
Fatma Yüzer Deniz
Nardugan, ışığın zaferi
Bir yılı daha geride bırakmaya hazırlandığımız bu günlerde, dünyanın iki yüzü çarpıcı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bir yanda savaşlar, kaos ve trajedilerle dolu bir tablo; diğer yanda iyilik, yeni başlangıçlar ve barışın umudu... Hayat, iyilikle kötülük arasındaki bitmeyen savaşın sahnesi olmaya devam ediyor. İşte tam da bu nedenle, insanlığın kolektif hikayesinin temelinde iyiliğin kazanmasına duyduğumuz inancın yer aldığını söyleyebiliriz.
Filmlerden masallara, hep aynı temaya rastlarsınız: Karanlık, iyiliğin ışığıyla yenilir ve dünyaya huzur gelir. Bu belki de insanlığın en temel çabası: umudu hep diri tutmak. Nitekim, şimdilerde unutulmaya yüz tutmuş ama aslında köklerimize derinlemesine işlenmiş bir gelenek olan Nardugan, bu iyimserliğin ve ışığın karanlığı yenmesinin en güzel sembollerinden biri.
21 Aralık’tan Nardugan’a: Kadim Bir Gelenek
Kadim Türk inançlarında 21 Aralık, karanlıkla aydınlığın savaşının dönüm noktası olarak kabul edilirdi. Bu tarih, gecenin en uzun, günün ise en kısa olduğu zamanı temsil ederdi. Ancak ertesi gün itibariyle, ışık yavaş yavaş artmaya ve karanlığı geride bırakmaya başlar. Türkler bu kozmik dönüşümü toplumsal iyiliğe olan inancın ve umudun bir simgesi olarak kutlar, bu bayrama “Nardugan” derlerdi. "Nardugan" kelimesi, "nar" (ışık, güneş) ve "tugan" (doğan) sözcüklerinden gelir. Yani “Doğan Güneş” ya da “Işık Bayramı”...
Bu bayramda insanlar umutlarını ve dileklerini ağaçlara bağlar, şenliklerle bu kutsal dönüşümü kutlarlardı. Süslenen ağaçlar, hayat çemberinin devamlılığını temsil eden “Hayat Ağacı” inançlarıyla yakından ilişkiliydi. Hayat Ağacı, Tanrı ile insan arasındaki kutsal bir bağlantının sembolü olmuştu ve bu gelenek, Anadolu’da hala yaşıyor. Bugün bile Anadolu’nun dört bir yanında insanlar dileklerini ağaçlara bez bağlayarak ifade ediyor.
Hayat Ağacı ve Yılbaşı Ağaçları
Bugün hepimizin şevkle süslediği yılbaşı ağaçları aslında bu kadim geleneklerin bir uzantısı. Ancak, tarih boyunca bu özgün ritüel, farklı coğrafyalarda başka anlamlarla yeniden yorumlandı. Örneğin, İznik Konsili’nde alınan bir kararla bu törenlerin Hz. İsa’nın doğumuyla ilişkilendirilmesine karar verildi. Yine de, tarihsel gerçeklere baktığımızda, Hz. İsa’nın doğum tarihinin 25 Aralık olmadığını, bu kutlamaların şimdiki anlamıyla Noel’den çok önce Nardugan’la bağlantılı olduğunu görüyoruz. 22 Aralık, yani günün geceyi yendiği bu tarih, şimdiki yılbaşı geleneklerinin de temelini oluşturuyor.
Dönüşümün ve Umudun Bayramı
Nardugan, sadece bir bayram değil; aslında insanlığın özünde taşıdığı iyimserliğin ve dönüşümün sembolü. Doğaya ve gökyüzüne duyulan saygıyı, ışığa olan inancı, karanlıktan sonra mutlaka bir ışığın doğacağına dair umudu temsil ediyor. Bugün yılbaşında dilek tutan, hayatında yeni bir sayfa açmaya hazırlanan herkes farkında olmadan bu kadim gelenekten bir parça taşıyor.
İster Nardugan deyin, ister yılbaşı... Önemli olan, dileklerimizi ve umutlarımızı kaybetmemek. Her yeni yılda içimizde canlanan o ışık, insanlığın iyiliğe olan inancının bir yansıması. Bu yıl, ışığın karanlığı her zamankinden daha gür bir şekilde yendiği bir yıl olsun. Hayat ağacımız hep yeşil kalsın, umutlarımız ışıkla buluşsun!