1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Şimdi deseler ki: "Virüs bitti!"

Hemen herkes, sağlıklı bir şekilde salgının sona ereceği ve normal yaşamın başlayacağı günlerin gelmesini bekliyor.
Salgından önceki hayatı yeniden yaşayacağının özlemini çekiyor içten içe...
Peki... Bu nasıl olacak?
Aslında soru şu:
-Şimdi...2 ay sonra deseler ki "Virüs bitti. Normal hayatımıza dönüyoruz." Sinemaya, konsere falan gider misiniz?
Benzeri soruyu Armağan çağlayan, sosyal medya hesabı üzerinden bağlantılarına yöneltmiş.
Cevap veren yüzlerce kişi arasından gayrı ciddi olanları çıkarttığınızda, iki görüş öne çıkıyor...
Birinci görüş sahipleri: "Onaylanmış bir aşı yaygın olarak yapılıncaya dek asla gitmem" düşüncesi etrafında birleşiyor.
Hatta...
Bu düşünce sahibi olanlar( sayıları bir hayli de fazla) bırakın toplu gösterileri, AVM'ler, Cafeler, lokantalar, düğünlere dahi gidebileceklerine pek ihtimal vermediklerini ifade ediyorlar.
Daha da ilginç olanı...
Evden çalışanların iş yerlerin dönmesi ile eskiden normal bir eylem olan Asansöre binmenin bile sevimsiz bir psikoloji olacağını ve bu psikolojiyle uzun süre yaşayacaklarını tahmin ediyorlar.
Sonuç olarak: Bu düşünce cephesinde, yaşanan salgın bitse bile, salgının kafalarda yaratmış olduğu etkilerin kolay kolay bitmeyeceği durumu hakim.
Gelelim diğer düşünce cephesine:
İkinci görüş, birincinin tam tersi niteliğinde odaklanıyor...
Şöyle ki;  : Tehlikenin eninde sonunda sona ereceğini ve hayatın istemez normale döneceğini tahmin ediyor bu grupta bulunan insanlar.
Kendilerinin de başlayacak bu normal duruma, o kötü ve sıkıntılı süreci hızla unutmak suretiyle adapte olacaklarını tahmin ediyor.
Onların bu şekilde düşünmelerinin somut gerekçesi ise geçmişte yaşanmış olan salgınlar...
Hayatın hızla normale döndüğünü, bu defa da farklı olmayacağını, salgının ardından eski normal hayatın hızla devreye gireceğini düşünüyorlar.

Sonuç olarak ortada:
Yaşadığımız, endişe ve korku yaratan ciddi bir salgın var.
Bir yandan da, tehlikenin ortadan tamamen kalkmasıyla başlayacak normal yaşamın beklentisi ve  hasreti.
Sıkıntı: Salgın tehlikesi geçtikten sonra o hasreti çekilen normal yaşama, her şeyi unutup, hiçbir şey olmamış gibi geçebilecek miyiz?
Yoksa...
Salgın sürecinin ruh hali alışkanlığıyla, tehlike söz konusu olmasa bile, o sürecin psikolojisini sürdürüp, normal yaşamı bir süre daha  ıskalayacak mıyız?
Hangisinin olacağını söylemek gerçekten zor...
Virüs salgını insanlara normal olmayan bir süreç yaşattı.
Yaşadığımız bu süreç görünen o ki normal hayata dönüşü de pek normal kılmayacak sanki...


.....


Bugün ve yarınki
rakamlar gösterecek!


Geride bıraktığımız değil de, ondan bir önceki Cuma gecesi yaşanmıştı olay.
Günün bitimine 2 saat kala 2 günlük sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve bu ilanın duyulmasıyla birlikte insanlar alışveriş için kendilerini sokağa atmıştı.
Sosyal mesafenin hiçe sayıldığı, insanların yan yana, dip dibe, adeta birlerlerini çiğnercesine alışveriş görüntüleri çıkmıştı ortaya.
Sorumsuzca ve düşünülmeden alınan bu kararın ortaya çıkaracağı bir faturanın olacağını söyledi uzmanlar.
Sağlık bakanı bile o gecenin yaratacağı tahribat sorulduğunda kısadan “bekleyip, süreci göreceğiz” demişti.
İşte o gecenin ardından, virüsün ortaya çıkmasındaki 14 günlük sürecin sonuna gelindi.
Artık bugün yarın ve sonrasındaki günlerde ortaya çıkacak rakamlar, bir anlamda Cuma gecesinin ortaya koymuş olduğu tahribatın ne boyutta olduğunu da gösterecek.
Bakalım, bugünden itibaren virüs vakalarının sayıları bize o geceye ilişkin  ne söyleyecek?


.....


Ve ekonomi sıranın önüne geçer...


Dikkatinizden kaçmıyordur sanırım.
Son günlerde gündemin birinci madesi olan virüs salgını yerini yavaş yavaş ekonomiye bırakmaya başladı.
ülkeler, salgından ekonomiye geçiş yapmaya başladı.
Ekonominin çarklarının dönmemeyecek olmasının, salgının neden olacağı durumdan daha kötü sonuçlar doğuracağı gerçeği sık sık konu ediliyor.
Bu kapsamda salgını doğal seyrine bırakma, tedbirleri gevşetme, kademeli olarak normal yaşama geçmeye ilişkin konuşmalar sıklıkla yapılır oldu.
Sonuç olarak....
Virüs, ortaya çıktığı günden bu yana ülkelerin ekonomilerini  yendi, mahvetti.
Şimdi...
Ekonomiler virüsü yenmek için gündemin başına oturmaya hazırlanıyor...


.....


İkisi de birbirinden beter!


Başınıza gelebilecek dünyanın en korkunç şeyi nedir sizce?
Sağlığınızdan olmak mı?
Yoksa…
İşsiz kalmak mı?
Her ne kadar “önemli olan sağlıktır. İş nasıl olsa bir şekilde bulunur. önemli olan sağlığı yitirmemek” yönünde verilen cevap doğru gibi görünse de, aslında bu sorunun gerçek cevabı “İkisi birden” olmalı…
çünkü…
Nereden bakarsanız bakın her ikisi de endişe yaratan bir durum.
Her ikisi de beklentilerin yavaş yavaş tükendiği bir süreç.
Her ikisi de maddi, manevi ve ruhsal sıkıntılara neden olabilecek birer olay…
İşte yaşadığımız şu salgın süreci ve bu sürecin önümüze koyduğu ekonomik yıkım, büyük bir çoğunluğa dünyanın en kötü iki olayını yaşatıyor…
Bir yandan sağlığı, diğer taraftan işi yitirme…
İkisi de birbirinden kötü, ikisi de birbirinden berbat bir durum bu yaşadığımız…


.....


Biraz da gülmek lazım


Adamın biri yabancı bir şehirde, bir evin kapısını çalarak bir ricada bulunur:
- çok susadım ve buralarda su bulamadım. Lütfen bana bir bardak su verir misiniz?
Kapıyı açan çocuk, adamın yüzüne bakarak:
- İstersen ayran getireyim, der.
Adam bu teklifi memnuniyetle kabul ettikten sonra, çocuk bir çanak ayran getirir.
Adam ayranı içtikten sonra çocuk:
- İstersen daha getireyim, der.
- Zahmet olur yavrum.
- Hayır ne zahmeti. Zaten bu ayranın içine fare düştüğü için nasıl olsa dökecektik!
Bunun üzerine, adam iğrenerek elindeki ayran çanağını hiddetle yere atıp parçalayınca, çocuk feryadı koparır:
- Anneee, kapıdaki adam köpeğin çanağını kırdı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi