4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

AKLIN YOLU BİRDİR

Anayasa değişikliği için, yapılacak referandum nedeniyle, siyasiler, özellikle de liderler, gerekçelerini açıklamak yerine,  tercihlerini” EVET” ve “HAYIR” diyerek veya terör odaklarını ileri sürerek,  kamuoyunu kazanmak istiyorlar. Hatta yapılacak referandumu, “DEVLETİN BEKASI” ile eşdeğer tutan liderler var.
Nitekim MHP Genel Başkanı, Devlet Bahçeli, “Biz yanlış yapmıyoruz ki telaşa kapılalım. Biz millet için evet, devlet için evet, Cumhuriyet için evet, Türklüğün bekası için evet diyoruz” dedi ama gündeme getirdiği, “BEKA” sorununun”  gerekçesi olan,  tehlikelerin ne olduğu hususunda,  bir açıklama yapmadı.
  Şayet ülkemizde, bir “BEKA” sorunu varsa, bunun sorumlusu, “Parlamenter Sistem” değildir. çünkü. Türkiye’nin, yaşadığı siyasal ve diğer sorunların,  sorumlusu, parlamenter sistem değil, iktidarlarda görev alan siyasi partiler ve hükümetlerde görev alan siyasilerdedir.
Ayrıca ülkemizde, demokratik imkânları, bir tehdit gibi algılamak veya bunu “BEKA” sorunu olarak göstermek yanlıştır. çünkü Türk milleti, “BEKA” sorununu, yaşadığı bir dönemden, 1920 yılında, Anadolu halklarını temsil eden, bir Meclis kurarak çıkmıştır.
öte yandan, ülkemizin, yüz yılı aşan, parlamenter sistem deneyimi, göz ardı edilmeyecek kadar önemlidir. Eğer MHP, BBP Liderlerin, söylediği gibi, ülkemizin, bir “BEKA” sorunu varsa, bu sorununun, ne olduğu, çok açık bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmalı, Anayasa Değişikliği ile bağlantısı izah edilmeli ve halkımız aydınlatılmalıdır.
ATATüRK, cumhuriyet ve parlamenter sistemi savundu. Nitekim ” Benim naçiz vücudum, nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.”  sözleri ve  “Milletin, saltanat ve hâkimiyet makamı, yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.” demiştir.
Vatanın ve devletin bekası, Anayasa değişikliği ile değil, Milli mücadele yıllarında olduğu gibi, meşru zeminde, halk iradesine dayalı kurumsal siyaset ve hukuk sistemi yoluyla gerçekleşir. Bugün de parlamenter sistemle yönetilen ülkemizde, gerekli siyasi, toplumsal, ekonomik ve hukuki zemin de mevcuttur.
Referanduma sunulan, anayasa değişikliği ile TBMM´in, kanun yapmak, bütçe yapmak, denetimde bulunmak görevi, adeta elinden alınıyor. Yine kanun yapmak hakkı da Meclis´in elinden alınmak suretiyle, cumhurbaşkanına, KHK çıkarma yetkisi veriliyor.           
Barolara göre, Anayasa değişikliği ile yargıya müdahale var. çünkü Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu, 13 üyeden oluşmakta, Adalet Bakanı, kurulun başkanı olmaya devam ediyor. Beş üye, doğrudan doğruya, cumhurbaşkanı tarafından, geri kalanı da partili Cumhurbaşkanının partisinin,  hâkim olduğu, TBMM tarafından atanıyor.
Anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesi üye sayısı 15´e düşürülüyor. 12´si cumhurbaşkanı tarafından, bizzat seçiliyor. Kuvvetler ayrılığından, kuvvetler birliğine geçiliyor. Kuvvetler ayrılığı olmayan, bir ülkede, hukuk devletinden, insan haklarından bahsetmek de mümkün değildir. çünkü Yargı mensuplarının, iktidarın kim olduğuna bakmaksınız karar alabilmeleri için, bağımsız ve tarafsız yargı şarttır.
Ayrıca kamuoyunda, yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin, tek elde toplandığı bir sistemde, kuvvetler ayrılığının olmadığı gibi, “ANAYASA” ve “DEMOKRASİ” de olmaz.
Nitekim 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi, 16. Maddesinde, “Hakların güvence altına alınmadığı ve kuvvetler ayrılığının olmadığı, bir toplumda, anayasa da yoktur”  diyor.
Partili Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin sorunlarını çözmediği gibi, yararı da olmayacaktır. O nedenle de parlamenter sistemin varsa aksayan yönlerinin, iyileştirilmesine çalışılmalıdır. çünkü kuvvetler ayrılığının, olmadığı bir toplumda,  özgürlük, insan hakları yanında, ne “HUKUK” ne de “DEMOKRASİ” vardır.
Oysa Demokratik ve çağdaş bir devlet üç yetkiden oluşur. Bunlar ‘Yasama, Yürütme ve Yargı’dır. Devlet niteliği kazanmış, her toplumda, birbirinden farklı üç görev olduğu ve bunların birbirleri karşısında, bağımsız bir statüye sahip oldukları esasına dayanır, Türkiye’de,  bu üç güç üzerine kurulmuştur.
Bağımsız ve tarafsız olması gereken, ”YARGI”, yürütmeye veya yasamaya bağımlı, ise taraflı hale gelir. Bu yargı, önünde haklının değil, güçlünün üstün gelmesi sonucunu doğurur. O nedenle de bir topumda, huzur ve refahın sağlanması, bir insanın, ya da çıkar birliği yapabilecek bir grup insanın, inisiyatifine bırakılmamalıdır.
Elbette Anayasa değişikliği ile ilgili, taraflar, çok şey söyleyecektir. Bu doğal olduğu kadar demokrasinin de gereğidir. Ancak seçmen, gelişmeleri, çok iyi değerlendirmeli ve aklını kullanmalıdır. çünkü yaşamda, her mesele, ancak akıl yoluyla çözülebilir. Ayrıca aklın, yolu birdir. Referandumda, duygusal davranmayanlar, doğru düşünenler, mantıklı olanlar, özellikle de aklını kullanalar, mutlaka doğruyu bulacaklar, tercihini de doğru yapacaklardır.       

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi