1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Sokakta görsek şaşırırız...

Zeki ünal ile karşılaşırız zaman zaman.
Bir açılışta, bir düğünde ya da cenazede denk gelir.
Hoş sohbetler ederiz ayaküstü de olsa.
Minür Sevinç ile de denk geldiğimiz olmuştur.
Yolda karşılaştığımızda selamlaşır geçeriz ama bir organizasyonda denk geldiğimizde ise uzun uzun konuşuruz.
Demir Berberoğlu, Fevzi Yalçın, İbrahim Yaşar Dedelek, Hüsamettin Cindoruk…
Sık sık gördüğümüz isimlerdir…
Her üçüyle de sohbet etmek büyük bir keyif verir.
Zaman zaman geçmişe gideriz onlarla.
Onlar yaptıklarını anlatmaktan keyif alır, biz ise yapamadıklarını onlara hatırlatmaktan mutluluk duyarız.
Ne de olsa, şehirde birlikte yaşanmış ortak bir süreç vardır.
Ne de olsa bu şehre iyi-kötü hizmetleri olmuştur.
Fahri Keskin’i görürüz mesela… Vedat Yücesan’ı, Mehmet Ali Arıkan’ı, Beytullah Asil’i, Murat Sönmez’i…
Saatlerce konuşsak sıkılmayız onlarla…
Eğer bir topluluk içindeysek ve geçmişe dönük bir mesele konuşuluyorsa, yaptıkları nedeniyle överiz kendilerini.
Haklarını veririz yani…
Yapamadıkları ya da yanlış yaptıklarını da söyleriz yüzlerine dosdoğru…
ülker Can’ın Eczanesinde çalıştığını, Salih Koca’nın Eskişehir’de olduğunu, Murat Mercan ve Nedim öztürk’ün her fırsatta Eskişehir’e gelip gittiğini biliriz örneğin.
Yarın sokakta karşılaşsak şaşırmayız…
Fakat bir de, yukarıda sıraladığımız isimler gibi bu şehrin Milletvekilliğini yapmış, milletvekilliği görevi bittikten sonra Eskişehir’i terk etmiş, sonrasında bu şehre ayağını dahi basmamış ama CV’sinde hala “Eskişehir milletvekili” yazanlar var…
İşte bunları Eskişehir sokaklarında görsek çok ama çok şaşırırız…
O şaşkınlıkla kendi kendimize “halbuki Eskişehir’e ihtiyaçları da kalmadı. Ne arıyorlar ki burada?” falan deriz herhalde!
Kimler olduklarını yazmamıza gerek yok.

çünkü…
Muhtemelen siz de unutmuşsunuzdur…


.....


 


Gidin bakın!  Eskişehir’de başarıyla uygulanıyor…


Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ankara’nın tüm Köy yollarının beton olacağını açıkladı.
-“Asfalt döküyoruz. Belli bir süre gidiyor. Sonra bozuluyor. Uzun ömürlü olmuyor anlayacağınız. Biz de tüm köy yollarını asfalt yerine beton yapmaya karar verdik. Yapacağımız beton yollar hem daha uzun ömürlü olacak, hem de daha çabuk yapılacak” diyen Mansur Yavaş, beton yol ile ilgili içinde kuşku olanlara da şunu söylüyor:
-“Eğer içinizde bir şüphe varsa bunu hiç düşünmeyin. Zira Beton yollar Eskişehir’de başarıyla yapılıyor. Eskişehir’de bunun en güzel ve yaygın örnekleri var. Biz de Ankara’nın tüm köy yollarını Eskişehir’de olduğu gibi beton yapacağız”
Birileri yine burun kıvıracaktır ama Eskişehir beton yol konusunda örnek oluyor…


.....


 


Bu işte kasıt mı var?


İlginçtir, Eskişehir’in sürdürülebilir rekabetçi üstünlüğünü yakalamasında, en temel silahlarıyla ilgili hiçbir planı ve yol haritası yok.
Ne bürokrasinin, ne akademik çevrenin bu konuda geleceğe yönelik bir hedef, bir faaliyet programı tartıştığını gördünüz mü?
Ama hepsinden önemlisi kentin siyasetçisinin kamuoyuyla paylaştığı bir eylem planından, bir vizyondan haberi olan var mı? 
Hadi daha sıradan bir görev tablosu koyalım önümüze; aşağıda en az 30 yıldan beri yapılması gereken ulaşımla ilgili çeşitli işler duruyor:
Yeni çevre yolu
Mevcut çevre yolunun eksiklerinin bitirilmesi
Komşularımız Afyon ve Bolu’ya düzgün ulaşım yolları
Bozüyük, Organize Sanayi banliyö hatları
Hava ulaşım hatları
Limana demiryolu bağlantısı
Lojistik yükleme merkezi
İzmir hızlı tren hattı
Kargo merkezi
Bu liste bırakınız uzun vadeli stratejik ulaşım planlarını, büyük kısmı 30 yıl önce bitmesi gereken rutin işleri gösteriyor. Merkezi siyasi ve bürokratik idare tarafından yapılması zorunlu olan bu işlerin en azından bir kısmının sonuçlandırıldığını söyleyebilir miyiz?
En azından gelecekte yapılacak tarihleri beyan edip, takipçi olmuşlar mıdır? Eskişehir halkına, yıllar önce bitmesi gereken bu işler ile ilgili herhangi bir bilgi verme sorumluluğunu hissetmişler midir? Bu soruların cevabı ne yazık ki kocaman bir sıfırdan ibarettir.
Bunların hepsinden daha kötüsü, yapılması gerektiği halde yapılmayan işlerin takibinin bırakılması, gündeme getirilmemesi veya unutturulmaya çalışılmasıdır. Yerel siyasetçinin böyle bir şeyi bilinçli ya da bilinçsiz yapmasının sadece tek bir anlamı olabilir: Eskişehir’in vazgeçmesinin söz konusu bile olmadığı, stratejik hedeflerinin unutturulup, şehrin çıkmaz yollara yönlendirilip güçlenmesini engellemek.
Dolayısıyla isterse sorumluluklardan kaçmak düşüncesiyle olsun böyle bir konumda olan bu grubun iyi niyetli olması mümkün değildir. Nitekim Eskişehir halkı bunu görmektedir ve her seçim döneminde bu kişileri tasfiye etmektedir. Her defasında yeni yüzler gelmekte ve siyasetin içinde olması gereken olgunluk ve deneyim faktörleri serpilememekte, Eskişehir’de bir siyasetçi geleneğinin oluşması mümkün olmamaktadır.
Not: yukarıdaki yazıyı 2012 yılında, Eskişehir’i yakından takip eden  Makine Yüksek Mühendisi Ethem Aybars özer ile konuştuktan sonra yazmıştık. Aradan 7 koca yıl geçmiş. Sıraladığımız özellikle ulaşımla ilgili sıradan işler 9 maddeden 8’e bile düşmemiş.


.....


 


Biraz da gülmek lazım


Küçük Ali, okula başladığından beri her gün öğretmeni Aysel Hanım'a gidip, dert yanıyormuş:
- öğretmenim, beni yanlış sınıfa koydunuz. Benım yerim birinci sınıf değil, ablam üçüncü sınıfta, ama ben en az onun kadar akıllıyım. Hiç olmazsa beni üçüncü sınıfa alın.
Bundan sıkılan Aysel öğretmen, bir gün Ali'yi kaptığı gibi okul müdürüne çıkmış ve olayı anlatmış. Okul müdürü:
- Peki bu çocuğu bir imtihan edelim, yeri üçüncü sınıfsa, o sınıfa koyalım.
Okul müdürü Ali'yi başlamış sorgulamaya:
- İki kere iki?
Ali hemen cevap vermiş:
- Dört!..
- Sekiz kere dokuz?
- Yetmiş iki!..
- Kaç mevsim var?
- Dört!..
Aili'in yanıtların hayretle izleyen Aysel Hoca söz almış:
- Müdür Bey, müsaade ederseniz birkaç soru da ben sorayım.
- Buyrun Aysel Hanım.
Ali'yi bu sefer de Aysel Hoca sorgulamaya başlamış:
- Söyle bakalım Ali; ineklerde dört tane, ama bende iki tane var, bu nedir?
Ali hemen cevap vermiş:
- Ayak!..
- Peki, senin pantolonunda olup da, benim pantolonumda olmayan şey nedir?
- Cep.
Aysel Hoca, bunun üzerine müdüre dönmüş:
- Müdür Bey, bu çocuğu üçüncü sınıfa alalım.
Müdür, Aysel Hoca'nın önerisine pek sıcak bakmamış:
- Hayır hocam, bu çocuğu üçüncü sınıfa değil, beşinci sınıfa alalım; çünkü, son iki soruya ben bile doğru cevap veremedim..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi