1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Rektörlerden, gecikmiş de olsa özür diliyorum!

 


 


 


 


 


 


Mesleğe başladığımızda Yılmaz Büyükrşen Anadolu üniversitesi Rektörüydü.


 


Hatırlıyorum da, hemen her gün bir etkinlik vardı kampusta.


 


Hemen her hafta, aralarında Vehbi Koç,  Sakıp sabancı, Türkan Şoray gibi, ülkenin en önemli ve tanımış isimleri gelir, konferanslar, söyleşiler, bilimsel toplantılar, ekonomik forumlar yapılırdı.


 


Dönemin en tanınmış gazetecileri, ekonomistleri, sanatçıları, yatırımcıları İstanbul’dan, “hoca” statüsüyle ders vermeye gelirdi.


 


Biz buna rağmen eleştirirdik Rektörü!


 


üniversite ile şehrin birbirinden kopuk olduğunu, şehre bir katkısı olmadığını falan söylerdik.


 


xxx


 


Büyükerşen’den sonra Akar öcal geldi Rektörlüğe…


 


Kendini bilime adamış, iyi niyetli bir insandı.


 


üniversiteyi içine kapalı hale getirmekle,  şehirden iyice koparmakla falan eleştirdik.


 


Ardından…


 


Rektörlüğe sırasıyla Engin Ataç, Fevzi Sürmeli, Davut Aydın ve Naci Gündoğan geldiler.


 


Kimini “üniversite içinde adaletli davranmamakla”, kimini “üniversitenin parasına sahip çıkamamakla”, kimini ”Ekipçilik yapmakla” kimini de “üniversitenin parasını çar çur etmekle, öğrencilerin öğrenim hayatlarıyla oynamakla, üniversitenin gerekli ve faydalı birimlerini kapatmakla, iktidarın her söylediğine selam çakmakla” falan suçlayıp eleştirdik…


 


xxx


 


Rektörlerin hemen hepsini bir şekilde eleştirdik ama…


 


Hiçbiri, bu eleştirilerimiz karşısında hasmane bir tutum içine girmedi.


 


Hiçbiri, üzerinde taşıdığı  “bilim insanı” tavrı dışında bir tavır sergilemedi.


 


Hiçbiri, nezaket ve zarafeti hiçbir zaman elden bırakmadı.


 


Hiçbiri, sevmiyor ve anlaşamıyor olsa da, kendinden önce görev yapanları alenen eleştirmedi.


 


Hepsinin kusurları yanlışları vardı elbette ama hepsi en azından,  kendi görev süreleri boyunca üniversiteyi bulunduğu konumdan bir adım daha ileriye taşıma niyetine sahipti.


 


xxx


 


Bu belki gecikmiş bir özür olacak ama en azından kendi adıma, yukarıda saydığım tüm Rektörlere yönelik, zamanında yaptığım eleştiriler nedeniyle özür borçlu olduğumu hissettim bir anda…


 


özellikle dün izlediğim bir video görüntüsündeki üslup, tavır ve sıradanlığı gördükten sonra, Anadolu üniversitesi’nde görev yapan bundan önceki tüm rektörlerden, yaptığım haklı-haksız tüm eleştiriler nedeniyle özür dilemeye karar verdim.


 


çünkü…


 


Küçük konu ve meseleler yüzünden belki de, o naif, beyefendi, kişilik ve karakter sahibi insanların canlarını sıktık.


 


Umarız kabul ederler bu gecikmiş özrümüzü…
Ne diyelim?


 


Gelenin gideni aratacağı gerçeğini bilirdik bilmesine ama gelenin, gelmiş geçmiş tüm gidenleri aratacağı hiç aklımıza gelmezdi!


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


 


 


 


Biri de çıkıp demiyor ki...


 




2020 yılında, yani bu yıl 5 partiye 419 milyon lira hazine yardımı yapılacak.
En vüyük pay iktidar partisinin..
AK Parti 182 milyon lira...
CHP 96.9 milyon lira...
HDP 50 milyon lira...
MHP 47 milyon lira...
İYİ parti 42 milyon lira...
Bir tanesi de çıkıp "Hazineden alacağımız yardımı şu olağanüstü günlerde bağışlıyoruz" demiyor.
Aslında var ya...
Bunu söyleyip yapan parti gönüllerde yer eder haberiniz olsun...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


 


 


 


Bir zamanlar…


 


 


 


Roma İmparatorluğu döneminde, çalışmayan kitlelerin anarşiye kaymamaları ve yönetime karşı haklarını aramamaları için yılın belli dönemlerinde at yarışları ve gladyatör dövüşleri düzenlenirmiş.


 


Ayrıca kentte yaşayan herkese belli miktarlarda mısır unu ve zeytinyağı gibi gıda yardımları da yapılırmış…


 


 Böylece bir yandan imparatordan yardım alan fakir halk diğer yandan da gösterilerin yapıldığı arenaya sokuluyor, gösterinin başlamasından kısa bir süre sonra birbirini vahşice katledecek olan gladyatörlerden birini destekliyor, böylece öfkesi alınıyor ve yukarıdakilerin neler yaptıklarıyla pek ilgilenmiyorlarmış...


 


üstelik bu dönemde, kitleleri bir araya getiren arenalar arttıkça sanata olan ilgi de azalmış ve kitle kültürü sanatın önüne geçivermiş.


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


 


Bu nasıl erteleme?


 


 


 


Devlet dahil bankalara olan borçlar 3 ay süreyle ertelendi…


 


Şimdi siz bundan ne anlarsınız?


 


Benim anladığım, “var olan borcunuzun taksitlerini 3 ay sonra ödemeye devam edeceksiniz.” dir değil mi?


 


İşte öyle değilmiş…


 


Neymiş biliyor musunuz?


 


üç ay sonra, ödemediğiniz ilk ayla birlikte üçüncü ayın taksitlerini çifter çifter ödeyecekmişsiniz.


 


Hem de…


 


ödemediğiniz ayların faizleri ve bankanın da kendi uygulayacağı faizleri de üzerine koymak suretiyle…


 


Şimdi!


 


Böyle bir erteleme olur mu?


 


Eğer erteleme böyleyse, bunun adı “Erteleme” olur mu?


 


Böyle bir ertelemenin, insanlara faydası olur mu?


 


Bu nasıl iş? Anlayan beri gelsin!


 


Devletin karar alıcıları “borçları üç ay erteledik” diyerek çıkıyor işin içinden.


 


Bunu duyan sokaktaki herkes 2bak devlet üç ay erteledi” diye düşünüyor.


 


Halbuki…


 


Olayda erteleme falan yok…


 


Ertelenen ayların borç taksitleri çifter çifter tahsil ediliyor…


 


,,,,,,,,,,,


 


Alt orta


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


 


 


 


Biraz da gülmek lazım


 


 


 


Yaşlı çift evliliklerinin kırkıncı yıl dönümünde paraya kıymışlar, Avustralya’da tatil yapmaya karar vermişlerdi. Uçağın penceresinden saatlerdir okyanusu seyrediyorlardı. Sessizliği pilotun anonsu bozdu:"Sayın yolcularımız! Korkarım size kötü bir haberim var. Motorlarımızdan biri sustu, diğeri de susmak üzere. Acil iniş yapmak zorundayız."
"Neyse ki altımızda haritada görülmeyen bir ada var ve sahiline inmeye çalışacağız."
"Bunu başarabilirsek tek sorunumuz bizi bulabilmeleri için dua etmek olacak."
Uçak minik adanın kumsalına başarılı bir iniş yaptı, kimsenin burnu kanamadı.
Uzun bir rahatlama sessizliğinden sonra adam karısının ellerini tuttu,gözlerine endişeyle baktı;
"Mona, bu ayki kredi kartı borcunu ödemiş miydin?" "Hayır sevgilim,unutmuşum. Kızdın mı?"
Adam endişeyle yine sordu: "Araba kredisinin taksitini ödemiş miydin?" "özür dilerim canım, onu da ödememiştim."
Yaşlı adam karısının ellerini bıraktı ve kırk yıldır yapmadığı şekilde ona sıkı sıkıya sarıldı. "Aferin". Karısı şaşkın, korkarak sordu. "İyi misin tatlım?"
"Hiç olmadığım kadar. çünkü bankacılar bizi kesin bulur!"


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


 





 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi