1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Vali..!

Eskişehir gibi hassasiyetleri olan, eğitim seviyesi yüksek, sosyal ve kültürel yaşamı seven bir şehre vali olarak atandığınızı düşünün bir an.
Neticede atamanızı yapan makam; hükümette bulunan iktidar partisi…
Her ne kadar “Devletin valisi” olsanız da, hükümet eden iktidar partisinin uygulamalarını, isteklerini ve yapmanızı istediklerini, kanunlar çerçevesinde yerine getirmek durumundasınız.
Ancak…
Vali olduğunuz şehirde manzara diğer illerden biraz farklı.
Şöyle ki; şehir merkezinde bulunan belediyeler muhalefet partisinin elinde…
öte yandan…
İktidar partisinin şehirdeki yönetimleri ve aktörleri arasında da büyük kavga yaşanıyor.
Yani…
Herkesin sizi bir tarafa çekebileceği, herkesin birbiri üzerinde güç gösterisi yapmak için sizi kullanacağı, hatta baskı ve tehditte bulunabileceği bir ortama zemin olarak açık bir şehir.
İşte böyle bir şehirde nasıl valilik yaparsınız?
Bir yandan, şehrin güvenliğinden eğitimine, sağlığından tarımına kadar ne kadar kurum,kuruluş ve  sektör varsa, her şeyin sorunsuz ve tkır tıkır işlemsi  için gayret sarf edeceksiniz…
Değir taraftan, muhalefet belediyeleriyle işi kavgaya götürmeyecek bir denge gözeteceksiniz ve en önemlisi de, içi kaynayan iktidar partisinde, birbiriyle anlaşamayan kişi ve gruplar arsında ombudsman olacaksınız.
Bunu başarmak hiç kolay değil! Zira;
Bunlardan birini yapmadığınızda ya da yapamadığınızda, kimseye yaranamama ve kötü bir yönetici olma gibi bir durum söz konusu…
O yüzden…
Eskişehir gibi bir şehirde, bu işin üstesinden gelebilmenin yolunun ancak ve ancak,  devleti tanımak ve devlet adamlığı terbiyesi sahibi olmakla mümkün olabileceğini düşünüyoruz.
Doğrusunu söylemek gerekirse;
Vali özdemir çakacak’ın,  Mülkiye kökenli ve devlette deneyimi yaşamış bir bürokrat olmasının da sağladığı tecrübe ile Eskişehir’de bu işin üstesinden ziyadesiyle geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Aslında bu yaptığına  “olağandışı hallerde bile,  zor olanın tecrübe ile mümkün kılınması” diyebiliriz…
İşte sırf bu yüzden, Eskişehir’de hem görevini hem de süreci gayet güzel götüren Vali özdemir çakacak’ın bir takdiri hak ettiğini düşünüyoruz…
Not- öncelikle şunu söyleyelim; Vali özdemir çakacak ile bugüne kadar ne tanıştık, ne konuştuk ne de herhangi bir yerde karşılaştık.
“Maşallah” dediğimizi 3 ay bile yaşatmadıklarını bildiğimiz için, yazıyı yazmadan önce  “acaba bu yazıyla kendisine zarar verir miyiz ?” diye de uzun uzadıya düşündük…
Fakat toplum olarak en büyük eksikliğimizin, “Takdir özürlü” olduğumuz geldi aklımıza…
Sonrasında da…
-Sokağa çıkıp, nezaket ve zarafetten yoksun külhanbeyi gibi yürüyen…
-Temsil ettiği göreve yakışmayan hareketler sergileyerek bütün çapsızlığını orta yere seren…
-O görevde bulunmasının asıl nedeni olan halka bağırıp çağırmayı marifet zanneden…
-Göreve devlet terbiyesi ve tecrübesiyle değil de, paraşütle indirildiği belli olan bazı valileri görünce, asıl Eskişehir Valisini takdir etmemenin, kendimizde vicdani bir sıkıntı nedeni yaratacağına karar verdik…


.....


Galiba yanıldık!


Salgının başladığı ilk günlerde, salgın ile ilgili olabildiğince şeffaf olunması gerektiğini düşünüyordum.
ülke ile ilgili vaka ve ölüm sayıları verilirken illerdeki durumun da açıklanması gerektiğine inamıyordum.
Zira...
Gerçek bilgi verilmediği her gün yeni bir dedikodu dolaşıma giriyor, iş iyice çığırından çıkar bir hale geliyordu.
Sağlık bakanlığı sonunda il il vaka ve ölüm sonuçlarını açıkladı.
Rakamların açıklanmasıyla birlikte bir rehavet ortamı da ister istemez ortaya çıktı.
Şöyle ki, dışarıya çıkan birkaç kişiden "Aman canım! Koca şehirde 2-3 kişi ölmüş. Onlar da muhtemelen yaşlı ve hasta olan kişilerdir" dediklerine şahit oldum.
Kısacası...
Rakamların il il açıklanması gerektiğini düşünüp savunurken, insanların tamamının rasyonel ve mantıklı düşünceyle tedbirleri daha ciddi uygulayacaklarını tahmin ediyorduk...
Galiba yanıldık...
Birkaç kişi se olsa, bazı insanların "Nasıl olsa vaka ve ölüm sayısı az" diyerek kendini dışarıya atacağını hesap edemedik...


.....


Umarız giderilir bu söylenilenler…


Şöyle bir mail aldık sağlık çalışanı okurumuzdan.
“İzolasyon için evlerini ve ailelerini terk edip yetkili kurumlar tarafından tedarik edilen, kamu kurum ve misafirhanelerinde  konaklamak zorunda kalan Eskişehir sağlık personeline; sadece ücretsiz konaklama imkanı verilmesine rağmen  yemek  ve ulaşımı  kendi imkanları ve ücretini vermek suretiyle karşılamaktadırlar.
Bu dedikodu değil bizzat yaşanan bir durumdur. Sağlık çalışanları yemek ulaşım ücretinde de değiller. En azından üç öğün sıcak sulu yemek ihtiyaçlarının ücretli dahi olsa karşılanmasıdır. (Malum durumlardan dolayı da sıcak sulu yemek yok sadece paket servis var). Tahsis edilen tesislerin fiziki şartları ve odalarda sıkıntı yoktur. Geçici bir durum olduğunu düşünüp yetkililerin el atmasını bekliyoruz. Sizden ricam bu mücadeleye desteklerinizi bekliyoruz. Sorunlar şu an için hala devam etmektedir.
Yemek ve ulaşım yok sadece konaklama ücretsiz.”
Umarız bu durum biran önce giderilmeye çalışılır…


.....


Bir de öneri!


“Tüm kamu kuruluşları ve belediyeler, cadde ve sokaklar tenha iken, baharda yapacakları altyapı çalışmalarını şu süreçte yapsalar. Kazılardan yanmayan sokak lambası onarımlarına, yol ve yaya geçit çizgilerinden, yıpranan tabelalara, hatta parlaklığı giden heykellerin boyanmasından akla gelebilecek her türlü eksiklikler şu süreçte yapılsa hiç fena olmaz. Hem bahar aylarına hazırlıklı olarak girilmiş olunur, hem de salgın nedeniyle insanların ve trafiğin olmadığı bir ortamda işler daha rahat ve çabuk yapılır.”
Eskişehir’i bilen ve seven ama uzakta olan bir dosttan böyle bir öneri geldi…
Son derece mantıklı olan bu öneri umarız değerlendirilir ve önerildiği şekliyle yerine getirilir.


.....


Biraz da gülmek lazım


Deliler hastanesinde bir grup deli, birbirlerine sürekli aynı fıkraları anlatarak gülerlermiş. Bir gün içlerinden birisi:
"Arkadaşlar biz hep aynı fıkraları anlatıp gülüyoruz. Biz bu fıkraları numaralandıralım, numarayı söyleyince aklımıza o fıkra gelir ve güleriz." demiş.
Herkes bir ağızdan tamam demiş. Fıkraları numaralandırmışlar. İçlerinden birini numaraları söylemesi için seçmişler.
Adam: "9" demiş, herkes kakır kakır gülmeye başlamış. "37" demiş, yine herkes gülüyormuş. 1 hafta sonra hastaneye bir deli daha gelmiş, koğuşa girmiş bakmış ki birbirlerine sayı söyleyip gülüyorlar. İçlerinden birine sormuş:
"Yahu arkadaş, siz neden birbirinize sayı söyleyip kakır kakır gülüyorsunuz?"
Adam durumu izah etmiş ve yeni gelen deli:
"17" demiş, herkes gülmüş. "39" demiş herkes yine gülmüş. "70" demiş. Bu sefer herkes daha fazla gülmeye başlamış. Adam demiş ki: "Neden buna daha çok güldünüz?" İçlerinden birisi: "Bu fıkrayı daha önce hiç duymamıştık."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi