1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Yakın-yıkın taş taş üzerinde kalmasın arkadaş!

 


 


Bence…


-Termik Santral biran önce kurulsun ve çalıştırılsın!


Hatta…


öyle filtre, son teknoloji alan da olmasın. Kömür bildiğin cayır çayır yakılsın, dumanı da bacasından olduğu gibi havaya verilsin. çıkan kül, cüruf falan da ne kadar cadde ve sokak varsa serilsin!


Mümkünse…


Yıllar önce Porsuk’u ve dolayısıyla da Eskişehir’in Porsuk’tan alınan kullanma suyunu kirlettiği için eylem yapılarak kapattırılan Kütahya Azot fabrikası yeniden üretime başlatılsın. Eskiden olduğu gibi atıklarını yine Porsuk’a pompalasın!


Eğer yapabilirlerse, eskiden Porsuk’a boyasını bırakan Sümerbank fabrikasının yaptığı gibi, fabrikayı satın alan Sarar’a ricacı olunsun ve kumaş boyaları Porsuk’a bırakılsın!


Yapılabiliyorsa eğer…


Ne kadar ormanlık alan varsa imara açılsın!


çocukların oyun oynadığı parklara AVM’ler, insanların gezip dolaştığı alanlara Oteller falan yapılsın!


çünkü Eskişehir:


-Havası en temiz 6 kentten biri


-Dünyanın en güvenilir 21 nci kenti.


-Türkiye’nin en eğitimli şehri…


Ve…


-ülkenin yaşanılabilirlikte 2 nci kenti olarak yukarıda yapılmasını istediklerimizin tümünü fazlasıyla hak etti!


öyle ya!


Böyle özelliklere sahip bir kenti biran önce mahvetmek artık kaçınılmaz hale gelmişti zaten!


.....


Hikayeden işler!


 


Eski devir, iki arkadaşın yolu bir şehre düşmüş, bakmışlar, halkın gözü havada, bir şey bekliyorlar:
“Ne oluyor, ne bekliyorsunuz?”
“Kral öldü yenisini seçeceğiz! En yaşlı kargayı uçurduk, kimin kafasına pislerse, kral o olacak!”
Derken karga, ikisinden birinin kafasına pislemiş:
“Yaşasın kral!”
İki arkadaştan biri kral olmuş, diğeri de yola devam etmiş!
Aradan yıllar geçmiş, aklına kral olan arkadaşı gelmiş, o şehre varmış, kimi görse sormuş:
“Bizim kral nasıl?”
Herkes küfrediyor, ölse de kurtulsak, diyor.
Kral eski arkadaşa sormuş:
“Yahu ne yapıyorsun, herkes canından bezmiş!”
“Az bile yapmışım, karga uçurup kafasına pisleteni kral yapanlara az bile!”


Hikayeye bakıp, kime ne göndermeye çalıştığımızı anlamaya falan çalışmayın.


Mutlaka hikaye ile yan yana getirdiğiniz birileri belki vardır…


Hikayenin gerçek olduğuna ilişkin belki düşünceleriniz de olabilir.


Fakat…


Bizim bu hikayeyi köşemize alma nedenimiz, “sayfamızda hikaye de olsun. Değişiklik olsun” düşüncesinden öteye değildir…


O yüzden…


Boşuna çaba harcamayın “Bu şimdi kime sallıyor şimdi?” diye…


Hikayeyi “Hikaye” gibi okuyup geçin işte…


.....


 


Son günlerde sıkça duyuyorum…


 


Sohbetin siyaset olduğu hemen her ortamda konuşulan ve sıkça duyduğum bir mesele var…


CHP’nin başında bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, göreve geldiği günden bu yana geçen süre içinde tam 8 seçimi kaybetmiş.


MHP’nin başında bulunan Devlet Bahçeli ise, göreve geldiği günden bu yana geçen süre içinde tam 12 seçimi kaybetmiş ki, bu seçimlerden bazılarında MHP barajın da altında kalmış.


Yani…


Bu iki partide bu iki genel başkan ile bu iki partinin iktidar olmaları, bugüne kadar yapılan seçim sonuçlarını göz önüne aldığınızda kolay gözükmüyor.


Her iki partide genel başkan değişikliği ile bir iktidar şansı olabilir mi?


çok zor ama içinde küçük de olsa bir ihtimal barındırıyor.


Bu iki genel başkanın, genel başkanlıkları bırakma gibi bir durum olmadığından, bu iki partinin iktidar olma şansı hiç yok.


O yüzden…


Yeni bir partinin ya da yeni partilerin iktidar olma şansları, yüzde, hatta binde bir bile olsa, bu iki partinin iktidar olmasından daha yüksek…


İşte son günlerde, özellikle siyasetin konuşulduğu ortamlarda sıkça duyduğum sözler bu yönde…


.....


 


Keşke dünümüz olsaydı…


 


Dün 10 Ocak çalışan Gazeteciler günüydü.


Her ne kadar “Gazetecilerin keşke günü olacağına dün’ü olsaydı” psikolojisi içinde olsak da, arayan, soran, kutlayana nazikçe teşekkürümüzü ettik.


Mesleğin yok olma ile karşı karşıya kaldığı bir dönemden geçiyoruz.


Kağıdın tamamen ortadan kalkacağı, her şeyin dijitale taşınacağı, meslek kriterlerinin ortadan kalktığı bir süreç başlangıcının arifesindeyiz.


İşsiz gazetecilerin tavan yaptığı, çalışabilenlerin bir bölümünün hapiste olduğu, büyük bir bölümünün “o veya bu tarafta fark emiyor” yandaş olduğu, tüm bunların haricinde geriye kalanların da çalışabildiği bir süreç içindeyiz.


Dahası…


Her yıl 5 bin basın yayın mezununun olduğu, bu mezunların neredeyse tamamına yakınının işsiz kaldığı üstelik bu mesleği yapmak için basın yayın mezunu olmanın dahi gerekmediği bir ülkede yaşıyoruz…


Tüm bu anlattıklarımızdan sonra çalışan Gazeteciler gününü kutladık dün iyi mi?


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi