1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bu tablo diğerinden de korkunç!

Salgın başladığı günden bu yana geçen süreç içinde, hemen her gün gördüğümüz turkuaz renkli tablo şüphesiz hepimizin en aşina olduğu bir tablo haline geldi.
öyle ki…
Yine salgın sürecinde her birimiz bu tablonun açıklanacağı saatleri korku, endişe ve umudun karıştığı bir ruh haliyle bekledik.
çoğu günler sözünü ettiğimiz o turkuaz renkli tablodaki artan rakamlar korkmamıza yol açtı.
Bazı günler ise, tablodaki rakamların azalması sevinmemize neden oldu.
Neticede…
Corona salgını ile birlikte salgının ortaya koyduğu verilerin yer aldığı tablo adeta günlük yaşamımızın bir unsuru haline geldi.
Hala da bu tablo günlük yaşamımızda önemli bir yer tutuyor.
Akşam olduğunda televizyon karşısına geçip, tablo üzerindeki rakamları bekliyoruz merak ve aynı zamanda endişeyle.
***
Salgınla birlikte her birimizin kafasına kazının ve salgın atlatıldıktan yıllar sonra da hatırlanacak olan bu tablonun bir benzerini yapmış birileri.
üzerinde yer alan salgın ile ilgili veriler yerine ise ülkenin ekonomik verilerini sıralamış.
örneğin, Vaka sayısı yerine işsiz sayısını yazmış.
İyileşen hasta sayısı yerine ise eğitimde ve istihdamda olmayanların sayısını koymuş.
Test sayısı yerine asgari ücreti, ölen hasta yerine ise Açlık sınırı rakamını koymuş…
Ne yalan söyleyelim, gördüğümüzde zekice yapılmış bir durum tespiti olarak değerlendirdik tabloyu.
üzerindeki verileri okuduğumuzda ise, söz konusu tablo verilerinin, üzerinde salgın rakamlarının yer aldığı tablo kadar, hatta ondan daha da fazla ciddi ve korkutucu olduğuna kanaat getirdik!


.....


Anlatsan da anlamıyorlar!


Ekonomik anlamda bir sıkıntı var…
Hatta büyük bir sıkıntı var.
Sıkıntı toplumun hemen her kesimi tarafından dile getiriliyor.
Ticaret ve sanayi ile uğraşanlardan tutun da, tarım ile uğraşanlara kadar yaşanan sıkıntıyı kabullenmeyen adeta yok gibi…
Hükümete yakın, hatta partili olan kesimlerden bile “sıkıntı büyük” kabullenilmesi ve açıklamaları geliyor…
Buna rağmen öyle insanlarla karşılaşıyoruz ki, yaşanan sıkıntının sıkıntı olmadığı görüşünü ısrarla savunuyor.
Sırf desteklediği, oy verdiği partiye zeval gelebileceği endişesiyle olaylara bakıp, adeta iki gözünü de kapatıyor.
“sıkıntı falan yok. Bu sırf iktidarı zaafa uğratma adına yapılan manipülasyonlardan ibaret” diyor inatla.
“Zaaf ne anlama geliyor?” diye sorsan bilmez…
“Manipülasyon nedir?” desen, karşılığının ne olduğunu söyleyemez.
Ama…
Sağdan soldan duyduğu bu kelimeleri sıralayıveriyor her tartışma çıktığında…
İşin ilginç tarafı, “sıkıntı mıkıntı yok” diye diretenlere bakıyorsunuz, asgari ücretle geçiniyor…
“Bana yetiyor kardeşim!” diyor ısrarla…
Diyecek şey bulamıyorsunuz…
Anlatmak için içinizde derman kalmıyor…
Söylesek de dinlemeyecek, anlatsak da anlamayacak neticede…
Böyle bir durumla sık sık karşılaşıyoruz anlayacağınız…
Ama artık biz de öğrendik meseleyi…
Kesinlikle uzun uzadıya anlatmak için çaba harcamıyoruz artık.…
“haklısın” diyoruz sadece…


.....


İşgal her yerde!


-Ana Caddeleri araçlar istila etmiş
-Sokak araları ise park yapan araçların işgalinde.
-Her cami köşesini dilenciler işgal etmişler.
-Kafe önlerini ise "Harçlık ver" diyen çocuklar istila etmiş.
-Kent Merkezi resmen beton binaların işgali altında…
-Boş arsalar çöp istilasında.
-özürlüler için ayrılan araç park yerlerini, kafadan özürlüler işgal etmiş halde.
-Okul önlerinde seyyar satıcı işgali…
-Duvar ve Direkler, afiş yapıştırma işgali altında.
-Kapıdan satış yapıp insanların canını yakanlar, şehrin dört bir yanını işgali altına almış.
-Esnafın malları kaldırımları işgal etmiş.
-Kafanızı kaldırdığınız her yeri ilan tahtaları istila etmiş.
-Araç park edebileceğiniz yerler, esnaflar tarafından dubalarla işgal edilmiş.
-Yolları taksiciler, kaldırımları motosikletler işgal etmiş vaziyette.
Kısacası…
çıkın sokağı şöyle bir dolaşın.
Bu yazdığımız işgal ve istilaların birçoğuna şahit olacaksınız.
Bu işgallerin tümü galiba düşman işgalinden kurtulmaktan daha zor…
Baksanıza…
Yıllardır bir türlü kurtulamıyor bu şehir bu işgallerden…


.....


BİRAZDA GüLMEK LAZIM


Yaşlı bir çift her yıl düzenlenen bir festivale giderlermiş. Her yıl yaşlı adam festivalde düzenlenen "10 dolara uçak gezintisi"ne katılmak ister, her yıl da karısı itiraz eder ve şöyle dermiş:
- "10 dolar 10 dolardır.".üç yıl beş yıl "10 dolar 10 dolardır" derken en sonunda yaşlı adam demiş ki; "Bak, artık 71 yaşındayım, bu uçağa bu sene binmezsem bir daha hiç şansım olmayabilir." Fakat karısı tınmamış ve şöyle demiş;
- "10 dolar 10 dolardır...". Ama bu sırada uçağın pilotu bunları duymuş ve ikisine bir pazarlık önermiş:
- "İkisi de uçağa binecekler, eger uçuşun başından sonuna ses çıkarmadan dururlarsa bedava. Ama eğer çıt çıkarırlarsa, 10 dolar ödeyecekler..."
Yaşlı çift kabul etmiş. Ve uçağa binmişler. Pilot da bahis söz konusu olunca başlamış acayip manevralar yapmaya... Taklalar atmış, uçağı kendi ekseninde döndürmüş, ani duruşlar, dönüşler, dalışlar yapmış.Ama arkadan ses yok! En sonunda pes etmiş ve uçağı indirmiş. Yaşlı adama dönmüş;
- "Bildiğim her numarayı denedim. İyi dayandınız. İkiniz de çıt çıkarmadınız..." Yaşlı adam cevap vermiş:
- "Karım uçaktan düşünce söyleyecektim ama 10 dolar 10 dolardır..."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi