1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bir yönetenler var bir de yönetilenler hiç değişmeyen...

Bazı ülkelere gitme, görme imkanı buldum.
Her gittiğim ülkede de dikkatim çeken bazı konular vardı.
örneğin Rusya’da, St Petersburg şehrinde müthiş bir savaş anıtı var.
Anıt, Rusya’nın Alman işgalinden kurtuluşu esnasında verilen mücadeleyi simgeleyen devasa heykellerle dolu.
Anıtın bulunduğu yerin alt kısmını da müze haline getirmişler…
Müzenin içinde ise, Alman işgali esnasında Rus halkının çektiği çilenin filmleri gösterilip, materyalleri sergileniyor.
Bu son derece etkileyici kurtuluş anıtı ve müzesinin tam karşısında ne var biliyor musunuz?
Almanların en ünlü bira markasının devasa bir mekânı!
Neredeyse bütün şehir halkı bu mekânda Alman biralarını alıp, gayrı ihtiyari savaş anıtının karşısına oturup, hem eğleniyor, hem de gün boyu içkilerini içiyorlar…
Dışarıdan baktığınızda manzara resmen “öyle işgal edemedik ama böyle işgal ettik işte!”der gibi…
***
Birleşik Arap Emirlikleri örneğin:
Bazı Emirliklerde resmen şeriat hükümleri uygulanıyor.
Bazılarında ise durum biraz daha hafifletilmiş.
Fakat tümünde uygulanan bazı kurallar var.
Bunlardan biri de içki satışının kesinlikle yasak olması.
İçki içeni ağır cezalar bekliyor.
Ancak…
Paranız varsa, gittiğiniz her otelin yemek yenilen bölümünde istediğiniz içki masanıza geliyor.
Yeter ki paradan haber verin.
Yasak olan sadece, içkinin sokakta içilmemesi ve satılmamasından ileriye gitmiyor.
***

Vietnam örneğin:
Yönetim şekli Komünizm olan nadir ülkelerden biri…
Başınızı nereye çevirirseniz çevirin yoksulluğu görebiliyorsunuz.
Nüfusun önemli bir bölümü belki de günde 1 öğün yemek yiyor.
Şehrin ortasında devasa 2 büyük bina var.
Biralardan birisi Amerika’nın en ünlü hamburger markasına ait…
Diğeri de aynı ülkenin diğer bir fast-food zincirine…
Vietnamlıların ülkelerinin işgalden kurtulması için yaptıklarını bildiğiniz için, durum garibinize gidiyor ve soruyorsunuz “Bu markalar buraya nasıl gelebildi?” diye…
Kısa ve net cevap veriyorlar:
-“Bu markaların ülkeye girmesi için iktidarda bulunan partinin üst yöneticileri yakınlarına özel izin çıktı”
Sonuç olarak:
Yönetim şeklinin ne olduğu hiç mi hiç fark etmiyor…
Bir yönetenler var her sistemde bir de yöneltenler…
Yönetenler sistem ne olursa olsun, ülkelerinin geçmişte ne yaşadığına bile aldırmadan istedikleri her şeyi yapabiliyorlar…
Yönetilenler ise her sistemde aynı yerde ve konumdalar…
Seçim öncesi böyle bir yazıyı kaleme almamın tek nedeni var.
Kim kazanırsa kazansın yine yönetenler yine yönetilenler olacak…
Seçim sonuçlarına göre belki biraz daha rahatlama ya da biraz daha rahatsızlık çıkacak ortaya bilemiyoruz ama…
Her iki tarafın da pozisyonları çok da değişmeyecek…


 


.....


 


çaba ve gayret sözkonusuysa…


“çaba ve Gayret” söz konusu olduğunda hemen her seçimin göze batan isimleri olur.
Herkesten fazla koşturan, herkesten fazla çalışan, herkesten fazla işi ciddiye alan birileri mutlaka göze batar.
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’a haksızlık etmeyelim, o da bir etkili bir seçim çalışması yürüttü ama bu seçimlerin bu tarif ettiğimiz özelliklerini en fazla gösteren isim kim ne derse desin Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç oldu.
Kendi göreviyle direkt ilgili seçimler olmamasına rağmen yaklaşık 1,5-2 ay boyunca CHP ve CHP adayları adına yorucu bir kampanya sürdürdü.
Dışarıdan bakıldığında partinin teşkilatlarının zorlanacağı etkinlik ve organizasyonlarını gerçekleştirdi.
CHP Milletvekili adaylarını seçmenle buluşturan kalabalık, etkili ve önemli törenler gerçekleştirdi.
Yukarıda da söyledik ya “her seçimin çaba ve gayretiyle dikkat çeken, öne çıkan isimler vardır” diye…
O isim Eskişehir’de ve CHP’de kesinlikle Ahmet Ataç oldu.


.....


 


Hangi tarafı güldürecek?


Seçmen davranışları değişik…
örneğin:
-"Ben AK Partiden başka hiçbir partiye oy vermem arkadaş" diyenlerin de "Benim oyum asla CHP'den başka bir partiye gitmez  arkadaş" diyenlerin de sayısı azımsanmayacak ölçüde fazla.
Bu durum, AKP ve CHP dışındaki partilerden herhangi biri için de geçerli.
Hangi partiye oy vereceği seçimden önce belli olan bu düşüncedeki seçmenler bu tercihlerini, koşullar ne olursa olsun kesinlikle değiştirmiyor.
Adayı beğenmese de, mağduriyet yaşamış olsa da, partinin söylemlerini pek iç açıcı bulmasa da gidip oyunu adeta  "elim kırılır da başkasına veremem" söylemini hayata geçirerek, partisine veriyor.
Hatta...
Bu şekilde davranış gösteren seçmenlerin oranı, tüm seçmen oranının neredeyse yüzde 80'ini-90'ını buluyor.
Kısacası...
Seçmen içinde Yüzde 80-90'lık bir bölümün, seçimde hangi partilere ve hangi oranda oy vereceği seçim öncesi, hatta bugün dahi aşağı yukarı biliniyor.
Bunun dışında, yani, oy verme kriterleri kesin çizgilerle belli olmamış bir yüzde 10-20'lik kesim var seçmen içinde.
üstelik...
Sözünü ettiğimiz seçmen kesiminin  "Ben oyumu kesinlikle şu partiye veririm" saplantısı da yok.
Oyunu hangi partiden yana kullanacağını belirlerken, adayların özelliklerinden tutun da, seçim öncesi söylemlerin gerçekçiliğine kadar bir çok kriteri gözden geçiriyor.
Bu düşünceyi taşıyanlar "Elim kırılır da başka partiye oyum gitmez" diyenin aksine, seçim ülkeyi ilgilendiriyorsa ülke menfaatlerini, seçim şehri ilgilendiriyorsa şehrin menfaatlerini göz önüne alarak, hangi partiye oy vereceğini kararlaştırıyor.
İlginç olan, bu kesimin siyasetten ve particilikten olabildiğince uzakta olması…
Sonuç olarak, bu sözünü ettiğimiz bu özelliği taşıyan seçmen, seçimlerin kaderini de belirleyen seçmen kesimi oluyor.
çoğu yerde olduğu gibi Eskişehir'de de seçimin sonucunu belirleyen kesim, bu düşünceyi taşıyan seçmenlerden oluşuyor.

Sözün kısası...
Eskişehir'de seçimin kaderini "Ben siyaset de bilmem, particilikten de anlamam" diyenler tayin ediyor...
Bakalım bu seçimde bu sözünü ettiğimiz kesim hangi tarafı güldürecek?


.....


 


Biraz da gülmek lazım


Sarışın bir afet,köprüye çıkmış intihar etmek düşüncesiyle. Tam o sırada köprüden geçmekte olan cabriolet bir araç içindeki yakışıklı yurdum insanı inmiş ve ellerini uzatmış.
Adam: "Hanımefendi neden ölesiniz ki. İstediğiniz yeni bir hayatsa tutun elimden. Ben makine mühendisiyim. Ve yarın gemiyle Amerika ‘ya gidiyorum. Dilerseniz sizi de kaçak olarak gemiye bindirebilirim." demiş.
çaresiz sarışının pek hoşuna gitmiş bu teklif ve binmiş lüks spor arabaya uzaklaşmışlar gözden. Ertesi gün adam gerçekten gizlice gemiye bindirmiş sarışını. Gecesinde sarışına gizli gizli yemekler getirmeyi de ihmal etmemiş. Sarışında geceleri adamla birlikte olarak yapılan iyiliğin karşılığını kendince ödüyormuş. Aradan bir iki ay geçmiş. Kaptan bir gün gemiyi kolaçan ederken bizim sarışına rastlamış saklandığı yerde.
Kaptan: "Sen de kimsin?" diye sormuş.
Sarışın kısaca anlatmaya başlamış başından geçenleri.
Sarışın: "İşte o hayatımı kurtaran yakışıklı personeliniz beni gemiye gizlice bindirdi. Bunca zaman gizlice yemek getirerek beni aç bırakmadı. Ben de bunun karşılığında geceleri onunla birlikte oluyorum" demiş.
Kaptan kahkahayla gülmeye başlamış ve daha sonra konuşmaya başlamış.
"KIZIM GECELERİ GüZEL VAKİT GEçİRDİĞİNİZE HAŞA Hİç ŞüPHEM YOK. AMA BU GEMİ AMERİKA’YA GİTMEZ.KADIKöY-EMİNöNü VAPURU BU KIZIM."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi