1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

İspat edemeyiz ama vallahi biliyoruz...

 İspat edemem elbette ama…
Ben Eskişehir’de,  ağdalı AK Partili olup seçimde CHP adayına oy verenlerin olduğunu biliyorum.
çünkü…
Partisinin adayı olmayı çok istiyorlardı.
Aday gösterileceklerine de yüzde yüz inanıyorlardı.
Aday yapılmayınca, hele hele kendilerinin yerine hiç de haz etmedikleri başka isimler aday gösterildiğinde öylesine kızdılar ki, bırakın kendi partisi ve adayına oy vermeyi, “zarar ikiye katlansın” mantığıyla gidip, CHP’nin adaylarına oy verdiler…
“İspat et” deseniz edemem ama kesinlikle biliyorum böyle olduğunu…
HHH
Ben Eskişehir’de, koyu CHP’li olup seçimde MHP ve AK Parti adaylarına oy verenlerin olduğunu da çok iyi biliyorum…
Aday olmayı çok istiyorlardı.
Aday yapılmadılar.
Parti içinde sürekli mücadele ettikleri başka isimler aday yapılınca adeta nevirleri döndü.
“ölürüm de oy vermem” dediler ve sandık başına gittiğinde partilerini bir tarafa bırakıp,  bastılar mührü MHP ya da AK Parti adaylarının üzerine.
Kendi partilerine oy vermemekle kalsa, verecekleri zarar hafif kalacaktı.
Bu yüzden partisinin en yakın rakibine oyu bastılar ki, bu öfkelerini kendilerince bir nebze olsun azalttı.
“Kanıtla hadi!” deseniz kanıtlayamam elbette fakat böyle olduğunu biliyorum. Benim gibi pek çok kişi de biliyor neyin ne olduğunu.
***
Sonuç olarak:
Partilerinde keskin isimler olmalarına rağmen, ağızlarını her açtıklarında diğer parti hakkında söylemediklerini bırakmamalarına rağmen bu kişiler, sırf aday gösterilmedikleri için yıllardır üyesi, yöneticisi ve seçilmişi oldukları partiye oy vermediler.
İsimleri partileri ile adeta özleşdeşmiş çoğu tanınmış siyasetçi, çoğu seçimde partisine oy atmadığı gibi, partisinin en güçlü rakibi olan karşısındaki parti ve adayına oy attı bu şehirde…
Dahası…
Bununla da kalmayıp, partisi ve adayının kaybetmesi, aday gösterilmeyişinin bedelinin de herkes tarafından görülmesi için nefret ettiği partiye gözlerini dahi kırpmadan oy verdiler…
O yüzden…
önümüzdeki seçimlerde de muhtemelen bu dediğimiz olacak…
Siz bakmayın ağdalı particilerin sık sık “Biz particiyiz.Partim kimi aday gösterirse onun için çalışır çabalarım” gibi söylemlere…
Tam da söylediğimiz gibi olacak ve bizler de koyu AK partili bildiğimiz bu insanların CHP adaylarına, hızlı CHP’li bildiğimiz insanların AK parti adaylarına müthiş bir intikam duygusu içinde oy verdiklerini hissedeceğiz.
İspat demeyecek olsak da…
Adaylık bekleyen çoğu ismin, sırf kendi partisine ders vermek intikamı içinde, yıllardır eleştirdikleri karşı parti ve adaylarına oy attığını kesinlikle bileceğiz…


....


Kimi kime şikayet
edeceksin ki?Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş.Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var....
Kadı, fırıncıya:
- 'Ben bunu aldım' demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin asil sahibi gelmiş:
- 'Hani bizim ördek?' Fırıncı boynunu büküp:

- 'Uçtu' deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış...
Gayrimüslim de peşinde kovalıyor...
Bir duvardan atlarken, duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş.
Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış...
Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Kadı'nın karşısına çıkarmışlar.
Kadı sırayla sormuş...
ördeğin sahibi,
- 'Bu adam ördeğimi hiç etti' diye şikayet etmiş.
Kadı, fırıncıya sormuş:
- 'Ne yaptın bu adamın ördeğini?'
Fırıncı
- 'Uçtu' demiş.
Kadı, kara kaplı defterini açmış:
- 'ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil' diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş.
 Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa dönmüş bu kez. Onun şikayetine de açtığı kara kaplı defterden – “Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o Müslimin tek gözü çıkarıla” maddesini bulmuş:

Davacı gayrımüslim:
- 'Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?' diye sorunca Kadı: 'Şimdi' demiş, 'Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.”
Tabii gayrimüslim şikayetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
sıra gelmiş çocuğunu düşüren kadının kocasına. 
Kadı: 'Tamam' demiş, 'Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.' Böyle olunca adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş.
Kadı son olarak dönmüş Yahudi'ye:
- 'Senin şikâyetin nedir bre?' Yahudi bir süre düşündükten sonra ellerini açarak 'Ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'Adaletinle bin yaşa Sen, e mi !'
Fıkrayı yıllar önce Demirel anlatmış…
Demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa dönerek şunu söylemiş;
- Yapan kadı ise, kimi kime şikayet edeceksin?”
Bu ülkede, Demirel’in anlattığı bu fıkranın geçerli olmadığı bir dönem hiç olmadı.
Demirel iktidarlarında dahi bu fıkranın ne kadar gerçek olduğuna dair olaylar yaşandı.
Bugün de yaşanıyor her türlü haksızlıklar…
KPSS Türkiye 3’ncüsü mülakatta 55 puanla eleniyor mesela…
Yabancı dil bilmeyen ateşe yapılıyor örneğin…
Tek özelliği iktidar çevresine yakınlığı olan insanlar hak etmedikleri görevlere getiriliyor sürekli.
Hiçbir şartı üzerinde barındırmayan kişiler önemli mevkilere getiriliyor mütemadiyen.
Sonuç olarak…
Haksızlığı ortadan kaldırma, haksızlıklara son verme ihtiyacı ile kurulan, en önemli görevi bu olan devlet, yöneten kişilerin eliyle bizzat haksızlık yapıyor ya da haksızlığa aracılık ediyor…
Şikayet edilecek merci, sorunun bizzat kayrağı olduğu için de iş dönüp dolaşıp, tam da fıkrada anlatıldığı gibi “Kimi kime şikeyet edeceksin ki!” gerçeğine gelip tıkanıyor…


.....


Her şeyi anlarım da…


İl başkanlığı önemli bir görevdir…
İl sınırları içinde genel başkanı temsil eder.
O şehrin Milletvekillerinin de belediye başkanlarının da üzerinde bir görevdir.
Ayrıca…
Büyükşehir belediye meclisinde, parti grubunun da başkanlığını yapar il başkanı.
İlçe başkanlığı da il başkanlığı kadar önemlidir.
O ilçede genel başkanı temsil eder.
İlçe sınırları içinde milletvekillerinin de belediye başkanının da üzerinde bir görevdir.
Aynı zamanda ilçe belediye meclisinde, parti meclis grubunun başkanlığını yapar ilçe başkanı…
İl ve ilçe başkanlarının milletvekili ve belediye başkanlığı için aday olması normaldir.

Ancak…
İl ve ilçe başkanlarının belediye meclis üyesi olmak için aday adayı olması bana göre anlamsızdır…
Şöyle ki…
Belediye meclis üyesi olmak için aday adayı olan bir ilçe ve il başkanı, başkanlık ettiği meclisin üyesi olmaya çabalamaktadır ki, mantıksızlık tam da işte buradadır.
Bir il ya da ilçe başkanı niçin başkanlık ettiği meclise üye olmak için çaba harcar ki?
Anlamak mümkün değil…


.....


Biraz da
gülmek lazım


45 yıllık evli bir çift, evlerinin bahçe manzaralı terasında her zamanki gibi oturmuş kahvaltılarını ediyorlardı. Kadın oturduğu koltuktan kalktı, kocasına yaklaştı ve var gücüyle bir tokat attı. Adam nerdeyse sandalyeden aşağıya düşüyordu. Doğruldu, kafasını salladı ve kısa bir sessizlikten sonra karısına sordu:
- Bu da neyin nesiydi?
Karısı;
- Bu tokat 45 yıldır benimle yapmış olduğun kötü seks içindi!!
Aradan biraz zaman geçer ve adam yerinden kalkar, karısına doğru yönelir ve ona öyle bir tokat atar ki kadın sandalyesi ile birlikte yere savrulur. Kadın düştüğü yerden kalkar ve kendine gelmeye çalışır, doğrulur ve kocasına döner;
- Ya bu tokat ne içindi?
Kocası çok sinirli bir şekilde karşılık verir;
- Sen bunca yıldan sonra iyi seksle kötü seks arasındaki farkı nereden anladın?


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi