Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

Sağlığımız önce Allah'a, sonra hekimlerimize emanet...

Hayatta en önemli şey şüphesiz ki sağlıktır. Ve sağlığımızın, nefes alıp verişimizin ne kadar kıymetli, yaşamanın ne kadar anlamlı olduğunu bilmektir. Ama ne yazıkki çoğumuz bunun kıymetini pek bilmiyoruz. Bazen belki şartlar elvermiyor, bazen de bu şartları belki biz olumsuz kılıyoruz. Öyle değil mi ki sanki tesadüf eseri yaşıyoruz. Burası Türkiye!.. Burada her şey oluyor. Ülkemizde haksızlık çok, adalet yok. İnsan hayatına değer verilmiyor ve saygısızlık dizboyu maalesef...

Düşünsenize insanın ömrü burada kuyruklarda geçiyor. Bu kuyruklar doğumla birlikte doktor ve hastane kapılarında başlıyor sonra okul, eğitim hayatı derken yaş ilerliyor. Hayat mücadelesi, iş arama, para kazanma derken iş bulma kurumlarının kapılarına sürüklüyor bizi hayat. Form doldurmalar, gitmeler, gelmeler, kırk kişinin kapısını aşındırmalar, torpil aramalar, arkaya alınacak dayılar bulmalar derken iş bulunuyor ve çalışma hayatına adım atılıyor binbir çaba sonucunda. Ve ekmek kavgası başlıyor. Ekmek ise artık aslanın ağzında bile değil, midesinde!.. Yaş haddi doluyor, emekli olunuyor. Bu kez ise kıt kanaat geçinmeye ancak yeten emekli maaşları ve ay sonunu getiremediğimiz için sayfalarca ekstresi çıkan bankamatiklerde kredi kartı borcu ödeme kuyrukları... Halbuki insanın en çok emekli olduğunda rahat ve iyi şartlarda yaşamak hakkı. Yıllarca ununu elemiş, eleğini asmış, çocuklarını okutup büyütmüş, iş sahibi yapmış, tam yüzü gülecek ve rahat bir nefes alacakken bu kez de sağlık sorunları çıkıyor ve hastalıklar başlıyor. Hastalanmamak elbette mümkün değil, hepimiz gerek mevsimsel salgınlarla, gerek yaşa bağlı gelişen bir takım rahatsızlıklarla, gerek yediğimiz sağlıksız besinlerle bir şekilde hastalanıyoruz ve çözüm bulup, tedavi olmak, bazen de sağlığımızla ilgili fikir danışmak için önce bağlı bulunduğumuz sağlık ocağına giderek aile hekimimizde alıyoruz soluğu.

Aile hekimi, kişilerin sağlık durumlarını inceleyen, tedavi eden ve hastalıkların gelişmesini önlemek için düzenli sağlık taramaları yapan doktor grubuna verilen isim belki ama bence bundan çok daha fazlası... Aile hekiminin amacı erken tanı koymaktır. Hastalıkla ilgili düşüncelerine fiziksel, psikolojik ve sosyal faktörleri de dahil ederek bir ilk değerlendirme yapar. Kronik, tekrarlayıcı ya da terminal hastalığı olan hastalarını takip eder. Aile hekimleri hastalarını sadece tedavi etmez, onları hastalanmadan önce korumaya da çalışır. Önemlidir yani aile hekimliği...

Aile Hekimleri Sözleşme ve Yönetmeliği, hekimlerin ve meslek örgütlerinin tüm itirazlarına rağmen 30 Ekim 2024 günü Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu beraberinde tartışmaları ve protestoları da getirdi. Aile sağlığı merkezlerinde çalışan hekimler, hemşireler ve ebeler, adeta "Eziyet Yönetmeliği" adını verdikleri bu tartışmalı yönetmeliği protesto etmek için ülke çapında üç günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdiler.

Sağlık Bakanlığı'nın açıklamasına göre yeni düzenlemeyle hekim başına düşen hasta sayısı azaltılarak, vatandaşlara aile hekimlerince ayrılan süre artırılıp, kronik hastalık ve kanserlere yönelik tarama ve izlemlerin etkin yapılması teşvik edilecekmiş. Her aile hekimine kayıtlı vatandaş sayısı da 4 binden 3 bin 500’e düşürülmüş. Verilen hizmetin kalitesi ve önemi değil burada sadece sayısı dikkate alınmaktadır. Yönetmelik değişikliği kendi içinde hekimleri zor durumda bırakacak çelişkiler taşımaktadır. Örneğin hasta memnuniyetini hekimlerin iş güvencesi ve gelirlerinin bir koşulu olarak ortaya koyarken; antibiyotik, mide koruyucu, ağrı kesici reçeteleri ve sevk sayısını azaltmak üzere adeta bir kota koyarak ve negatif bir performans uygulayarak hekimlerle hastaları karşı karşıya getirmekte, hastaların hekimlerden memnun olmamasını sağlamaktadır. Böylece hastalar tarafından hekimlere yönelik yapılan şiddet olayları ve saldırılarda da korkarım ki artışlar meydana gelebilir.

Bir yandan hasta sevklerini azaltmak için önceki aydan fazla sevk yapan hekimlerin gelirinden kesinti yapılırken, diğer yandan belli yaş üzerindeki herkesin sevk edilmesine neden olacak Hasta Yönetim Platformu’nun kullanılmasını zorunlu tutmaktadır.Yönetmelik taslağı ayrıca hekimlerin iş ve gelir güvencesini ortadan kaldıran maddeler içermektedir. Özetle bu yönetmelik hasta ve çalışanlara gerçekten eziyet dışında bir şey getirmemektedir. Bu aşamada bile şimdiden hekimler arasında istifalar başlamıştır. Birinci basamak sağlık hizmetleri, sağlık sisteminin can damarıdır. Halkın eşit, ücretsiz, erişilebilir ve nitelikli sağlık hizmetine kavuşması, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sorunlarının çözülebilmesi için Sağlık Bakanlığı’nın birtakım gerekli düzenlemeleri bir an önce yapması gerekir.

Vatandaş sağlık ocağına neden gider? Randevu almaya gerek olmadan, evine daha yakın ve ulaşılabilir olduğu için, acil durumlarlarda, danışması gereken bir sağlık problemi olduğunda yada raporlu ilaçlarını yazdırmaya gider. Ayrıca aile hekimini tanıdığı, güvendiği ve sağlık takibini en baştan beri sürekli aynı hekim yaptığı için işin birde psikolojik boyutu vardır.

Ben de Cuma günü, öksürük, geniz akıntısı ve halsizlik şikayetlerim nedeniyle Vişnelik Odunpazarı 109 nolu aile hekimliği birimine, değerli doktorum Molla Güngörmez'e gittim. Şaşılacak bir durumdu ki her zaman dolu olan bekleme salonu bomboştu. Doktor beyin odasında da bir hasta vardı. Sıra numarası almaya bilgisayara yöneldiğimde ise hemşire hanımdan yeni randevu için numara alamayacağımı artık MHRS yada 182'den randevu alarak muayene olmaya gelineceğini öğrendim, tabi bunu daha önce bilmediğim için de büyük bir şok yaşadım. Çünkü gerçekten çok kötüydüm ve bir an önce ilaç yazdırıp başlamak istiyordum. O an hemen MHRS' ye randevu baktım ama gün içinde yoktu,15'er dakika arayla tüm randevular doluydu, anca Pazartesi sabahına vardı. Fakat ben gitgide kötüleşiyordum sanki. Bir müddet bekledikten sonra Dr.Molla beyin odasına girip rica ettim, oda bana durumu açıkladı ve artık böyle bir sisteme döndüklerini anlattı. Biraz canı sıkkın ve kırgındı da kendisi. Bir kaç kişi değerli doktorumuza iftira atarak, şikayet etmiş, çalışmadığını falan söylemiş. Hani gözümle görmesem neyse ama doktorumuz Molla beyi senelerdir tanırım, gerçekten çok çalışkan, bilgili, hastalarına karşı ilgili, tabiri yerindeyse karşıdan bile bir bakışıyla sanki nokta atışı yapan, şıp diye teşhisini koyan ve bu teşhis de her zaman doğru çıkan bir doktor. Günde bir sürü hasta bakıyor, hastalarıyla candan igileniyor, herkese tatlı dilli yaklaşıyor. Doğru teşhis koyduğu için doğru ve etkili ilaçlar yazıyor ve bu sayede de hasta bir an önce sağlığına kavuşuyor, üstelik hasta memnuniyeti de üst noktada. Yani daha ne yapsın? Zaten elinden gelenin en iyisini yapıyor ama maalesef ki bazı insanlara yaranılmıyor. Hem ameliyatım sonrasında bana verdiği kas ilaçları ile beni ayağa kaldırdı, ağrılarımı azalttı, hem daha bana gizli şeker teşhisi konmadan insülin direnci olduğunu anladı, kilo kaynaklı ben de uyku apnesi olabileceği konusunda bende farkındalık yarattı, hem de her grip yada faranjit olduğumda hastalık tam göğsüme inmeden verdiği etkili ilaçlar sayesinde beni iyi edip, duamı aldı. Bunlar insan için değerli şeyler. Hele geçen sene Kasım'da babama zatürre teşhisi koyduğunda verdiği iğneler ve ilaçlarla babamı son anda yoğun bakıma yatmaktan kurtardı. Dr. Molla beye ailece ne kadar teşekkür etsek azdır, hakkını ödeyemeyiz. Allah razı olsun. İnsanlar kendilerine yapılan iyilikleri asla unutmazlar, tabi nankör değillerse... O yüzden sevgili doktorum sizde sakın sıkmayın canınızı, iftira döner dolaşır sahibini bulur. Beğenmeyen çeker gider, biz sizi biliyoruz. Siz bize lazımsınız, dualarımız sizinle. Mutlu, huzurlu, başarılı güzel günler dileğiyle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seda Kağıtcı Arşivi