1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Tehdit, tahrik,aşağılama, itham ve iftirayı kullanan karşı fikre hizmet eder...

Aranızda demokrasiye inanmayanlar da vardır muhakkak.
Fakat…
Biz demokrasiye inandığını düşündüğümüz büyük bir çoğunluğa hitap etmek istiyoruz.
Demokrasi’nin vazgeçilmez unsurudur seçimler.
Hatta.
Seçimler demokrasi bayramıdır.
Sandık başında verilen oydan ve sandıklar açıldığında ortaya çıkan sonuçtan ötesi yoktur.
Herkesin, içine sinmese dahi kabullenmesi gereken bir durumdur seçim sonuçları.
Demokrasiye inanan ve demokrasiyi içine sindirebilen her insan, seçimin sonucunda çıkan sonucu da benimsemek durumundadır.
Seçimlere gidilirken, yani demokrasi bayramı süreci içinde elbette herkes fikrini söyleyecektir.
Söylemekte de hürdür.
Yine…
Herkes bu süreçte karşısındakinin ileri sürmüş olduğu fikre tahammül etmek, o fikri saygı çerçevesinde karşılamak durumundadır.
Ama gelin görün ki bu durum bizim ülkemizde kolay kolay kabullenilen bir durum değil.
Demokrasiyi hiç uğraş vermeden çok kolay elde ettiğimizden midir bilemiyorum ama bu ülkede yaşayan insanların kendi düşünceleri dışındaki fikirlere kolay kolay müsamaha göstermediği bir durum var ortada.
İşte bu durum her seçim öncesinde insanların birbirlerine ithamlarda bulunmasına, aşağılamasına ve hatta tehdit etmesine kadar varan boyutlara ulaşıyor.
Tıpkı şu sıralar yaşadığımız referandum öncesi süreçte olduğu gibi.
Kamuoyuna açık yapılan beyanatlardan tutun da sosyal medya üzerindeki yorumlara kadar, farklı düşünenler hakkında aşağılamalar, tehditler, tahrikler adeta havalarda uçuşuyor.
Şu bir gerçek ki, bunları yapanların, bu yaptıklarıyla, savundukları fikre bir gram dahi katkıları olmuyor.
Aksine…
Sergiledikleri tavır ile kendi savunduğu fikre verebilecekleri en büyük zararı veriyorlar.

O yüzden…
Yaklaşık 2 ay sürecek olan bir referandum süreci yaşayacağız.
Bu süreç içinde hangi taraf tehdidi, tahrik’i, aşağılamayı, itham ve iftirayı ne kadar çok kullanırsa, karşısında olduğu fikre o denli hizmet etmiş olacak.
Bu tespit kişiler için de, partiler için de geçerli…


.....


Demokrasi dediğiniz bir makinedir…


DP İl Başkanı Nazım Dölekçekiç’e ES TV’deki programda soruyoruz:
-“Referandum’da parti olarak oyunuz ne olacak?” diye.
-“Hayır diyeceğiz” diyor.
-“Neden Hayır diyeceksiniz?” diyoruz…
-“çünkü biz parti olarak parlamenter sistemden yanayız” diyor.
Getirilmek istenilen başkanlık sisteminin kötü olan tarafını sorduğumuzda ise:
-“Demokrasi dediğimiz aslında bir makinedir. Bu makineyi çalıştıran tek şey ise kuvvetler ayrılığıdır. Bu kuvvetler ayrılığı dediğimiz eğer tek kişinin elinde toplanırsa makine durur. Dolayısıyla demokrasi durur. İşte bu yüzden karşıyız başkanlık sistemine. İşte bu yüzden parlamenter sistemi savunuyoruz” diyor…


.....


Ve Alpay gitti


Teknik Direktör Alpay özalan Eskişehir’e veda etti.
Veda ederken önce:
-“Ortada sportif bir başarısızlık olmadığını düşünüyorum” demiş.
Ardından…
-“Gidişimin nedeni gayet açık. Referandum sürecindeki “Evet” demem” demiş.
Son olarak da…
-“Kısacası gidişim siyasi” diye noktalamış söyleyeceklerini.
Bana kalırsa Alpay Eskişehirspor’un başına geliş nedeniyle, Eskişehirspor’un başından gidiş nedenini birbirine karıştırmış.
Zira…
Alpay’ın Eskişehirspor’a gelişi siyasiydi, gidişi ise alınan 5-1’lik yenilgi ile bardağın taşmasıydı.
Ancak…
Alpay’ın dediği doğruysa…
Kendisi siyasi nedenler yüzünden gittiyse…
Bu en azından “Nasıl gelirsen öyle gidersin” sözünün doğruluğunu ortaya koyuyor galiba…
Sonuç olarak…
Alpay gitti.
Giderken, çoğu kişinin sportif başarısızlık olarak değerlendirdiği bu gidişini, siyasi düşüncesine bağlayıp gitti.
Böylece kendisine AK parti cenahında büyük bir bonus kazandırmış oldu.
önümüzdeki günlerde Alpay’ı süper lig takımlarından birinde ya da Milli Takımın başında falan görürseniz kimse şaşırmasın…
çünkü…
Eskişehir’den giderken kendisine sağlamış olduğu siyasi bonus onu bir yerlere mutlaka taşıyacaktır.
Hem de…
Futbol bilgisinin olup olmadığına bile bakılmaksızın yapılacaktır bu…
Göreceksiniz…


.....


Biraz da gülmek lazım


Bir askeri hava birliği, uçaktan paraşütle atlama talimi yapıyormuş. Sırası gelen asker, yüzbaşının "Atla!" talimatıyla uçaktan atlıyormuş. Sıra Tekirdağlı Süleyman'a gelmiş, yüzbaşı emir vermiş:
- Atla!..
- Komutanım ben atlayamam!..
- Niye atlamıyorsun oğlum? Yoksa emre karşı mı geliyorsun!..
- Komutanım, emre karşı geldiğim yok. Bu gece rüyamda rahmetli annemi gördüm; "Uçaktan atlama, paraşütün açılmayacak!.." dedi.
- Hadi be, olur mu öyle şey? Ver senin paraşütü, al benim paraşütü!.. Hadi atla!..
Süleyman emre uyup atlamış ve yüzbaşının verdiği paraşüt açılmış. Süleyman'ın peşinden yüzbaşı atlamış ama, Süleyman'dan aldığı paraşüt açılmamış. Yüzbaşı kurşun hızıyla düşüyormuş. Süleyman sormuş:
- Komutanım, nereye gidiyorsun?
Yüzbaşı da öfkeli bir şekilde cevap vermiş:
- Rahmetli anneni görmeye gidiyorum!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi