1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

"Yeni Rektör kimmiş biliyor musun?" diye soranlara...


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anadolu üniversitesi Rektörlüğüne Prof Dr Fuat Erdal’ı atadı.


Atama haberini duyar duymaz, muhtemelen herkesin yaptığı gibi atanan Rektörün kim olduğunu araştırmaya giriştik.


“Mahmudiye’de doğmuş, babası ilçede bir süre imamlık yapmış, ODTü mezunu, İktisatçı, yüksek lisans ve Doktorasını İngiltere’de yapmış, en son Türgev’e ait  İbn Haldun üniversitesi’nin Rektör yardımcılığı görevinde bulunmuş” gibi temel bilgileri öğrendim ki, telefonum ardı ardına  çalmaya başladı…


Arayanlar sanki sözleşmişçesine önce “Anadolu’ya yeni Rektör atanmış haberin oldu mu?” diye, ardından da sırasıyla  “Kimmiş bu? Neyin nesiymiş? Neciymiş ?” diye soruyordu…


xxx


Aslına bakarsanız, arayan ve “Kimmiş bu yeni Rektör? Neyin nesiymiş?” diye soran herkesin, atanan ismi duyar duymaz,  tıpkı benim yaptığım gibi yeni Rektör ile ilgili kısa bir araştırma yaptığına ve yukarıda sıraladığım bilgilerin tümünü öğrendikten sonra beni aradığına emindim…


O halde, arayanların merak ettiği yani, yeni atanan rektör ile ilgili benden öğrenmek istedikleri, internet üzerinde tarattırdığınızda karşınıza çıkan bilgiler değildi…


O bilgileri zaten anında girip öğrenmişlerdi.


Arayanlar, bu atamayla ilgili başka şeyler öğrenmek istiyordu…


örneğin;


Neden tercih edilmiş?, tercih edilmesinde kim etkili olmuş?, belli bir amaç için mi tercih edilmiş gibi sorulara cevap arıyordu…


En çok da,  “üniversiteye bir katkısı, bir faydası olur mu?” sorusunun cevabını merak ediyorlardı.


xxx


İstedikleri cevap bende yoktu.


O yüzden arayanlara “size başka bir şey anlatayım da siz buradan bu atamayla ilgili  kendi çıkarımlarınızı yapın” dedim ve şunu anlattım;


üzerinden yıllar geçmesine rağmen ben bugün hala Anadolu üniversitesi rektörlüğü yapmış Yılmaz Büyükerşen, Engin Ataç, Fevzi Sürmeli, Davut Aydın ve Naci Gündoğan ile sık sık görüşüyorum.


Eskişehir’in Cadde ve Sokaklarında, AVM’lerinde, Sinema ve Tiyatrolarında, düzenlenmiş bazı etkinliklerde her biriyle karşılaşıyorum.


Olmadı, gerektiğinde telefonla ulaşıyor, konuşuyorum.


Bu karşılaşma ve konuşmaların çoğunda konu ya Eskişehir oluyor ya da Anadolu üniversitesi…


Sözünü ettiğim önceki Rektörlerle yaptığım sohbetler esnasında, dönemlerinde yaptıkları iyi işleri hatırlatıp, takdirimi sunuyor, bazen de, yine dönemlerinde yapmış oldukları ve yanlış gördüğüm işlerin sitemini iletiyorum…


Sonuçta, asgari müşterekleri Eskişehir olan bu isimlerin her biriyle, birlikte yaşıyorum.


Fakat…


Ben istifa eden önceki Rektör Şafak çomaklı ile bu şehide bir daha karşılaşacağımı hiç zannetmiyorum…


Yine…


Ben Anadolu üniversitesi’ne atanan yeni Rektör’ ile ilgili olarak da, görev süresi sona erdiğinde kendisiyle bu şehrin sokaklarında denk geleceğimi hiç tahmin etmiyorum.


O yüzden…


üniversite içinden biri olmadıktan sonra atanan kişinin kim olduğunun gerçekten önemi yok…


Yarın görev süresi bittiğinde,  şehrin cedde ve sokaklarında başı eğik gezme kaygısı taşımadıktan sonra, yeni Rektör Ali olmuş Veli olmuş kime ne?


O yüzden…
Yeni atanan Rektör ile ilgili ne yapacağına ilişkin bir tahminim yok ama kendisinden beklediğim sadece 2 tane temennim var;


Birincisi; Yeter ki üniversiteye zarar vermesin (zira verilebileceği kadar verildi zaten)


İkincisi de…


Film adamı değil bilim adamı olsun (zira film adamını da yeterince izledik)


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


Anında unutuyorsun, unuttuğun anda seni buluyor…


 


Dün bir dostumuz anlattı ki söylediklerine yüzde yüz katılıyorum…


Salgın tehlikesi geçmiş değil ama bir yandan da normal tedbirli yaşam devam ediyor.


Dostumuz “Dışarıya çıktığımda, birileriyle bir yerde oturduğumda, bir süre sonra otomatikman salgını unutuyorsunuz. Sohbet sırasında tedbiri tamamen elden bırakıyor, üstelik elinizi kolunuzu istemsiz bir şekilde elinize ağzınıza götürüyorsunuz. Ben salgının ilk bir-iki ayında günde 15-20 defa ellerimi yıkadığım olurdu. Dün dışarıdan geldim ve ellerimi dahi yıkamayı unuttum. Bildiğin hiç salgın olmamış ve biz bunun tehlikesini hiç yaşamıyormuşuz gibi eski alışkanlıklara anında dönüverdik” dedi…


Tesadüf bu ya, dün aynı konuda bir bilim adamı konuşuyordu.


Şunu söylüyordu kısaca “Sizin tedbiri unuttuğunuz anda virüs de sizi buluyor”


O yüzden…


Ne kadar normale dönersek dönelim salgını aklımızdan  hiçbir zaman çıkartmamamız gerekiyor…


Zira…


Virüs bizim onu unuttuğumuz anı bekliyor


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Hobikondu!


 


Salgın nedeniyle insanlar evlere kapanınca, bahçeli evlerde oturanlar süreci diğer ev sahiplerine göre daha rahat geçirdi.


Sokağa çıkma yasağında kimse burnunu dışarıya çıkartamazken, bahçeli evde oturan insanlar bu durumdan fazla etkilenmedi. Zira, sokağa çıkma yasağına rağmen günlerini evlerine ait bahçelerde geçirme imkanı buldu.


İşte bu durum ister istemez bahçesi olan evlerin cazibesini bir anda arttırdı.


Cazibenin artmasıyla birlikte, bahçeli evlerin fiyatı da anında tavan yaptı.


xxx


Sonuç olarak;


Salgın süreciyle birlikte bahçesi olan evler hem kolay satılmaya, hem de daha fazla gelir getirmeye başladı.


Ancak…


Bu özelliğe sahip olan konutların sayısı diğerlerine göre çok az.


İşte, bu durumu aşmak için özellikle salgın sürecinde şehir merkezine yakın mevkilerde bulunan tarım arazileri parsellenerek, “Hobi Bahçesi” adı altında satılma furyası başladı.


Bu da ister istemez verimli arazilerin yok olmasına ve tarım arazilerinin üzerinin bir şekilde yapılaşmasına neden olmaya başladı.


xxx


Meseleyi Tepebaşı Belediye Baş kanı Ahmet Ataç’a sorduk…


Belediye sınırları içinde kalan bölgelerde böyle bir duruma kesinlikle izin vermeyi düşünmediklerini söyledi…


-“düşünsenize? 4 dönümlük tarla vasfındaki arazi önce 200 metrekarelik parsellere bölünüyor. Bu parseller 20 kişiye satılıyor. Satılan parsellerin üzerine ir anda 20 tane konteyner ya da benzeri bir yapı konduruluyor. Hem verimli tarım arazileri tehlikeye giriyor, hem tarım arazileri üzeri yapılaşmaya neden oluyor. Belediye olarak kesinlikle buna izin verme taraftarı değiliz. Aksine bunun olmaması için mücadele edeceğiz” diyor…


Netice itibarıyla…


Belediye bu işi engellemede kararlı…


Bildiğim kadarıyla tarım Bakanlığı da aynı kararlılık içinde.


Umarız bu kararlılık sonuna de devam eder ve tarım arazileri “Hobi Bahçeleri” uğruna feda edilmez.


Umarız tarım arazileri hobikondu alanlarına çevrilmez…


üstelik yerli gıda üretimine bu denli ihtiyaç duyduğumuz şu süreçte böyle bir saçmalığa göz yumulmaz!


.....


Biraz da gülmek lazım


 


3 arkadaş balığa gitmek için sözleşmişler. Geçte olsa bir araya gelip balığa çıkmışlar. Yolda eşlerinden nasıl izin aldıklarını konuşuyorlarmış. Başlamışlar anlatmaya:
1.adam, valla ben eşimden izin alabilmek için bütün evi baştan aşağı boyayacağımı söyledim. Tabi severek izin verdi.
2.adam, bende evdeki koltuk takımlarını değiştireceğimi söyledim, yine de zor ikna oldu ama izin almayı başardım.
3.adam, ben sizin kadar zorlanmadım ki. Eşime sordum bugün Annemlere mi gitmek istersin? yoksa balığa mı gideyim?


Cevabı kısa ve net oldu: Balıkta üşütme, sıkı giyin...


 

 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi