1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Yine bize hüsran, yine bize hasret ...

öncesini bilmeyiz ama, 1985 yılından sonrasını iyi hatırlarız.


çünkü mesleğe başladığımız ilk yıllarımızdı.
O yıllarda, dönemin Eskişehirli Enerji Bakanı Eskişehirlilere müjdeyi vermiş ve;
-"Eskişehir’de petrol bulduk" demişti.
Hem de bulduk dediği petrol, Bayat pazarında bir dükkânın bodrum katından çıkmıştı.
Eskişehirliler buna gerçekten inandı iyi mi…
Kimsenin aklına "Yahu dükkanın altından petrol mü çıkar? Bu işte kesin bir yanlışlık vardır. Güldürmeyin insanı?" demek gelmedi.
"Petrol çıktı" denilen yerin çevresinde ev ve işyeri bulunanların adeta yürüyüşleri değişti.
Petrol zengini havasına girdi pek çoğu.
-"Eskişehir ihya oldu" naraları atıldı.
Söz konusu dükkandan çıktığı söylenen petrolü, elinin iki parmağı ile ovalayıp, daha sonra burnuna götüren Bakanın "Bu vallahi billahi petrol" demesiyle, sevinç naraları atıldı.
Tam havai fişek gösterisi yapılacaktı ki, dükkan altından çıkan ve petrol olduğu söylenen sıvının, sızıntı akaryakıt olduğu ortaya çıktı.
Sevinç yerini hüzne, hayal de yerini hüsrana bıraktı.
Yürüyüşü değişenler, eski yürüyüş şekline dönmek zorunda kaldı.
İşte o günden bu yana uyutuluyor, avutuluyor Eskişehir.
Umutlarla besleniyor, hayallerle yaşatılıyor.
Neticede hüsrana uğrayıp, büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor.
Hem de hemen her olayda.
Bakın şimdi…
O tarihlerden bu yana, hemen her yıl Eskişehir’in Demiryolu ile liman bağlantısından söz edilir.
Söz edenler üstelik "Bu basit iş. Derhal yaparız" der üstelik.
Eskişehir inanır buna.
Anında hayalini yaşamaya başlar.
Kimsenin aklına, "Yahu nasıl basit iş? Buradan limana ip germeyeceksin ki Demiryolu döşeyeceksin?" demek gelmez.
Sonunda her geçen yıl hüsran vardır.
Daha ortada su yokken, Eskişehir Termal kenti ilan edilir…
Eskişehirli buna da inanır.
Gelen giden turistin hesabı yapılıp, onların bırakacağı para adeta cebe konur.
Kimsenin aklına "İyi de ortada ne su ne proje var?" demek gelmez.
Havaya girilir, yürüyüşler değişir.
Ama son değişmez. çünkü sonunda yine hüsran ve hayal kırıklığı olur.
-"Size havaalanı yapacağız" denir, uçak seferi kaldırılır.
Uçak seferi kaldırılır, "Hızlı Tren getirdik ya" denir.
Hemen her yıl Eskişehir kah kargo merkezi olur, kah Demiryolları ve Havacılık merkezi.
Bunlara da inanır Eskişehir.
çünkü; beklenti fazla olduğu için ömrü "Bunlar olsun" diye yıllardır beklemekle geçer.
Ve her geçen yıl, hüsran üzerine yeni hüsranlar ekler…
Bu yazı daha önce de köşemizde yer almıştı. Yıllar sonra yeniden yazma ihtiyacı duyduk.


Nedenine gelince;


Seçim süreci başladı ya, artık “Yapacağız-Edeceğiz” lafları ve vaatleri gırla gidecek.


Ve biz hepsine inanacağız.


Neticede hiçbir şey yapılmayacak her zaman olduğu gibi…


Kısacası…


-“Yine bize hüsran, yine bize hasret var” şarkısını söyleyip gezeceğiz bu şehirde…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Vites küçültme mi?


 


AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan adayı Burhan Sakallı, belediye Başkanı seçilmesi halinde, Sivil toplum örgütlerinin,  belediyeye ait salonları ücretsiz kullanabileceğini söylemiş.


Bu bize 2014 seçimleri öncesinde verilen bir vadi hatırlattı.


2014 seçimi öncesi AK Parti’nin o zamanki Büyükşehir adayı Harun Karacan belediye başkanı seçilmesi halinde, Sivil Toplum örgütlerinin bir araya toplanacağı bir bina projesi vadinde bulunmuş, böylece STK’ların kira derdinden de kurtulacağının sözünü vermişti.


Her ki vadi de yan yana koyup düşününce, aynı konu ile ilgili vaatte sanki bir vites küçültme varmış gibi geliyor…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Meğer ne çok sevindirmiş kar yağışı…


 


Meğer ne çok bekleniyormuş kar yağması.
Yanlış anlamayın, elbette kar yağmasını başta çocuklar olmak üzere bekleyen pek çok kişi vardır.
Ama bizim kast ettiğimiz, birilerini eleştirmek için ne çok bekleniyormuş kar yağması.
Bazıları; Belediyelerin karla mücadelede nasıl yetersiz kaldığını bağıra bağıra anlatmak için…
Bazıları da; Hükümet kurumlarının çevre yollarında karla mücadelede nasıl yetersiz kaldığını bağıra bağıra eleştirmek için meğer ne kadar çok bekliyorlarmış kar yağmasını.
Her iki beklenti de yoğun kar yağışıyla gerçekleşti ya…
Şimdi her iki şekilde beklenti içinde olanlar çok mutlu.
Sabah akşam, karla mücadelede Belediyelerin ve hükümet kurumlarının nasıl yetersiz kaldıklarını eleştirip, nasıl müthiş keyif oluyorlar sormayın gitsin…



*********************


Kongreler sürecinin Rönesans’ı oldu…


 


Köşemizi takip eden bir dostumuz sordu:


-“Eskişehirspor kongresi ile ilgili hiçbir şey yazmadın? Niye?”


-“Yahu sen beni bilirsin. Futbol’dan çok anlamam” falan dediysek de ikna edemedik.


-“Hiç olur mu öyle şey! Gazeteci dediğin her şeyden anlar.” Dedi önce…


Ardından da…


-“ Hiçbir şey bilmiyorsan dahi insanların düşüncelerinden yola çıkarak bir şeyler karalaman lazımdı” dedi.


Düşündük doğru söylüyor…


-“Gerçekten bir şeyler yazmalıyız” dedik kendi kendimize…


Her ne kadar futboldan çok anlamıyor olsak da, Eskişehirspor’u olabildiğince takip ediyor, Eskişehirspor ile ilgili gelişmeleri izliyoruz…


Son yapılan kongre camiaya genç ve umut vadeden iki önemli isim kazandırdı…


Bunlardan biri başkan seçilen Kaan Ay, diğeri ise başkan adayı olmasına rağmen seçilemeyen fakat camiada kesinlikle “kaybetti” kategorisine konulmayıp, övgüye mahzar olan Mustafa Topkaya…


Bana göre Eskişehirspor’un son yapılan kongresi, kulübü talihsiz bir sarmaldan kurtardı…


Bana göre…


Yapılan bu kongre ve sonucu, “Halil gitsin ama Mesut gelmesin” ya da “Mesut gitsin ama Halil gelmesin” çıkmazını sona erdiren bir kongreler sürecinin başlangıcı, adeta  Rönesans’ı oldu…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Biraz da gülmek lazım


 


Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkes acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar. Hocada başlarında bekliyorken demiş ki, “Bu mikroskoplarda lam’da bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak” Tabi hemen itirazlar, ama fayda etmemiş, hoca dediği dedik. öğrenciler mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar.


En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş : ”Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?” Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış : “Tanısana hadi, tanısana kim olduğumu”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi