1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Zafer üzerine zafer!

O yılları yaşayan iyi bilir, yeniler ise eskilerden mutlaka duymuştur…
Eskiden Porsuk çayı rengârenk akar, koku yapar ve içindeki ağır metaller ve kimyasal maddeler nedeniyle içinde hiçbir canlı yaşamını barındırmazdı.
Bunun nedeni; başta Kütahya Azot fabrikası olmak üzere, Kütahya’daki birçok fabrika atıklarının porsuk suyuna deşarj edilmesiydi.
Bir de buna Eskişehir’deki başta Basma fabrikası olmak üzere sanayi ve ticaret kuruluşlarının atıkları eklendiğinde, Porsuk çayı, dünyanın en kirli çaylarından biri haline gelmişti…
***

Eskişehir’de 80’li yıllarda, başta sivil toplum örgütleri olmak üzere Porsuk’u kurtarmak adına  yoğun bir çaba harcandı.
Harcanan çaba, kurumları da baskı altına alarak, Porsuk’u kurtarma harekâtına dönüştü.
önce Basma fabrikasının boya atıklarını Porsuk’a  bırakması engellendi, ardından benzeri sanayi kuruluşlarının yine  atıklarını Porsuk’a deşarj edilmesine son verildi.
Eskişehir’de alınan tedbir ve yasaklamalar tek başına yeterli değildi Porsuk’un kurtulması için…
özellikle Kütahya’da bulunan ve kimyasal atıklarıyla Porsuk’u kirleten odakların kurutulması gerekiyordu.
***

İşte bu amaç doğrultusunda, Eskişehir’de bir anda müthiş bir toplumsal birliktelik oluştu.
çevre Derneği ve benzeri kuruluşların öncülüğünde, Eskişehir’deki belediye ve diğer kurumların da destekleriyle, Kütahya Azot Fabrikası önünde muazzam bir eylem yapıldı.
Eskişehir’den otobüslerle Kütahya’ya giden bini aşkın Eskişehirli, Azot Fabrikası önünde, ellerindeki pankartlarla Türkiye gündemine oturacak bir eylem yaptı.
Bu eylem öylesine ses getirmiş, öylesine etkili olmuştu ki, Kütahya Gübre Fabrikası, Porsuk’a kimyasal atık bırakan Azot bölümünün faaliyetini durdurmak zorunda kaldı.
Eskişehirlilerin, Porsuk’u koruma konusunda takınmış olduğu kararlılık ve yaptığı eylemde ne denli haklı olduğu kısa süre içinde anlaşıldı.
Zira…
Porsuk birkaç gün içinde tertemiz ve kendi renginde akmaya başlarken, sonraki süreçte içindeki bitki ve balıklarıyla yaşam kaynağı haline dönüştü.
Sonuç olarak…
Porsuk’u kurtarma adına verilen bu mücadele aslında, Eskişehirlilerin şehir tarihine geçecek en büyük zaferi olarak tarihe geçti.
***

Eskişehir’in en verimli tarım arazileri üzerine Kömürlü Termik Santral yapma meselesini biliyorsunuz…
Daha ilk günden beri başta sivil toplum örgütleri ve belediyeler olmak üzere, Eskişehir kamuoyunun Alpu Ovasında yapılmak istenilen bu Termik Santrale karşı verdiği mücadeleye de tanıksınız.
İşte bu mücadele de, tıpkı geçmişte Porsuk’u kurtarma adına verilen mücadele gibi, önceki gün ve benzeri bir zaferle sonuçlandı.
Danıştay, büyükşehir belediyesinin açmış olduğu dava neticesinde,  Termik Santralin yapılacağı verimli toprakların özelleştirme kararını iptal ederek, termik konusunda ki son noktayı koydu.
Bu müjdeli haber aynı zamanda Termik santral’e karşı verilen mücadelenin zaferle sonuçlandığı bir haberdi Eskişehir için…
En az geçmişte Porsuk’u kurtarma adına kazanılan zafer kadar kıymetliydi…
Her şey bir yana…
Her iki çevre zaferi de, bu şehirde yaşayanların, yaşadıkları şehre sonuna kadar sahip çıktıklarının en somut göstergesi oldu…


.....


Derler mi?


“Eskiden Tüp kuyrukları vardı” diyenler, bugün pazarlar, Bankamatikler, PTT’ler ve çoğu yerlerin önünde kuyruklar olduğunu görüp “Demek ki olağanüstü durumlarda böylesi de olabiliyormuş.?” derler mi?
Hiç zannetmiyoruz…
-“O başka bu başka” derler büyük ihtimalle…
***

“Eskiden Ekmek karneyle veriliyordu” diyenler, bugün maskenin karne ile verildiğine hatta verilemediğine şahit olduklarında “Demek ki normal olmayan bir süreçte böylesi bir durum ortaya çıkabiliyormuş. ” diye düşünürler mi?
Hiç zannetmiyoruz…
-“Ekmek başka, maske başka. İkisi aynı şey mi” derler muhtemelen…
***

-“Eskiden camileri kapattılar” diyenler, bugün Camilerin kapandığına şahit olduklarında “Demek ki savaş ve afet zamanlarında böylesi bir durum yaşanabiliyormuş.” diye düşünürler mi?
Hiç zannetmiyoruz…
-“Onunla bunun arasında ne alaka var” diye düşünürler yüzde yüz…
***

Sonuç olarak…
Geçmişin olağanüstü süreçlerinde yaşanmış olayları sürekli eleştirenler, bugün yaşadığımız süreçte benzeri olayları görüp, aynı teraziye çıkartırlar mı?
Ya da…
Empati yapmak suretiyle “Geçmişte eleştirdiğimiz olayların bugün benzerlerini yaşamaya başladık. Demek ki bugüne kadar böyle düşünmekte haksızlık etmişiz” derler mi?
Hiç zannetmiyoruz…
Zira…
Geçmişin olağanüstü süreçlerinde yaşanan bu olayları sürekli eleştirenlerin amacı zaten, ülkenin yaşadığı şartlar, koşullar, şunlar bunlar değil ki?
Amaç; Halkın da hassasiyetlerini etkileyecek şekilde, birilerini sürekli eleştirecek bir şeyler olsun…


.....


ödenecek ekonomik bedeller!


Eskişehir’deki AVM’lerden birinde işyeri bulunan bir mağaza sahibi aradı…
Salgın nedeniyle AVM’lerin kapandığında,  mağaza sının raflarında sonbahar ve kış sezonu mallar bulunduğunu söyledi.
Daha bu malların satışından siftah bile yapmadan mağazasını kapatmak durumunda kalmış.
Şu anda bahar sezonunun kaçtığını, yaz sezonun ise neredeyse bitmekte olduğunu söyledi ardından.
-“Eğer bu salgın olmasaydı ve normal bir süreç yaşansaydı, ben sonbahar ve kış sezonunu çoktan kapatmış, bahar sezonunun mallarını bitirip, yaz sezonu mallarını satıyor olacaktım. Bir yandan da sonbahar sezonuna hazırlanacaktım.” dedi.
Kısacası 2-3 ay içinde 2 sezonun tek bir satış dahi yapamadan kaçtığını söyledi.
Salgın tehlikesi bitse, hayat normale dönse dahi mağazacılığın eski tadı ve kazancı olmayacağını düşünüyor…
Zaten internet üzerinden yapılan alışverişin büyük sekteye uğrattığı mağazacılığın, yaşanan salgınla birlikte en çok zora düşen meslek haline geldiğini söylüyor.
çeşitli meslek gruplarının içine düştüğü olumsuz durumları bu köşede hemen her gün dile getirmeye çalışıyoruz.
Hepsinin benzeri sıkıntılarının olması da gösteriyor ki, salgın sonrasında pek çok meslek sahibi,  ciddi ekonomik bedeller ödeyecek…


.....


Valla bunu da duyduk...


Bir yandan salgın, diğer taraftan Ramazan ayı olması, bir de buna döviz fiyatlarının artması eklenince fiyatlar arttıkça artmaya başladı.
özellikle dar ve sabit gelir sahibi vatandaşlar, temel ihtiyaçlarını karşılamak için, özellikle gıda maddelerinin en ucuza satıldığı yerleri aramaya başladı.
Dün duyduk ve bir hayli şaşırdık.
Dört kişilik bir aile...
önce eve alacakları gıda maddeleriyle diğer ihtiyaç kalemlerinin bir listesini çıkartıyor, sonra da aynı anda evden çıkıp, dört ayrı markete dağılıyorlarmış.
Sonra aile fertleri arasında, önceden hazırladıkları listeye göre, telefon trafiği başlıyormuş.
örneğin tavuk alınacak...
Dördü de dört markette bulunan tavuk fiyatlarını birbirlerine söylüyor, en ucuz fiyat hangi marketteyse, tavuğu o markette bulunan aile ferdi alıyormuş.
Sırayla listede bulunan ihtiyaç maddeleri bu telefon trafiği ile, hangi markette hangi ürün ucuzsa alınıyor, böylelikle bir anlamda tasarruf da ediliyormuş.
Duyduğumuzda gerçekten şaşırdık...
Sizce de son derece zekice bir hareket değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi