27Mart 1994 mahalli seçimler öncesi.
Yani, bundan tam 24 yıl öncesi.
Seçimlerde en büyük yarış İstanbul büyükşehir belediyesi için veriliyor.
Partilerin belediye başkan adayları “Deve dişi gibi” diye tabir edilen cinsten.
SHP Zülfü Livaneli ile giriyor seçime.
Anavatan partisi Bedrettin Dalan ile.
Doğru Yol Partisi ise İlhan Kesiciyi aday yapmış.
Refah Partisinin Belediye Başkan adayı ise Recep Tayyip Erdoğan…
ünlü PR şirketleri o sıralar SHP, ANAP ve DYP adaylarının etrafında.
Refah partisi adayı Erdoğan’ın seçimi kazanması ise epey zor.
çünkü…
Refah partisi adayına hem medya desteği yok, hem de Refah partisi adayı, kamuoyunda  4 aday içinden en az şans tanılan isim konumunda.
Bu şekilde süren seçim çalışmalarının sonuna geliniyor.
Ertesi gün seçim var.
Seçimin sabahında İstanbul’daki tüm billboardlar ve ilan yerleri Erdoğan’ın fotoğraflarıyla birlikte  “Tamam İnşallah” sloganı ile dolduruluyor.

İstanbul’da başınızı nereye çevirseniz “Tamam İnşallah” yazısını görüyorsnuz.
Bu durum, seçmenler üzerinde büyük bir etki yapıyor.
Evinden oy vermek için çıkan her seçmen, billboardlarda gördükleri “Tamam İnşallah” reklamları üzerine otomatikman “Bunlar işi bitirmişler” psikolojisine  giriyor.
Sonuç olarak…
Seçimler tamamlanıyor ve İstanbul büyükşehir Belediye başkanlığı için en az şans tanınan Erdoğan İstanbul belediye Başkanı seçiliyor.
Erdoğan’ın seçimi kazanmasında ise son hamle olan “Tamam İnşallah” sözü büyük katkı sağlıyor.

xxx

Şimdi 24 yıl önceki bu olayı niye anlattık.

Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün  "Bizi İstanbul Büyükşehir Başkanlığı'na da, AK Parti Genel Başkanlığı'na da, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı'na da milletim getirdi. Onlar 'Tamam' derse, kenara çekiliriz" dedi.

Bunun üzerine sosyal medya üzerinde “Tamam o zaman” paylaşımları yapılmaya başladı.

Paylaşımların kısa süre içinde rekor düzeye ulaşması da gösteriyor ki, muhalefet bu söz üzerinden, yani “Tamam o zaman” sözü üzerinden seçim süresince kullanacağı yeni bir slogan üreteceğe benziyor…

Bu da, Erdoğan’ı belediye başkanlığına taşıyan sloganın, yıllar sonra Erdoğan’a karşı kullanılacağı gibi enteresan bir durum ortaya çıkartıyor…

.....

Demek ki neymiş?

Eskiler “Dünya hali” der ya hani…

Bu söz, her şey olabilir, her şeye hazırlıklı olmak lazım anlamı taşır.

Siyasetin de dünya hali vardır.

Belediye başkanı, il başkanı, dernek başkanı, oda başkanı seçeriz seçmesine de, kişiler üzerinden yaptığımız bu seçimde “dünya hali” hiç aklımıza gelmez.

Seçtiğimiz başkan bir şekilde o görevden ayrılıverdiğinde, yerine kimin olacağı anında kaos yaratır.

Zira…

Belediye başkanı seçerken, meclis üyelerinin de her birinin belediye başkanlığı yapabilecek niteliklere olması gerektiği es geçilmiştir.

Oda başkanı, dernek başkanı ve İl başkanı seçerken, il yönetim kurulu üyelerinden her birinin il başkanlığı yapabilecek nitelikte olduğu da es geçilmiştir.

O yüzden…

Görevinden bir şekilde ayrılmak zorunda kalan Belediye başkanları, il başkanları, Oda ve Dernek başkanlarının yerine, meclis üyeleri ya da yönetim kurulu üyeleri arasından gelen yeni isimlerin yetersiz bulunuyor olması, sırf bu yüzdendir.
Yani…

Her meclis ve yönetim kurulu üyesinin,  gerektiğinde başkanlık yapabilecek nitelikte özellikleri olan insanlardan belirlenmemesidir.

Daha doğrusu…

Gerektiğinde başkanın yerini dolduracak ve temsil kabiliyeti olan meclis ve yönetim kurulu üyelerini belirlemek yerine, meclis ve yönetimi, niteliklerine bakılmaksızın eş-dost-akraba ile doldurma tercihinde bulunulmasıdır.

....

Sizin yeriniz yurdunuz yok mu arkadaş?

Milletvekili adayı oluyorsunuz ya…

Müracaatta bulunacağınız şehrin, doğduğunuz şehir olması en uygun seçenektir.

Hadi bu çeşitli sebeplerle olmadı diyelim…

Eşinizin doğduğu şehirden aday olmanız bile, damat ayağına bir nebze olsun gider teşkil eder.

Ancak…

Hiçbir alakanızın olmadığı bir şehirden milletvekili adaylığı için yapılan müracaat bende biraz“kendini akıllı şehri geri zekalı zannediyor” düşüncesi doğuruyor…

Bu şehirde doğmuşsunuzdur ya da bir şekilde bu şehirde yaşıyorsunuzdur amenna…

Başka şehirden adaylık müracaatında bulunmuşsunuzdur ama parti sizi Eskişehir’den aday göstermiştir, buna da bir ölçüde amenna.

Ama…

Sen kalk, hayatında görmediğin, herhangi bir sokağından vilayet binasını bulamayacağın bir şehirden adaylık müracaatında bulun.

İşte bu olacak şey değil!

Adama “senin yerin yurdun yok mu kardeş! Ağaç kovuğunda mı yaşıyordun bugüne kadar? Niye gidip kendi şehrinden aday olmuyorsun ki?” diye sorarlar…

Hatta…

“O kadar şehir dururken Eskişehir nerden aklına geldi? Yoksa parti bu şehirde çok milletvekili çıkartıyor, adaylık garanti olsun diye mi bu şehri tercih ettin?” diye de sorarlar…

.....

Listeye giremeyen…

Milletvekili aday adayı müracaatında bulunanların tamamına yakını, bugüne kadar milletvekilliği yapmış insanları referans gösteriyor.

-“O bile yaptığına göre ben niye olmayayım” diyor.

Milletvekili aday adayı müracaatında bulunanların tamamına yakını, kendisi gibi milletvekili aday adayı olanlara bakıyor ve “O bile başvuruda bulunmuş, ben niye başvurmayayım” diyor.

Kısacası…

Milletvekili aday adaylığına müracaat edenlerin tamamına yakını, bu görevi kendisine layık görüyor.

Yarın bir gün listeler açıklandığında, aday adayı müracaatında bulunanların, birkaç isim dışında tamamına yakını liste dışı kalacak.

O zaman , listenin seçilebilecek yerinde olanları görüp “Ben dururken onları tercih ettiler” diye içten içe büyük bir tepki yaşayacak.

Tepkisini şüphesiz seçim gününe kadar da taşıyacak.

Hatta…

Kendisi yerine listede başkalarının isimlerine yer veren partisini oy vermeyerek cezalandıracak…

Nedense ben böyle düşünüyorum…