1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Seçim nasıl kaybedilir?

“Seçim kazanmak zordur” derler…


Doğrudur…


Fakat asıl zor olan kazanacağın seçimi kaybedebilmektir…


Bu demek oluyor ki, seçim kaybetmek, seçim kazanmaktan daha zordur…


Eskişehir’de dahi, zorun başarılması suretiyle kazanılacak seçimin kaybedildiği örnekler bir hayli fazladır.


örneğin:


Odunpazarı Belediyesi sol partilerin ayrı ayrı aday çıkartmaları üzerine 2 dönem üst üste kaybedilmiştir.


Sol, solun adeta kalesi olan Odunpazarı bölgesini sırf aynı parti v aynı aday üzerine uzlaşamama yüzünden 2 dönem üst üste AK Partiye kaptırmıştır.


Her iki seçimde de sol partilerin ayrı ayrı aldığı oylar kazanmaya yettiği halde ayrışma seçim kaybettirmiştir.


Eskişehir’deki bir başka örnek 7 Haziran seçimleridir…


İktidar Partisi hem içinde yaşamış olduğu kavga hem de aday listesinin şehirde karşılık bulamaması nedeniyle 7 Haziran seçimlerini Eskişehir’de kaybetmiş, 2 nci parti konumuna düşmüştür…


Bundan 5 ay sonra yapılan 1 Kasım seçimlerine, parti içi kavgaya ve aday listesine neşter vurarak giren AK Parti Eskişehir’de birinci parti olup seçimi kazanırken, bu kez kavganın başladığı ve 7 Haziran aday listesinde ısrar eden CHP, seçimi kaybedin 2 nci parti olmuştur.


Sonuç olarak…


Seçimi kaybetmeyi başarabilmenin 2 önemli nedeni vardır…


Birincisi: parti içinde yaşanan kavga…


İkincisi ise: parti aday listesinin şehirde karşılık bulamamasıdır.


Aslına bakacak olursanız, ikinci neden de birinci nedenden kaynaklanan bir durumdur.


Bugün için, Eskişehir’de seçimi kazanma ihtimallerine rağmen, her iki partide de “Seçimi kaybetme başarısını gerçekleştirecek” olayları yaşıyoruz…


Her iki partide de, partinin karar verici konumunda bulunan önemli aktörlerinin birbirlerine yönelik güç gösterisi ve birbirlerini imha etmeye yönelik girişimlerine şahit oluyoruz.


Bu gördüklerimiz elbette önümüzdeki seçimlere bir şekilde yansıyacak.


Ve sonuç olarak biz, sandıklar açılıp oylar sayıldığında, hangi tarafın zoru başararak,  seçimi kaybetme başarısı gösterdiğini görebileceğiz!


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Her ikisi de, birbirleri hakkında söylediklerinde haklıdır…


 


AK Parti il başkanı Dündar ünlü…


Cumartesi günü yapılacak olan il kongresinde tek aday olarak yeniden il başkanı seçilecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılacağı kongre öncesi gazetemizi ziyareti sırasında konuştuk kendisiyle.


Hemen her konuda sohbet ettik.


Sohbet esnasında mahalli seçimlere yönelik iddiasını bir kez daha yeniledi.


-“Artık CHP’li belediyelerin bu şehre verebileceği hiçbir şey yoktur. Yapılacak olan ilk mahalli seçimde Eskişehir tamamıyla AK Partili belediyelerle buluşacaktır” dedi.


Kendi partisi içinde ve CHP’de, Belediye seçimlerine etki edebilecek olayları konuşurken söz bir ara Büyükşehir belediye başkanı Büyükerşen ile Tepebaşı belediye Başkanı Ahmet Ataç arasında yaşanan olaylara geldi.


Yani…


Büyükerşen’in Ataç hakkında, Ataç’ın Büyükerşen hakkında, yani aynı partiden iki ismin birbirleri hakkında söylemiş olduğu sözlerin seçim öncesi CHP içinde yaratabileceği sıkıntıya geldi mevzu…


Sorulduğunda:


-“O partinin içinde olup bitenler beni ilgilendirmiyor” dedi önce Dündar ünlü…


Ardından da gülümseyerek:


-“Ne diyeyim? En iyisi ‘Birbirleri hakkında söylediklerinde her ikisi de haklıdır’ diyeyim madem” diyerek kapattı konuyu…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Böylede bir gerçek var…


 


 


ülkede eğitim sistemi sıkıntılı.


Verilen eğitim yeterli ve istenilen düzeyde değil.


Yapılan araştırmalar bu urumu zaten tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyor.


Türkiye, eğitimde sürekli sıralamanın altlarına doğru iniyor.


Eğitim yeterli olmadığı gibi, eğitimini tamamlayanların niteliklerinde de bu eksiklik kendisini hissettiriyor.


Diploma sahibi olup, bilgi ve beceri sahibi olmayan gençler iş hayatına ya atılamıyor, çünkü tercih edilmiyor, ya da iş hayatında büyük ölçüde zorlanıyor.


Aslında, eğitim ve eğitim kalitesi ile ilgili içinde bulunduğumuz bu durumu Prof Dr Cemaloğlu’nun verdiği şu örnek tam anlamıyla açıklıyor:


“Amerika’da Stanford üniversitesinde sınavlarda gözetmen bulunmaz. öğrencilerden birisi gelir, öğretim üyesinden kâğıtları ve soruları alır, arkadaşlarına dağıtır ve hep birlikte sınav olurlar.


 


En son kalan öğrenci, arkadaşlarının kâğıtlarını toplar ve öğretim üyesinin odasına gidip kâğıtları ve diğer sınav dokümanlarını teslim eder.


 


Bu öğrenciler mezun olduktan sonra yüksek ücretle ve saygın şirketlerde iş bulabilirler. Bu öğrenciler içerisinde kopya çeken olmaz mı? Zaman zaman kopya çekmeye teşebbüs eden öğrenciler olur.


 


Fakat Diğer öğrenciler ona şöyle seslenir:


 


"Hey sen… Kopya çekerek Stanford üniversitesinin diplomasını almak için çaba sarf eden arkadaş! Bu dünyada seninle aynı diploma ile yaşamak istemem ve istemiyorum." 


 


Sonuç, kopya çeken öğrenci üniversiteden atılır.


 


Bizde bu işler nasıl mı olur?


 


40 öğrencinin başında 2 gözetmen bekler. Gözetmenler kopya çektirmemeye özen gösterirler. Bazen öğrenciler topluca kopya çeker ve öğretmen, mühendis, hemşire olurlar.


 


Sonra ne mi olur?


 


Kopya çekerek öğretmen olana kendi çocuğunu verip, onu eğitmesini, kopya çekerek mühendis olanın yaptığı binanın depremde yıkılmamasını bekler.”


***


Biraz da gülmek lazım


 


Büyük şirketlerden birinin patronu, bilgisayar sistemleriyle ilgili önemli bir arızanın acilen giderilmesi için bilgisayar mühendislerinden birinin evine telefon eder.
Karşı taraftan fısıldayan bir çocuk sesi
- "Alo" der. Patron sorar:
- "Baban evde mi?" çocuk fısıldayarak cevap verir:
- "Evet".Patron sorar:
- "Onunla konuşabilir miyim?" çocuk fısıldayarak cevap verir:
- "Hayır".Patron şaşırarak:
- "Peki annen evde mi?".çocuk fısıldayarak:
- "Evet".Patron:
- "Peki onunla konuşabilir miyim?".çocuk yine fısıldayarak:
- "Hayır".Patron şaşkın:
- "Orada başka kimse var mı?"
- "Evet" der çocuk fısıldayarak.
- "Bir polis memuru var".Mühendislerinden birinin evinde polisin ne işi olduğuna anlam veremeyen adam sorar:
- "Memur beyle konuşabilir miyim?"
- "Hayır" der ufaklık, şu anda meşgul".İyice meraklanan patron:
- "Neyle meşgul?" çocuk fısıldayarak cevaplar:
- " Annem babam ve itfaiyeci amcalarla konuşuyor"
Meraklanan ve endişelenen patron, telefondan gittikçe artan bir gürültu duyar:
- "Bu ses de ne?.." diye sorar.
- "Helikopter" der çocuk, hala fısıldayarak.Panikleyen patron:
- "Neler oluyor orada" diye sorar.çocuk hala fısıldayarak:
- "Arama kurtarma timi geldi".Patron endişeli ve neler olduğunu bilememenin kızgınlığı içinde:
- "İyi de neyi arıyorlar...?".


Küçük çocuk hala fısıldayarak ve kıkırdayarak cevap verir...
- "BENİ..." 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi