Kent ve hemşehrilik

Bir kent yerleşimindeki tüketicileri ele alalım. Eğer mal ve hizmetleri satın alan tüketicileri, bu alışverişlerini şehir ekonomisini oluşturan işletmelerden yaparlarsa, kentin kaynakları kentte kalır. Eğer alışveriş başka kent veya ülkelerden yapılırsa, kentin kaynakları başka yere akar gider. Sonuçta kent ekonomisi, kaynaklarını dışarıya akıtmış olur.

Eğer kentin kan kaybetmemesini istiyorsak, kent ekonomisinin kendi ürettiği mal ve hizmetlere öncelik vermemiz gerekir. Bu alışveriş anlayışı, gerçek hemşehri olmanın ilk şartıdır desek yanlış olmaz. Dolayısıyla kendini bir kentin hemşehrisi hissedenleralışverişini öncelikle o yerleşimden yapmak için çaba harcar.

Üreticiler ve satıcılar da aynı zamanda tüketici sınıfında kabul edilebilirler. Çünkü üreticiler, başka mal ve hizmetleri üretmek için hammadde, işgücü ve ara malları kullanırlar. Eğer bunları kent içinde sağlarlarsa, yine kentin kaynakları dışarıya akmayacak demektir. Ayrıca yeni bir ürün veya hizmet geliştirmekten dolayı oluşan katma değer de kentte kalacaktır.

Yaşadığı kenti önemseyen sosyal sorumluluk sahibi satıcıların da yukarıda özetlediğime benzer bir davranış modeli geliştirmeleri gerekir. Kendi kentinde üretilen mal ve hizmetleri pazarlayan satıcılar, o kente ciddi ekonomik katkılarda bulunmuş olurlar. Kentin zenginleşmesi ise bir yandan üretici ve satıcıların gücünü artırırken, tüketicilerin de mal ve hizmet çeşitliliği bulabilecekleri imkânları yaratacaktır.

Bir kentin ekonomisindeki önemli kaynak girdilerinden biri kamu kuruluşları yapar. Bunlar arasında Valilik’e bağlı olarak görev yapan merkezi idarenin yerel birimleri, belediyeler, il özel idaresi, üniversiteler ile diğer kamu birimleri önemli bir yer tutar. Bu kurum ve kuruluşların alımlarında bulundukları kente –mevzuatın el verdiği ölçüde ama o yerleşim lehine yorumlayarak– pozitif ayrımcılık uygulamaları özel öneme sahiptir. Kamunun bulunduğu kenti, ekonomik yönden de desteklemesi sosyal sorumluluk gereğidir. Burada; kamunun ihtiyacı olan yeni mal ve hizmetlerin üretimi konusunda yerel ekonomiyi özendirici ve teşvik olması konusunu da hatırlatmak isterim.

Bir kentin ekonomik olarak gelişmesinin en önemli adımlarından biri, kent dışına, ülke içine veya dışına kentte ürettiği mal ve hizmetleri pazarlayarak katma değer elde etmesidir. Böylece kente doğru bir kaynak akışı olacaktır ki, bu sayede yeni yatırımlar yapmak mümkün olabilecektir. Bu çerçevede kentteki işletmelere dışarıda satılabilecek mal ve hizmetleri üretme ve pazarlama görevi düşmektedir.

Kentteki üretici işletmelerin bir diğer görevi ise kent dışına kaynak akışına yol açan mal ve hizmet alımını ikame edecek üretim faaliyetlerinde bulunmaktır. Bunun başarılması için ise kentin ihtiyacı olan mal ve hizmetlerin dökümünün yapılması gerekir.

Yaşadığımız kente ilişkin sağlıklı bir araştırma yaptığımızda; bu kentte üretilebilecek ya da geliştirilebilecek pek çok iş olduğunu görüyoruz. Gerekli iyileştirme ve geliştirmeler yapıldığında; yaşadığımız ekonomi, makro ve mikro ölçekte çok daha üstün yeteneklere ve başarılara sahip olabilecektir. Buradaki anahtar davranış tarzı kentimize sahip çıkmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi