1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Nerede o eski dolandırıcılar?

 


 EYüPLü HALİT- Düşman ordularının çekilmeye başladığı kurtuluş savaşı günlerinde kendine bir karakol kurup, o bölgenin komiseri olduğuna inandırmış herkesi…


Zengin Rum ve Ermeni vatandaşları karakol dediği yere alıp, sonra para ile salıvermiş. Foyası ortaya çıkınca hapse atmışlar. Hapiste İtalyanca bilen bir mahkuma bir mektup yazdırıp, Musolini’ye göndermiş. Gönderdiği mektupta “Ben Antalya’nın İtalyanlara verilmesini istediğim için hapis yatıyorum” deyince, İtalyan konsolos kendisini hapiste ziyaret edip, bol miktarda para vermiş. Hapisten çıktıktan sonra 68 kadını evlenme vadi ile tüm ziynet eşyalarını alarak dolandırmış.


SELçUK PARSADAN- ünlülerin adını kullanarak birçok ünlüyü dolandırmış. En son emekli bir paşanın ismi ile dönemin başbakanından 5,5 trilyon para almış. Foyası anlaşılınca kaçmış. Telefonla bir kanalın programına canlı katılınca, telefon sinyalinden yeri tespit edilip yakalanmış.


BANKER BAKO- İmza yerine papatya resmi çizermiş kendisi. Herkesten topladığı paralarla ortadan kaybolmuş. Müthiş dolandırıcılığını konuştuğu yıllarda daha askerliğini bile yapmamış gncecik bir insanmış.


SüLüN OSMAN- Kendisini akıllı sanan ve Anadolu’ya yeni gelen insanları tespit edip, İstanbul’da ne kadar Tramvay, Şehir hatları vapuru ve tarihi yapı varsa ya satmış ya da kiraya vermiş. En son Galata kulesini bir Anadolu zenginine sattığı sırada suçüstü yakalanmış.


GüNEY ZOBU- Lakabı Raki imiş. Dedesi paşa, babası büyükelçilik yaparmış. Zenginlikten gelme bir dolandırıcıymış anlayacağınız. Piyasanın çok altında dolar sattığını duyurur, çanta ile getirilen Türk parlarını alıp, ortadan kaybolurmuş. Bu yolla bavul bavul para dolandırmış.


BANKER KASTELLİ- Piyasaların çok üzerinde faz verip bu sayede 550 bin kişinin kişisel servetini yönetir hale gelmiş. En sonunda tüm paraları toplayıp, yurt dışına kaçmış.


AYŞE DENLİ- Las Vegas’ta kumarhaneyi resmen dolandırmış. Kumar masasından tam 3 milyon dolarla kaçmış. Yaptığı hile bugün dahi çözülemiyormuş. FBI peşinde olmasına rağmen hala yakalanamamış…


Dün, Zarrab davası, Kudüs meselesi, Eskişehirspor kongresi ile ilgili haberleri birbiri peşi sıra okurken, aniden önümüze “Türkiye’nin en ünlü 7 dolandırıcısı” diye böyle bir habere rastladık.


Bu tesadüfü de sizlerle paylaşmak istedik…


Ne yalan söyleyelim, bu 7 ünlü dolandırıcının yaptıkları çok da hayret içinde bırakmadı bizi…


Hatta masum bile bulduk pek çoğunu…


Niçin böyle bir algı içine düştüğümüze de anlam veremedik.


Galiba bu gün gördüklerimiz, dün gördüklerimizi arattığından olsa gerek…


 


 .....


 


Bu filmi bir kampanya ile civar halkına izlettirmek lazım…


 


Dün bu sütunlarda, “Entelköy Efeköy’e karşı” isimli filmin senaryo konusunu anlatmıştık.


Filmin konusu, köyün yakınlarına kurulmak istenilen bir termik santrale karşı iki köy arasında yaşanan olayları anlatıyordu.


Filmin sonunda, santrali istemeyen enteller galip çıkıyor, başta santralin kurulmasını destekleyen ve bu yüzden zengin olacaklarını düşünen diğer köy halkı, entellerin hayata geçirdiği projelerle başka yoldan zengin oluyordu.


Alpu’ya kurulacak olan Termik Santralin de böyle bir senaryo yaşatacağını söylemiştik yazımızda.


-“Bakalım bizim filmin senaryosu nasıl son bulacak? Santral’in kurulmasını istemeyen Enteller mi kazanacak? Yoksa zengin olacakları hayali ile santral kurulmasını isteyenler mi?” diyerek yazımızı noktalamıştık.


İşte bu yazımız ile ilgili olarak Dinçer Yurttaş bir mail göndermiş…


Aynen aktarıyoruz söylediklerini:


“Yazınızdaki filmi izlemiştim. Bence şehir deki tüm entelektüel ve santrale karşı çıkanlar (ben de dahil) bu filmi santral çevresindeki köylü halka bir kampanya ile izlettirmeliler. Hatta ne söylediğini bilmeyen Alpu Belediye başkanına özel bir prömiyer ile gösterim yapmalılar.”


 


.....


 


 


Kaybı sadece parası oldu, kazancı ise…


 


Eskişehir Sinan özeçoğlu diye birini tanımazdı, bilmezdi.


Halbuki Sinan özeçoğlu…


Kendi halinde, reklam peşinde koşmayan, kendi halinde ve mütevazi bir yaşam süren başarılı bir sanayiciydi.


Sahibi olduğu NSK markasının İspanyollar’a satılması büyük ses getirdi.  çoğu kişi bu satışın ardından “Eskişehir’de böyle sanayi kuruluşu mu vardı?” diye şaşkınlığını gizleyememesini çok iyi hatırlıyoruz.


Sonrasında, İstanbul’daki dev inşaat projesi ile duyulmaya başlandı Sinan özeçoğlu’nun ismi.


Eskişehir Basket’in başına geçmesiyle birlikte, Eskişehir basket takımının süper lige çıkması, Sinan özeçoğlu’nun bir anda Eskişehir’in en tanınan ismi haline gelmesini de sağladı.


Tüm bu saydıklarımız…


Şüphe götürmeyen dürüstlüğü, doğru’dan şaşmayan kişiliği ve spora olan sevgisi, Sinan özeçoğlu isminin bir anda Eskişehirspor için büyük umut haline getirdi.


Zira…


Eskişehirspor o süreçte, doğrudan şaşmayan, dürüst olduğuna inanılan ve maddi imkanlarının yanı sıra Eskişehirspor’u gerçekten seven bir başkana ihtiyaç duyuyordu.


Nitekim…


Camianın bu yöndeki beklentisi, Sinan özeçoğlu’nu Eskişehirspor başkanlığına taşıdı.


Dört aylık kulüp başkanlığı döneminde Eskişehirspor:


-Tarihinde ilk kez cebinden 12-13 milyon lira para harcayan bir başkan gördü.


-Tarihinde ilk kez kulübün şirketleşmesi için ciddi adım atan bir başkana sahip oldu.


-Tarihinde ilk kez taraftarın stadyumda küfür etmediği bir başkan ile tanıştı.


-Tarihinde ilk kez “Ben ancak bu kadar yapabildim. Benden daha iyi yapabilecek insanların yolunu tıkamayayım” diye kenara çekilen bir başkanı tanıdı.


Ve…


Tarihinde ilk kez, verdiği her sözün arkasında duran bir başkanı oldu.


Bana kalırsa Eskişehirspor kendisini geç buldu ama çabuk kaybetti.


Yine bana kalırsa…


Giden sadece parası oldu…


Bunun karşılığında çok şey kazandı…


Bu süreçte kazandıkları, herkese nasip olmayan ve para ile satın alınamayacak cinstendi…


.....


Biraz da gülmek lazım…


 


 


Temel, 55 yaşına kadar canını dişine takarak çalışmıştı. Pastacı çıraklığı ile başladığı iş hayatına, pastane sahibi olarak devam eden Temel, yetenekleri ve becerisi sayesinde Türkiye'nin en ünlü pastanesinin sahibi olmuştu. çok paralar kazanan Temel, bir gün karısına demiş ki: 
- Ula karı, paraları mezara götürecek halimiz yok. Kendimize yeni ve rahat bir hayat seçtim. Bizim oradaki hemşerilerle konuştum, her şeyi iyice öğrendim. Kaliforniya'ya gideceğiz. Kazandığım para bize ömrümüzün sonuna kadar yeter. çocuklar da güzel üniversitelerde okurlar.
Temel, neyi varsa satmış, paralarını dolara çevirince; tam bir milyon doları olmuş. Karısını yanına alan Temel, uçağa binmiş ve Los Angeles'e doğru uçmaya başlamışlar. Uçsuz bucaksız Nevada çölleri üzerinde uçarken, motorda bir arıza belirmiş ve Las Vegas'a zorunlu iniş yapmak zorunda kalmışlar. Yolcular uçaktan inerken anons yapılmış: 
- Sayın yolcularımız, uçağımızda meydana gelen teknik bir arızadan dolayı Las Vegas'a zorunlu iniş yapmak zorunda kaldık. Buranın en lüks otelinde, şirketimizin konuğu olarak kalacaksınız. Yalnız bu kentin Las Vegas olduğunu unutmayın. Eğer kumar oynarsanız, kendi hesabınıza oynayacaksınız. Şirketimiz kaybettiklerinizden veya kazandıklarınızdan sorumlu değildir. 
Temel uçaktan inerken kendi kendine söylenmiş: 
- Kumar mı? Kumardan kazanmayı düşünen kafayı yemiş olmalı. Allah göstermesin. 
Temel böyle demiş, ama şansını denemekten de geri durmamış. Rulet masasına 500 dolarlık bir fiş atan Temel, "Bir daha, bir daha!.." derken, arkası çorap söküğü gibi gelmiş ve bütün parasını kaybetmiş. Rulet başında nefes almadan geçirdiği saatler sırasında fena halde de sıkıştığını fark eden Temel, tuvalete koşmuş, ama tuvalet kapıları otomatikmiş ve 25 sentlik bozuk para atılınca açılıyormuş. Cebinde parası olmayan Temel, sıkıntı içinde kıvranırken, adamın biri avucuna 25 sent sıkıştırmış. Temel de, halinden anlayan adamın ellerine sarılmış: 
- Siz çok iyi bir insansınız. Allah sizden razı olsun. Bu iyiliğinizi hayat boyu unutmayacağım. Bana lütfen kartınızı verin. Bu borcumu da size ödeyeceğim. 
Kartı alıp cebine atmış. Tuvalete döndüğünde, kapıyı açık bulup içeri girmiş. İyice rahatlayan Temel, elinde kalan 25 sentle yürürken, karşısına tek kollu canavar çıkmış. Parayı deliğe atıp kolu çekmiş ve bir şangırtı kopmuş. Alet adeta boşalmış ve Temel bir kova dolusu 25 sent kazanmış. Bunları fişe çeviren Temel, rulet masasına dönmüş ve iki saat içinde tam 2 milyon dolar kazanmış. 
İki ay sonra yeni Kalifornıyalı Temel, boş oturmanın kendisine göre bir iş olmadığını fark etmiş. Elinden gelen tek iş pastacılık olduğu için, bir pastane açmış. Temel'in pastaları öylesine tutulmuş ki; Temel Pastaneleri önce Los Angeles'e, sonra Kaliforniya'ya, sonra da tüm Amerika'ya yayılmış. Bir kaç yıl sonra, Temel, Amerika'nın en zengin adamları arasına girmiş. Temel Pastanelerinin onuncu yılı dolayısı ile büyük bir gece düzenlenmiş. Şirketin en gözde elemanları ile ünlü konuklar bir araya gelmişler. Temel yemeğin sonunda konuşma yapmak için kürsüye çıkmış ve başına gelenleri anlatmaya başlamış: 
- Bütün bu başarıyı ve bu serveti bir tek kişiye borçluyum. O kişiyi bulana kadar, işte size söz veriyorum, gerekirse Amerikadaki her taşın altına bakacağım. 
Şirketin genel müdürü söz almış: 
- Ama Temel bey, size 25 sent borç veren adamın kartını aldığınızı söylemiştiniz. Adı, adresi sizde olmalı zaten. 
- Bana 25 sent veren adam umurumda değil ki. Ben tuvaletin kapısını açık bırakan adamı arıyorum!.. 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi