1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Üniversiteye gitmesin de ne yapsın bu gençler?

ülkedeki üniversite sayısının fazlalığından yakınılıyor…
Doğrudur…
üniversite sayısı bir hayli fazla…
En son Milli Eğitim bakanı çıkıp itiraf etti bunu…
-“Herkes üniversite okumaz zorunda değil” dedi.
Hatta…
Espri mi yaptı bilinmez ama olayı “Sen ağa ben Ağa bu ineği kim sağa” diye de bir laf etti.
Bu da doğru teşhis…
Velhasıl,  üniversite sayısının çokluğu ve herkesin üniversite okuyor olmasından herkes muzdarip…
***
İyi güzel de, olaya sadece bu açıdan yaklaşılması doğru mu?
“Bu çocuklar üniversite okumasa ne olacak, ne yapacak?” diye oturup düşünen var mı?
Ortada tarım mı kaldı ki bu çocuklar gidip İnek sağacak?
Ortada üretim mi var ki bu çocuklar üretimde çalışacak.
üst üste fabrikalar mı açılıyor ki bu çocuklar o fabrikalarda iş bulacak?
Sanki bu çocukların hepsi varlıklı aile çocukları mı ki babasından aldığı sermaye ile esnaf ya da tüccar olacak?
Sanki her yer harıl harıl işçi arıyor da bulamıyormuş gibi…
Sanki ülkede işsiz sayısı 4,5 milyon’u aşmamış gibi…
Sanki üniversite okumayan, okuyana oranla daha rahat iş sahibi oluyormuş gibi, ikide bir kalkıp “üniversite sayısı fazla, herkes üniversite okumak sorunda mı?” konusu sorgulanıyor…
***
Evet! Bu çocuklar okumak zorunda arkadaş!
Tarımın, üretimin, sanayinin olmadığı, tüm mal ve hizmetlerin ithal edildiği, bu yüzden de işsizliğin her ay arttığı bir ülkede, çocuklara üniversite okumaktan başka çare mi bırakılıyor?
Birçok üniversitenin üniversite vasfı bile taşımadığı doğrudur…
Birçok üniversitenin verdiği diplomanın dikkate bile alınmadığı da doğrudur.
Birçok üniversitenin doğru-dürüst eğitim vermediği de doğrudur.
Hatta…
Birçok üniversitenin niteliksiz olduğu ve çocuklar için hiçbir gelecek hazırlamadığı da doğrudur…
Ama yine de üniversite üniversitedir…
çünkü üniversite bir umuttur!
En düşük profile sahip de olsa o üniversiteye giden çocuk en azından bilgi, görgü ve donanım sahibi olur.
Yeni edineceği bilgiler ile ülkede ve dünyada neler olup bittiğinin daha çok farkına varır.
Sınıfta, bölümde, fakültede, kantinde, sosyalleşmeyi, sorumluluk sahibi ve birey olmayı öğrenir en azından…
O yüzden…
En gereksiz üniversitenin bile, ülkenin bu koşullarında o çocuklara o gençlere böyle bir faydası vardır.
Haaa…
“Herkes üniversite okumasın, üniversite mezunu işsiz yerine, cahil işsiz olsun. Bu bizim daha çok işimize gelir.” İse amaç, kapatın bütün üniversiteleri gitsin!
Amaç iyi niyet ise, bu defa  ne İneklere güvenin ne de fabrikalara.
çünkü…
Ortada ne tarım kaldı ne de üretim!


.....


Bakın! Burası çok önemli! (KIZILAY)


Maliye Bakanı Albayrak’ın en çok kullandığı sözle girdik yazıya ama burada anlatacaklarımız gerçekten önemli…
Kızılay ile ilgili bir meseleyi anlatacağız şimdi…
Anadolu üniversitesi eski rektörlerinden Davut Aydın anlatmıştı bir zamanlar…
Babası 4,5 yıl askerlik yapmış. Askerliğinin bir bölümü de doğuda geçmiş.
Görev yaptığı doğu şehirlerinden birinde,  karakol binası eskidiği için biraz ilerisine yeni karakol binası yapmışlar.
Babası bizzat anlatmış Davut Aydın’a…
-“Bir gün çok büyük bir zelzele oldu. Zelzele esnasında herkes yeni yapılan karakol binasına koştu. Bazıları da eski karakol binasında kaldı. Yeni karakol binasına sığınanların hepsi yıkılan binanın altında kalırken, eski karakol binasında Kalanların burnu bile kanamadı. O eski bina sapasağlam ayaktaydı. Yenisi ise yerle bir oldu. çünkü yeni karakol binasını yapan müteahhit malzemeden çalmıştı.”
HHH
Davut Aydın, Rektörlüğünden yıllar önce, yani üniversite Araştırma Enstitüsü müdürüyken bu hikayeden yola çıkarak, deprem ve afetlere hazırlık, alınacak önlemler ve yaşanan afetler sırasında ve sonrasında izlenecek yol ve yöntem konusunda bir hazırlık yapmış…
Bu hazırlıkla birlikte dönemin yetkili ve ilgili kişilerini bularak, çıkmış karşılarına…
-“Ben size enkaz falan kaldıramam ama gerek deprem ve afetlere hazır olunması konusunda, gerekse deprem ve afetler sonrasında yapılacak olan çalışmaların aksamadan gerçekleşmesinin koordine edilmesi konusunda bir organizasyonun gerçekleşmesine yardımcı olabilirim” demiş…
HHH
-“Neyi nasıl yapacaksın ki?” diye sormuş yetkili ve etkili isimler…
Başlamış anlatmaya;
-“öncelikle Kızılay’dan başlamak gerekiyor… Kızılay’ı, tıpkı Amerika’nın Kızılhaç’ında olduğu gibi bir pozisyona getirmemiz lazım. Türkiye’nin en varlıklı 5 işadamını gönüllü olarak bu kurumun başına yönetim kurulu olarak getireceğiz ki, insanlar bu kurumun parasının çar-çur edilmeyeceğini bilecek. önce bu güveni sağlamamız lazım.Ardından Kızılay’ı tıpkı Arçelik firmasının iş ve yönetim anlayışında olduğu gibi ciddi, kurumsal ve teknolojiye açık bir hale getireceğiz ki, yine herkes bu kurumda gayrı ciddi hiçbir uygulama olmayacağına, herkesin işini ciddiyetle yapacağına  ikna olacak.”
Bazıları hiç dinlememiş Davut hoca’yı…
Bazıları da dinliyormuş gibi yapmış…
Sonuçta, Bu gayretlerinden hiç bir sonuç çıkmamış tabii…
O da, yaptığı tüm hazırlık dosyaları ve araştırmalarını koltuğunun altına kıstırıp dönmüş üniversitedeki araştırma merkezine…
HHH
 Son yaşanan Elazığ-Malatya depremi sonrasında Kızılay’ın deprem ve hasarından çok konuşulması ve eleştirilmesi üzerine yazdık bu yazıyı.
çünkü…
O dönem yetkilinin biri Davut Aydın’ı dinleyip, yaptığı hazırlığı inceleyerek “Yahu son derece iyi fikir. Yaptığınız hazırlığın eksiği varsa tamamlayalım, Bunun hemen kararını alalım ve hayata geçmesini sağlayalım. Afetlerin ne zaman geleceği belli olmaz. Hiç olmazsa biz üzerimize düşeni yapalım ve Kızılay’ı, küçücük bir şaibeye bile maruz bırakmadan, her daim afetlere  hazır hale getirelim” demiş olsaydı, beki bugün her şey farklı olurdu.
En azından,  biz deprem sonrası, yaptıkları ve yapmadıklarıyla Kızılay’ı zerre kadar konuşmuyor ve eleştirmiyor olurduk.
Hatta…
Kızılay da şüphesiz ülkenin en itibarlı kurumu olur, bugün için yaşanan güvensizliğin de önü alınmış olurdu.


.....


İşsizlik demişken…


Adamın biri İstanbul'da iş için, İş ve işçi Bulma Kurumu'na müracaat etmiş..
- "Evet bir iş var" demiş ilgili memur.
- "Rus dans grubu birini arıyor. Yapılacak iş, kızların soyunmasına, giyinmesine yardım etmek, günde iki kez vücutlarını bebek yağı ile yağlamak ve de göğüslerinin ucuna parlak küçük yıldızlar yapıştırmak" demiş..!
Sevinçten gözleri parlayan adam,
- "çok iyi, çok iyi, hemen başlayabilirim", demiş. Memur,
- "Tamam o zaman, yarın sabah yedide Adapazarı'nda  olabilir misiniz"..?
- "Neden? İş Adapazarı'nda mı?
- "Hayır iş İstanbul'da ama başvuru kuyruğunun sonu, şu anda Adapazarı'nda, onun için..


.....


Biraz da gülmek lazım


Temel, Dursun’a yatılı ziyarete gitmiş. Yemişler, içmişler sıra yatmaya gelmiş. Dursun: "Bak Temel, yatak odandan tuvalete gitmek için bizim odadan geçmen gerekecek. Bu olmasın istiyorsan şimdiden tuvalete git de gece gelmesin." Temel: "Tuvaletim yok. Merak etme, gelse de tutarım zaten." demiş. Ardından yatmışlar ama gece yarısı Temel fena halde sıkışmış. Yatak odasından geçmek de istemiyor. Bakmış pencerede bir saksı. İçinde çiçek var. çiçeği toprağıyla birlikte çıkarıp hacetini gidermiş, toprağı tekrar yerine koyup uyumuş ve ertesi sabah da çekip gitmiş. Aradan birkaç ay geçtikten sonra Dursun Temel"i aramış telefonla: "Temel, nereye sıçtın çabuk söyle, 4 ev değiştirdik, hala kokuyor"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi