” dedirtti bize…
Sonra:
Sonrası gelmedi işte!
Bir daha lafı dahi edilmedi vaat edilen Süper Kent’in.
Müjdeyi verenler, projenin bir daha üzerine bile varmadı.
Hâlbuki…
Bu bir türlü olmayan ve bundan sonra da olmayacak müjdeyi verdiklerinde hatırlıyoruz da aynı insanları, Eskişehir’de ne havaları olmuştu!


....


Bir şehirde olması gereken…


- “Sizce bir şehirde olması gereken 3 önemli şey nedir?” diye sorulsa, bu soruya  verilecek en güzel cevap nedir sizce?

- Planlı yerleşim-Temiz ve yeşil bir çevre-sıkıntısız ulaşım mı?
Yoksa…
-Nitelikli Eğitim-Mükemmel Sağlık hizmeti ve sorunsuz toplu taşıma mı?
-Tarih-Kültür-Sosyal hayat mı? Ya da Altyapı-üniversiteler-Az ve nitelikli nüfus mu?
Cevap belki de İş-Aş-Eğlence, belki de sıfır göç-Engelliler için de düşünülmüş, yaya odaklı yollar olabilir mi?
-Sanayi-Ticaret-zenginlik mi? yoksa sadece Eğitim-Eğitim-Eğitim mi?
Hadi biraz abartalım…
Yol-Su-Elektrik mi? ya da Deniz-Kum-Güneş mi, ne dersiniz?
Gördüğünüz üzere “Sizce bir şehirde olması gereken 3 önemli şey nedir?” sorusuna, yüzlerce cevap verilebilir.
Bu herkese göre değişen ve herkesin kendi önceliğine göre olan tercihlerdir.
Yukarıda saydıklarımızın tamamı, bir şehirde kesinlikle olması gereken en önemli unsurları oluşturur.
Zira…
Saydıklarımızın bir tanesinin eksikliği bile, o şehri sıkıntıya düşürecek unsurlardır.
Ancak hiçbiri  “Sizce bir şehirde olması gereken 3 önemli şey nedir?” sorusunun tam cevabı değildir.
Zira…
Bir şehirde olması gereken 3 değil tek şey vardır; O da insandır.
Kentte yaşayan insanın ise  3 önemli özelliği bulunmalıdır.
Bu özellikler de sevgi-saygı ve hoşgörüdür…
Zaten bunlar olduktan sonra, yukarıda sıraladığımız diğer olması gerekenlerin her biri, zaman içinde  tek tek yerine gelir.


....


En azından canları yansın…


Kentte yaşamak zor.
öncelikle, kentte yaşamanın bedelini ödemek gerekiyor.
Dahası...
Kentte yaşamanın bazı kuralları var.
Bu kurallara uyulduğunda, yaşam daha da kolay oluyor.
Uyulmadığında ise...
Yaşam olabildiğince zorlaşıyor.
Kalabalık kentlerin en büyük sorunlardan biri, Trafik.
Bağlantılı olarak da Ulaşım.
Trafik kurallarına uyulduğunda, her ne kadar alt yapı eksik de olsa, belli bir düzen içinde akıp gidiyor trafik.
Ancak...
Kurallar ihlal edildikçe , alt yapı olsa da karmaşa ortaya çıkıyor.
Kentlerde, kurallara uymayanlara çeşitli yaptırımlar getirilmiş.
Bunların başında da cezalar var.
Bazı insanlar, cezaların caydırıcı olmadığını söyler.
Aslına bakarsanız, cezaların caydırıcı olmadığını düşünmüyoruz.
Zira, trafikte öylesine kural ihlali yapanlar var ki...
Bu insanlara olabildiğince ceza verilmesinden yanayız.
Adam, kırmızı yanmasına rağmen "Ne olacak geçeyim" diyor. Geçiyor da. Onun kırmızı ışığa rağmen geçmesi, trafiği anında kilitliyor. Kuralı göz göre göre ihlal eden kişi, diğer sürücülerin hakkını da ihlal ettiği umurunda bile olmuyor.
Bir başkası, kırmızı ışıkta gelip, yaya geçidi üzerinde duruyor. Sanki her yer ona aitmiş gibi...
Yolda giderken, arkanızda sürekli selektör yakanlar, durup dururken acı acı korna çalanlar, yol kenarındaki suyu yayaların üzerine sıçratanlar...
örnekleri çoğaltmak mümkün.
Anlayacağınız, bunları yapmaktan bir türlü vazgeçmeyenlere, yapılacak en güzel şey, cezadır.
Varsın ceza caydırıcı olmasın...
Hiç olmazsa, hata yapan ve yaptığı hatayı her defasında tekrarlayan insanların canları yansın.


.....


Biraz da gülmek lazım


Barda uzun süre tek başına içki içen adam bir süre sonra barmene "Biliyor musun, ben sol gözümü ısırabilirim" demiş. Doğal olarak barmen buna inanmamış. 1,000,000 Lirasına iddiaya girmişler. Adam, takma olan sol gözünü çıkarmış; ısırmış ve barmenin hayret dolu bakışları arasında parayı cebine atmış.
Bir kaç kadeh daha içtikten sonra adam gene barmene dönmüş ve "Biliyor musun" demiş; "ben sağ gözümü de ısırırım!" Adamın tavırlarından kör olmadığını; dolayısıyla öbür gözünün de takma olamayacağını düşünen barmen, parasını kurtarabilmek umuduyla hemen 1,000,000 sına iddiaya girmiş.
Adam sakin sakin takma dişlerini çıkarıp sağlam olan sağ gözünü de ısırmış.
Aradan bir kaç saat geçince, müşteri barmene "İki milyonunu kurtarmak için sana bir fırsat vermek istiyorum" demiş. "İki milyonuna iddiaya girerim ki bu oturduğum yerden taaa öbür köşeye yerleştireceğin bir bira şişesinin içine, bir damla bile etrafa sıçratmadan işeyebilirim."
Barmen uzun uzun bu işin altında nasıl bir üç kağıt olabileceğini düşünmüş; bulamammış ve iddiayı kabul etmiş. Salonun en uzak köşesine bir şişe yerleştirmişler ve adam işemeye başlamış. Değil etrafa bir damla damlatmamak; ortalığı tam anlamıyla berbat etmiş. Barmen paralını kurtarmanın sevinciyle olduğu yerde zıplamaya başlamış.
Biraz sakinleşince adama dönüp "Kesinlikle kaybedeceğini bile bile neden böyle bir iddiaya girdin?" diye sormuş.
"Kaybettiğimi de nerden çıkardınız?" demiş adam; "Şu karşı masada oturan iki asık suratlı adamı görüyor musunuz? İşte onlarla ""barın orta yerine işerim, barmen de sevinçten zıplar"" diye 5'er milyon lirasına iddiaya girdim"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi