1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Ülkenin insan ve işsizlik manzaraları...

Dün bilgisayarımızı açıp, maillerimize baktığımızda gördük iş başvurusunu…


Şöyle yazmış Uluslar arası İlişkiler mezunu genç;


-“Bu başvurumu hiç dikkate almayacağınızı, içeriğini dahi görmek için açıp okumayacağınızı, geri dönüş de yapmayacağınızı bilerek yolluyorum. Bu konuda sizi de suçlayamam. Hani bazıları bu iş bulma meselesine ‘şans’ diyor ya. Ben de buna istinaden ‘Olur ya, belki şans eseri oluverir’ diye boş bir umuda kapılarak başvurumu gönderme gereği duydum. Bakmayacağınız cv de yazının ekindedir.”


xxx


Belediye’nin Zabıta memurluğu için açtığı sınava kayıt yaptırmak için bin kişilik kuyrukta bekleyen üniversite mezunu genç şöyle diyor;


-“Keşke ailem benim öğrenim görmem için yıllardır boşa para harcamasaydı. Keşke beni Ortaokuldan sonra bir Berberin yanına çırak verseydi. Hiç olmazsa şimdi günlük paramı kazanıyor olurdum. Belki kendi işyerimi bile açardım.”


xxx


İş Kur’ a işsizlik kaydı yaptırmak için gelen üniversite mezunu genç konuşuyor…


-“Sabah kalktığımda, emekli olan babamın ben uyurken başucuma koyduğu 30-40 lira parayı gördüğümde kahroluyorum. İnanın o parayla çay dahi içmek gelmiyor aklıma. Paraları toplu halde anneme verip, tekrar babama vermesini istiyorum. Aynı para evin içinde dolaşıyor ve bu olay üçümüzü de kahrediyor!”


xxx


Bugüne kadar, özel sektör ve kamuda 50’ye yakın iş alım sınavına girdiğini söyleyen üniversite mezunu bir genç kızımız anlatıyor;


-“üniversite’de okuduğum sırada ailem o yok haliyle o günün asgari ücret tutarındaki bir parayı bana gönderirdi. Şimdi 4 yıldır mezunum ve iş bulamıyorum. Asgari ücretle bir iş bulsam bile kabul edecek duruma geldim. Bir yerlerde bir yanlış var. Ya biz yanlış yaptık, ya da  bu ülkeyi yönetenler yanlış yapıyor”


xxx


Tüm bu verdiğimiz örnekler çoğaltılabilir.


Hatta…


Bu örnekler kadar her birinizin çevresinde benzer örnekler mutlaka vardır.


ülke, bu ve benzeri insan ve işsizlik manzaraları ile doldu taştı.


 


Ne diyelim?


Yazık oluyor bu ülkenin gençlerine…


Yazık oluyor bu ülkenin geleceğine!


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Şu testler sokağa insin artık!


 


Berberler açıldı açılmasına ama büyük bir çoğunluk hala gidemiyor…


Lokantalar, çay bahçeleri, kafeler de açıldı ama yine büyük bir çoğunluk gidemiyor bu açılan yerlere.


çünkü korkuyorlar…


Hala hastalığın bulaşma endişesini üzerinden atamadı büyük çoğunluk.


üstelik gitmek istemelerine rağmen gidemiyorlar.


Herkesin kafasında “Acaba güvenli midir?” sorusu var…


Bu soru olduğu müddetçe insanların büyük bir çoğunluğunun bu saydığımız yerlere gönül rahatlığıyla gitmesi mümkün olmayacak gibi.


Bu endişeyi ortadan kaldırmanın tek yolu var…


Bu sektörlere sık sık test yapılması.


xxx


ülkede günde 40 ila 50 bin arasında test yapılıyor…


Peki bu testler kimlere yapılıyor…


Bakın! Bir futbol karşılaşması için 350 test yapılıyormuş…


Bakanlar ve devlet adamların etrafında kim varsa, her gün teste tabi tutuluyormuş.


Bir de hastanelere şüphe ile müracaat edenler toplandığında zaten bu rakama yakın bir test yapılan rakam çıkıyor ortaya.


Yani testler hala sokağa inmiş değil.


xxx


Hâlbuki…


Berberler, lokantalar, kafeler ve benzeri yerlerin çalışanlarına yapılmış olsa bu düzenli testler, yapılan testlerin sonuçları “Bu işyerinde korona testleri düzenli yapılmaktadır” diye asılarak ilan edilse, insanlarda en azından endişe ortadan kalkacak…


Gönül rahatlığıyla gidebilecekler her yere…


Ama “Acaba temiz mi?, güvenli mi?” endişesi var oldukça, insanlar bu tür yerlere gitmiyor, gidemiyor…


üstelik…


Gitmek için can atmasına rağmen gidemiyor!


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Oy moy yok!


 


1928 ila 1945 yılları arasında doğanlar “Sessiz Kuşak” diye anılıyor.


1946 ila 1964 yılı arasında doğanlar ise “Boomer kuşağı”


1965- 1980 yılları arasında doğanlara verilen kuşak ismi ise “ X Kuşağı”


1981 -1996 yılları arasında doğanlar ise “Y Kuşağı” yani “Milenyum Kuşağı.”


Son olarak


1997 ila 2012 yılları arasında doğanlar ise “Z Kuşağı” deniliyor.


2013 ve sonrasında doğanlara ise “Alfa Kuşağı” denilecek.


xxx


97-2012 yılları arasında olan ve “Z Kuşağı” olarak adlandırılan kuşak, geçtiğimiz hafta sonu yapılan üniversite sınavlarına giren gençlerden oluşan kuşak.


İşte sözünü ettiğimiz bu kuşak, sınav öncesi önemli bir reaksiyon ortaya koydu…


Sınavların açıklanan tarihten öne çekilmesini protesto amacıyla, Erdoğan’ın internet üzerinden gençlerle yaptığı sohbet yayınını, “dislike”, yani beğenmeme yaparak “size oy moy yok” bombardımanına tuttu.


Aynı kuşak, sınavların öne çekilmesinin turizm endişesi ile yapıldığından hareketle, turizm Bakanına ait turizm firmasının gole play puanını bir anda 4,1’den 1,1’e indirdi.


xxx


Bana göre, üniversiteye girecek olan Z Kuşağı, bu sınav öncesi internet üzerinde göstermiş olduğu tavırla  Akıl, Zeka, Cesaret, Biat etmeme ve Erdem sınavı geçti.


Şimdi!


Z Kuşağı olarak isimlendirdiğimiz bu gençlerin sayısı yaklaşık 7 milyon civarında ve bu 7 milyonluk kuşak 2023 seçimlerinde oy kullanacak.


Seçmen sayısı 60 milyon civarında olduğu düşünüldüğünde, bu rakam bir partiyi tek başına yüzde 10 barajını geçirmeye yeterli bir sayı.


xxx


Bu kuşak, AK parti’ye “oy moy yok” dedi ve bu reaksiyon diğer partilerin çok hoşuna gitti.


Söz konusu kuşağın bu söylemi “diğer patilere oy vereceğiz” anlamı taşımıyor.


Zira…


Gözlemlediğim kadarıyla Z Kuşağı, diğer partileri de tıpkı AK Parti gibi, kendisinden uzak, kendisini anlamayan, aynı dili konuşmayan, hatta gereksiz ve niteliksiz görüyor…


Bu da demek oluyor ki, iktidarın iktidarda kalması, muhalefetin de iktidarı indirmesi için bu kuşağı anlayıp, aynı frekansı tutturmasını zorunlu kılıyor…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


3’ün içinde mi?, yoksa 4’ün içinde mi?


 


Anadolu üniversitesi Rektörü ile birlikte 6 üniversiteye Rektör atandı.


Arada kaynadı gitti belki ama, atanan 6 Rektörün endeksli dergilerde yayınlanan toplam makale sayısı sadece 3 imiş…


Yani…


Yeni atanan 6 Rektörden 4’ünün sıfır makalesi bulunuyormuş.


Bu durum özellikle bilim camiasında haklı olarak büyük eleştiri alıyor.


Dünyanın saygın üniversitelerinde yardımcı doçent bile olamayacak insanların Türkiye’de, önemli üniversitelerinin başına Rektör olarak atandıkları tenkit ediliyor ve “Sonra da çıkıp ilk 200-300 üniversite arasında niçin Türk üniversiteleri yok deniliyor. Bu haliyle nasıl olsun?” deniliyor…


Her neyse…


Yeni atanan 6 Rektör’den 4’ünün bilimsel bir tek makalesi yokmuş ya…


Şimdi merak ettik…


Anadolu üniversitesi Rektörlüğü’ne atanan Prof Dr Fuat Erdal, bilimsel makalesi olan 3 Rektör arasında mı?


Yoksa…


Bilimsel makalesi olmayan 4 Rektör arasında mı?


Merak işte!


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi