1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bu TOKİ'nin kendinden haberi yok!

Yeni yapılan stadyum’da, taşıyıcı ayakların yerlerinden sökülmesi üzerine, stadyum güvenlik nedeniyle kapatıldı.
Oklar, stadyum inşaatını yaptıran TOKİ’ye çevrildi.
Bu arada Eskişehir İnşaat Mühendisleri Odası, bir açıklama yaptı…
-“şehre duyduğumuz sorumluluk gereği olaya dahil olmak istedik. Ancak, stadyum binasında yapmak istediğimiz incelemeye izin verilmedi.”
TOKİ adeta ışık hızıyla Odayı yalanlayıp “İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şubesinin Eskişehir Stadında yerinde inceleme yapılması yönündeki herhangi bir talebi İdaremize ulaşmadı” dedi.
Halbuki İnşaat Mühendisleri Odası, 9 Ocak tarihi’nde hem çevre Bakanlığı, TOKİ Başkanlığına, hem de Gençlik ve Spor il müdürlüğüne yazı göndermiş.
-“Stadyum binasında uzman teknik heyetimizle inceleme yapmak istiyoruz” talebinde bunmuş.
İşin ilginç tarafı…
İnşaat Mühendisleri Odası’nın bu inceleme talebine Gençlik ve Spor bakanlığı “İlgili talebiniz uygun bulunmamıştır” diye Uzun! Ve Kapsamlı! Bir cevap verirken!, TOKİ aynı talebe resmi yazıyla “Biz Grekli incelemeleri yaptırıyoruz. İlave bir incelemeye gerek yok” cevabını vermiş…
Yani…
-“İnşaat Mühendisleri Odasının bize stadyumu inceleme talebi yok” diye TOKİ, 10 Ocak tarihinde, bizzat altında daire başkanının imzasıyla resmi yazı gönderip,  “sizin incelemenize ihtiyacımız yok” demiş…
Bu durum TOKİ’nin kendinden bile haberinin olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Kendisine gelen talep yazısına resmi yazı ile cevap veriyor.
Sonra da çıkıp “bana böyle bir talep gelmedi” diyor…
Ne diyelim?
Kurumda kimsenin kimseden haberi olmadığına göre,  TOKİ’nin galiba; T’si ayrı, O’su ayrı, K’si ayrı, İ’si ayrı kurumlar olarak çalışıyor.


.....


“Haklı olmak yetmiyor. Güçlü olmak lazım” kuralı işliyor…


Eskişehir Gar’ında bulunan Hızlı Tren VİP biriminde görevli 4 personelin başına gelenleri artık herkes biliyor.
Detaya girmeyeceğiz…
Görevlerini yapan 4 personel, yaşanan olaylar üzerine görevlerinden alındı ve başka birimlere dağıtıldı.
Tepki üzerine 4 personeli başka birimlere gönderen makam bu kararından geri döndü ve söz konusu personellerin eski görevlerine dönmelerine karar verdi.
Normalde ne olması lazım?
Görevlerinden alınan 4 çalışanın eski görev yerlerine dönmesi lazım değil mi?
Değil işte…
Göreve iadeye ilişkin resmi yazıya rağmen VİP personelleri görevlerine iade edilmiyormuş.
Hala, görevlendirildikleri başka yerlerde çalışmaya devam ediyormuş.
Kurum, kendi kararını uygulayamaz hale gelmiş iyi mi?
Ne diyelim?
ülkede işleyen “Haklı olmak yetmiyor. Güçlü olmak gerekiyor” kuralını hatırlatan yüzlerce olaya tanık olmaya devam ediyoruz hep birlikte!


.....


İşsizin iş isyanı!


Uzun süredir iş arayan, bulabildiği işlerde de başına türlü türlü iş gelen bir genç kaleme almış yazıyı.
-“Ne olur gazetenizde de dile getirin söylediklerimi. Bu iş fena bir hal aldı” demiş.
Şunu söylüyor isyan içinde;
Duyuru!
İşçi bulamıyoruz diye ilan veren işverenler! 4857 sayılı iş kanununa göre haftalık çalışma süresi 45 saattir. En düşük maaş asgari ücrettir. SGK işe girildiği gün başlar. Deneme süresinde bile SGK ödenir. Resmi tatillerde, Bayramlarda çift yevmiye, fazla çalışılan her saat için mesai verilir.
İlan veriliyor maaş belli değil.
Telefon numarası yok, çalışma saatleri belirtilmemiş.
Türkiye’de yüzde 90 uygulanan Asgari ücretten düşük maaş ver, 10-12 saat çalıştır. Mesai verme. SGK’yı deneme süresi diye yatırma. İlk 2 hafta yada 1 ay izinsiz çalıştır.Zamanında maaş verme.
Ey İşverenler!
İşçi arıyorsanız önce işçinin hakkını vermeyi bi deneyin. İnsanlar işe mutsuz, moral ve motivasyonu bozuk geliyor. Sırf zorunlu olduğu için isteksiz çalışıyor.
İş isterken Avrupa, Amerika standartlarında iş isteyin, sosyal haklara gelince Afrika standartları uygulayın.
Krizi bahane edip 3 kişilik işi 1 kişiye bindir. En büyük hırsızlık emek hırsızlığıdır.
En büyük hırsızlık emek hırsızlığıdır. İşçinin alın terinin damlası bile kimsenin yanına kar kalmaz!


.....


Herhalde artık
ev tutmuştur…


Geçtiğimiz seçim öncesi, iktidar partisin seçim sloganı “Ben lafa değil hizmete bakarım” üzerine kuruluydu.
Seçim afişlerinde yer alan  ve reklamlarda oynayan insanlar;
-Eskiden şunu yapamıyordum, şimdi yapıyorum.
-Eskiden şunu alamıyordum, şimdi alıyorum.
Eskiden şuraya gidemiyordum, şimdi gidiyorum dedikten sonra,   “Ben lafa değil hizmete bakarım” diyordu.
İşte, iktidarın bu seçim afişlerinde oynayan ve reklamlarına çıkan bir üniversiteli bir kız öğrenci şöyle diyordu: “Konya’da oturuyorum, Ankara’da okuyorum. Hızlı Trenle 2 saatte gidiyorum. Ben lafa değil Hizmete bakarım”
önceki gün Hızlı Tren abonman fiyatlarına zam geldi ya…
Ankara Konya arası 687 liraya çıkınca aklımıza bu kız öğrenci geldi.
Kendi kendimize “Şimdi ne düşünüyordur ki acaba?” dedik.
Sonra da “Bu abonman fiyatlarından sonra herhalde artık Ankara’da ev tutmuştur” diye düşündük…


.....


Biraz da
gülmek lazım


Siyasal gerginliğin dışında iki toplumun insanlarının arasındaki sosyo-kültürel farklılığın da büyük boyutlara ulaştığı bir dönem de, bir Türk gurbetçisinin evi: Küçük oğlan, akşamüstü okuldan gelmiş... Kapıdan girer girmez:
"Anne!" diye seslenmiş, "Ben Alman oldum!"
Annesi:
"O nasıl söz? Sakın bir daha tekrarlama"
"Anne ben Alman oldum. Bugün sınıfta karar verdik. ben Almanım artık"
Annesi "sus bakayım" diye tiz perdeden bağırırken, babası da içerden duyup koşmuş. Bir tokat, bir tokat daha.
çocuk bir yandan yediği dayaktan korunmaya çalışırken, bir yandan da konuşmasını sürdürüyormuş:
"Şu dünyanın işine bakın! Alman oldum. Yarım saat sonra Türklerle başım derde girdi!"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi