Yeni ihtiyaçlar ve yeni yönelimler

1970’li yıllarla birlikte başlayan teknolojik, ekonomik ve sosyal değişmeler, Dünyada yeni ihtiyaçların ve yeni yönelimlerin oluşmasına neden oldu. Örneğin yurttaşlar, yönetim ve karar süreçlerine siyaset dışı unsurlarla etki etmenin yollarını aramaya başladılar. Yerel, ulusal ve küresel boyutlarda siyaset dışı kuruluşlar oluştu ve politikalar üzerinde ciddi etkiler yapmaya başladılar.

Sanayi toplumunun farklı kesimleri arasında kalın çizgilerle oluşturulmuş keskin ayrımlar vardı. Diyalog yerine içe dönüklük tercih ediliyordu. Bugünün ihtiyaçları, toplumun değişik unsurları arasında uzlaşmayı gerektiriyor. Bu nedenle ‘ortak payda’ kavramının doğru anlaşılması gereği var.

Eğer ya siyah ya beyaz şeklinde bir zorlayıcı ayrıma başvurursanız, grileri de ister istemez siyah veya beyaz lehine ya da aleyhine bir tercihte bulunmaya zorlarsınız. Dünün fikri dünyası kişileri ve kuruluşları, siyah ve beyaz olmaya itiyordu. Uzlaşmadan, dayanışmadan veya birlikten anlaşılan buydu. Hâlbuki uzlaşma için kişilerin veya kuruluşların, birbirlerine yüzde yüz benzemeleri gerekmez. Önemli olan, her iki tarafın imkân dâhilindeki uzlaşma ve uyuşma noktalarını bulabilmeleridir. Özellikle Türkiye gibi çok fazla kimliğin bir arada yaşadığı bir ülkede ortak payda arayışından başkaca bir çözüm de yoktur.

Ortak payda, nutuk atmakla veya basına demeç vermekle olmaz. Ortak paydayı oluşturmanın ilk adımı açık iletişimdir. Toplumun farklı kesimleri, karşılıklı olarak birbirlerini anlayabilecekleri olanak ve ortamları oluşturup değerlendirdiklerinde ortak paydanın oluşumu yönünde adım atmaya başlamışlardır. Açık iletişim, ortak paydanın ön koşuludur.

Birlikte barış içinde ve sürdürülebilir bir yaşamı sağlama ve toplum için yararlı işler yapma ideali saklı kalmak üzere; şunu söylemeliyim ki, ortak payda, bir tane değildir. Farklı kesimler, bir araya gelişleri ile kendi grilerini yaratabilirler. Ortak paydanın oluşturulmasında dikkat edeceğimiz noktalardan birkaçı; insana ve insan haklarına saygı, yaşamın korunmasına özen gösterilmesi ve başka kesimlerin var olma hak ve özgürlerinin gözetilmesidir.

Ne yazık ki; sosyal bakışımızın ortalama değeri, bu çağda hâlâ kişi ve kuruluşları tek renkli ve farksız olmaya zorluyor. Hâlbuki farklıyız. Farklı düşünce ve duygular taşıyoruz. Etnik, kültürel ve inanç temelli farklılıklarımız var. Ama aynı çatı altında, aynı topraklar üzerinde yaşamak durumundayız. Bunun, bir zorluk veya zorunluluk değil; bir zenginlik olabilmesi için ortak alanlarda buluşarak ortak paydayı bulmada daha fazla bilinçli, gayretli ve verimli olmak zorundayız.

Ortak payda, hamasi nutuklarla sağlanabilecek bir olgu değildir. Önce karşılıklı anlamanın ve devamında ortak paydanın oluşabilmesi için fiilen yaşamın içinde bir arada olmak gerekir. Bu yolun ilk adımı, her süreçte açık iletişimin gerekliliğini kabul etme ve uygulamaktır.

Uzlaşma ve ortak payda aramak, kişi ve kuruluşların kendi ilkelerinden ödün vermeleri anlamına gelmez. Gereğinde taraflar geri adım atsalar bile; burada önemli olan ortak noktaları bulabilmektir. Ortak payda fikri, toplumun farklı kesimlerinin özgünlüğü ve farklılığına saygı duyarak başlamalıdır. Her farklılık, yasal ve etik çerçeve içinde kalmak üzere kendi isteğine bağlı olarak varlığını koruyabilir ve geliştirebilir.

Toplumda farklı kesimlerin oluşturdukları farklı örgütlenmeler var. Bunlar arasında merkezi devlet örgütlenmesini, bunun yerel temsilcilerini, yerel yönetim birimlerini, aileleri, ekonomik işletmeleri ve sivil toplum kuruluşlarını sayabiliriz. Geçtiğimiz yüzyılda toplumun farklı kesimleri arasında kalın çizgilerle oluşmuş ayrımlar vardı. Bu çağ ise farklılıkların açık iletişimini öngörüyor. Toplumun değişim kesimleri birbirleri ile iletişim kurdukları sürece, ekonomik ve sosyal sorunların çözümü daha kolaylaşıyor. Sorunların ve çözümlerin konunun paydaşları tarafından birlikte ele alınması ve yönetilmesi olgusuna yönetişim adını veriyoruz. Yönetişimi etkileşimli yönetim olarak düşünebiliriz.

Aynen ortak payda konusunda olduğu gibi; yönetişimin fiilen uygulanması, bu konuya niyetlenmek veya bunun sözünü etmekle olmuyor. Bu konuda yol, yordam, yöntem ve teknikler geliştirmek gerekiyor. Bu dönemde özellikle yerel yönetimlerle sivil toplumun birlikte çalışmasının yolunu açan yönetişim önerileri hayli ilgi çekiyor. Ülkemizde olduğu gibi; devletin hâlâ tutucu olmayı sürdürdüğü toplumlarda merkezi devlet ile sivil toplumun yönetişim ufkunda buluşmalarında ciddi sorunlar ve engeller olmaya devam ediyor. Ama kısaca şunu söylemeliyim ki; bu çağı tanımlayan önemli kavramlardan bir diğeri yönetişimdir. Ama yönetişim olgusu da aynen ortak payda kavramında olduğu gibi, farklı toplum kesimlerinin özgünlüklerini ve farklılıklarını koruma ve geliştirme haklarını ellerinden almaz.

Yaşadığımız yüzyıl, sivil topluma yeni bir anlam kazandırarak öne çıkaran bir zaman dilimidir. Bu nedenle dernekler, vakıflar veya sivil topluluklardan sıkça söz edilmeye başlanmıştır. Sivil hareketlenmenin yeni olması, bu konuda yazılı belge, geliştirilmiş yöntem ve tekniklerden oluşan kültür ihtiyacını da ortaya koymaktadır. Bugün sivil toplum alanında kullanılan yaklaşımlar, genel olarak devletin ve özel sektörün kullandığı iş kültürünün yansıması olarak görünmektedir. Henüz sivil toplum kendisine özgü yaklaşımları yeterli ölçüde geliştirebilmiş değildir. Ama hiç kuşkusuz; bugün kamudan veya özel sektörden ödünç alınarak kullanılan iş modellerinin yerini sivil toplum tarafından geliştirilmiş olanlar alacaktır.

Sivil toplumun kendine özgü örgütlenme ve iş yapma modellerinin bir arada oluşturacağı bütünü demokratik kurumsallaşma olarak isimlendirebilirim. Bu olgu, bu çağın üzerinde düşünmemiz ve yeni açılımlar geliştirmemiz gereken alanlarından biri olarak önümüzde duruyor.

Son söz: Daha geniş ve yaygın katılım, birlikte kaynak yaratma, yaşamın her alanında demokratik kurumsallaşma ve siyasetin sömürgeleştirme çabalarına karşı durma… Bunları başarmak zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi