1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Usulsüzlük usulsüzlüktür. Kim yaptığının önemi yok ama...

 


 


 


ülkenin gündeminde bir süredir belediyelerde yaşanan usulsüzlükler var.


Yakınlarını işe alan, kendilerini belediye iştiraklerinde yönetici gösterip haksız kazanç elde eden ve benzeri etik olmayan uygulamalarda bulunan belediye başkanları, parti farkı gözetilmeksizin medya ve sosyal medya üzerinden ifşa ediliyor.


Yaptıkları usulsüzlüklerle birlikte ifşa edilen belediye başkanlarına gelen farklı tepkiler var.


Bizim gördüğümüz…


Belediyelerde usulsüzlük olduğunda,  seküler düşünen ve yaşayanlar “Bunlar bizden” demeyip, görmemezlikten gelmek yerine, usulsüzlük yapan siyasetçinin üzerine gidiyor.


Söz konusu usulsüzlük yapan belediye başkanı, oy verdiği hatta desteklediği partinin başkanı bile olsa, üzerine gidip geri adım dahi attırmayı başarıyor.


Muhafazakar kesimde ise tam tersine bir anlayış ve işleyiş var.


Bu kesimin büyük bir bölümü, usulsüzlük yapan belediye başkanı eğer kendilerindense, hemen konuyu gerekçelendirme ve haklı nedenlere dayandırma çabası içine giriyor ve konunun üzerini örtme yoluna gidiyor.


Kısacası…


Seküler kesim, usulsüzlüğü hangi partiden kim yaparsa yapsın rahatlıkla eleştirirken, bu şekilde davranması gereken muhafazakâr kesimin büyük çoğunluğu, yanlışın içinden “doğru” çıkartmaya, yapılan usulsüzlüğün olmayan gerekçelerini yoktan var etmeye uğraşıyor.


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Radyo A dinlediniz mi hiç?


 


Radyolar Kral’dı bir zamanlar.


Evin en görünen yerine konulur, üzerine evin hanımı tarafından örülen en güzel danteller yerleştirilirdi.


Aile içinde açıp kapatma görevini üstlenen birey bile olurdu radyoları.


 Hangi kanılın dinleneceğine, hangi ses yüksekliğiyle dinlenmesine karar veren de muhtemelen aynı bireydi.


Sabah radyo’dan yükselen şarkı, türkü ve ezgilerle uyanılır, gün boyu ajanslar takip edilir, “Arkası Yarın” gibi programlar kaçırılmazdı.


Evin canlı olmayan fakat adeta bir ferdiymiş gibi evde yaşayanların en büyük yaşam keyfiydi radyolar.


Kasetçalar çıkınca tahtı biraz sallandı Kralın…


CD çalarlar çıktığında yavaş yavaş bir kenara itilmeye başlandı.


İnternetin hayatımıza girmesiyle birlikte, hiç hak etmiyor olmasına rağmen bir kenara itildi.


Şimdilerde, tıpkı gazete okuma oranları gibi radyo dinleme oranı da bir hayli düştü.


Buna rağmen tutkulu bir radyo dinleyicisi olduğuna inanıyoruz…


Tıpkı bizim gibi…


Elbette tüm yayın yapan radyolar kıymetli.


Hele böyle bir ortamda hala güzel ve kaliteli yayın yapabilen tüm radyolar takdir edilesi bir görev üstleniyor.


Ancak…


Herkesin her şeyle ilgili bir beğenme ölçüsü, bir kriteri vardır ya, işte bizim de özellikle radyo söz konusu olduğunda vazgeçemeyeceğimiz, dinlemediğimizde eksikliğini hissettiğimiz bir radyo var.


üstelik bu radyo Eskişehir’den, 101.7 frekansından yayın yapıyor.


Anadolu üniversitesi’nin “Şehrin en genç sesi” sloganı ile yayın yapan  “Raydo A” dan bahsediyoruz.


Aralarında staj yapan öğrencilerin de bulunduğu bir kadro ile takdir edilesi bir yayın programı ortaya koyuyorlar.


Yukarıda da söyledik…
Biz dinlerken büyük keyif alıyoruz…


Dinlediğinizde aynı keyfi sizin de alacağınızdan şüphemiz yok…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Gündeme gelir mi bunlar?


 


Gazetemiz okuru mail yoluyla sormuş…


Eskişehir'de yapılacak olan Ulusal Turizm Kongresinde ;


-Eskişehir il merkezinde tanıtım mekanı olmayan Yunus Emre'nin ,
anlatılması(tanıtılması)


-Eskişehir turizmine katkı verecek olan Yunus Emre Panorama Müzesi kurulması…


-çanakkale Tevfikiye'de ki Troya köyü örneğinde olduğu gibi,  Seyitgazi çukurca'da Frigya Köyü oluşturulması


Ve
Yıllardır bekleyen Kızılinler Projesi gündeme getirilecek mi acaba?


Biz de şehri yöneten ilgili, bilgili ve yetkili kişilere aynı soruları yöneltelim…


Yukarıda sorulan konular Eskişehir’in gündemine gelecek mi?


 


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Koca ülkeyi mahvetti torpil…


 


Herhangi bir işe girmek için şartlar bellidir.


Ya yapacağınız işle ilgili eğitim ve diplomanız olmalı, ya da yapacağınız işi yaptığınıza dair elinizde belgeniz olması gerekir.


Diploma ya da meslek belgesine sahipseniz gider başvurunuzu yaparsınız.


İşe alacak olan kurum da ya sınav ya mülakat yaparak bakar durumunuza, ya da deneme süresi adı altında bakar işi nasıl yaptığınıza, sonrasında da işe alıp almayacağına karar verir.


İşe almanın da işe girmenin de doğru ve rasyonel yöntemi budur.


Böyle bir yöntemle işe alım veya işe girme uygulanmıyor artık bu ülkede.


çünkü…


İşe alımlarda da işe girişlerde de tek bir yöntem olan “Torpil” yöntemi uygulanıyor.


İnsanlar bütün şartları üzerinde barındırmasına rağmen torpil olmadan işe giremiyor.


Yapacağı işin en iyi eğitimini almış olmasına rağmen, işe girebilmesi torpilinin büyüklüğü ile mümkün olabiliyor.


Uzmanı olduğu konuda bile torpili yoksa işe giremiyor.


ülke öyle bir hale geldi ki insanlar iş kovalamaktan çok torpil kovalar oldu.


İş bulmak, torpil bulmaktan daha kolay hale geldi.


Bilgi, beceri, eğitim, nitelik, donanım, torpil olmadıktan sonra hiçbir anlam ifade etmez oldu.


Torpil koca ülkeyi mahvetti.


Denizaltılardan gerçekleri gelip patlasa, emin olun  bu kadar zarar vermezdi…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Biraz da gülmek lazım…



Bir fabrikada imalat hattındaki çok önemli olan ana makinalardan
biri arızalanınca fabrikadaki tüm üretim de durdu. Mevcut teknisyenler makineyi çalıştırmak için çok uğraştılar, ancak ne yaptılarsa nafile, bir türlü başaramadılar. Sonunda dışarıdan uzman çağırdılar.
Uzman gelip makineyi inceledi. Durumuna baktı. Sonra çantasından
bir çekiç çıkardı. Elinde çekiçle makineye yaklaştı. Makinenin
belli bir noktasına elindeki çekiçle dikkatlice sert bir vuruş yaptı. Makine hemen çalışmaya başladı ve hiçbir arıza olmamış gibi devam etti. Fabrika tekrar harekete geçti. Uzman fabrikadan ayrıldıktan iki gün sonra faturasını gönderdi :
"Hizmet bedeli karşılığı 1.000 USD (bin dolar)" Fabrika müdürü bu faturaya çok kızdı. Tepesi attı ve bir çekiç darbesi için bin doları çok buldu. Uzmandan ayrıntılı fatura göndermesini istedi. Uzmandan bir gün sonra aşağıdaki ayrıntılı fatura geldi :
Makineye çekiçle vurma bedeli;1 $
Nereye vuracağını bilme bedeli; 999 $
Toplam;1.000 $


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi