1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Çağırılmayan yere davulcu ile zurnacı gider...

 


 


Bundan yıllar, ama yıllar önce…


Yani…


Aday adayları arasından adayların parti üyeleri ya da delegeleri tarafından belinlendiği dönemlerde, kendisine güvenen isimler aday adayı olurmuş…


O zaman da parasına, mevkisine ve çevresine güvenenler yok değilmiş hani…


Bunlar aday adayı olmaya karar verdikten sonra parti liderlerinin yanında alırmış soluğu…


“Ben aday olmak istiyorum. Şu kadar param var, bu kadar çevrem var, böylesine önemli mevkiim var. Yardımınızı bekliyorum” derlermiş parti liderlerine…


Parti liderleri, yani Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş gibi isimler, daha konuşur konuşmaz üye ya da delegenin kendisini seçmeyeceğini bilirmiş…


Bilirmiş bilmesine de, yüzüne direk söyleyemezmiş hiçbiri…


-“Senden iyi aday mı bulacağız? Aslında tam da bize lazım insansın” falan deyip, savuştururlarmış gelenleri…


Kapıdan yolcu erken de “Seçil de gel kardeşim” olurmuş son sözleri…


Eğer aralarında gerçekten de önem verdikleri, saygı duydukları ama seçilemeyeceğine de inandıkları kişiler olursa “İyi düşündün mü bunu? Bak bu iş diğer işlere benzemez. üzülürsün, yıpranırsın, paran gider” falan diye uyarır, adaylıktan vaz geçmesi için gayret ederlermiş…


Aradan yıllar, ama yıllar geçince, adayları parti üye ve delegeleri değil de genel başkanlar seçmeye başlayınca bunların hepsi kalkmış ortadan…


Herkes adaylığı kendisine hak görmeye başlamış.


Zira herkesin adaylığı kendisine layık görmesini gerektirecek örnekler çoğalmış ortalıkta.


-“O bile aday yapıldı, benim neyim eksik? Hem partinin üyesine ve delegesine de artık ihtiyaç yok” diyenler, soluğu adaylık başvurularının yapıldığı yerlerde almaya başlamış.


Böyle düşünenlerin çoğu hayal kırpıklığına uğramış tabii.


çünkü hiçbiri aday yapılmamış…


Bugün için hala bu şekilde düşünenler var.


Hala her seçimde “şansımı denemeliyim. Benim diğerlerinden neyim eksik” diye soluğu adaylık başvurusunun yapıldığı yerlerde arayanlar var.


Hala aynı şekilde düşünüp, aday olanlar ve aday olarak kendisinin tercih edileceğini düşünenler önemli bir hususu kaçırıyor…


önemli bir konuyu resmen atlıyor…


çünkü…


Adaylık meselesi o eskiden uygulanan  “Seçil de gel kardeşim” durumundan, yıllar itibarıyla  “Ben çağırıyorsam gel” durumuna geçiş yaptı…


“Ben çağırıyorsam gel” denilen herkes aday yapılmaya başlandı.


“Ben çağırıyorsam gel” denilmeden gidip aday olanların tamamı büyük hayal kırıklığı yaşadı…


Merak etmeyin, çağrılmadan aday adaylığı başvurusunda bulunanların tamamı bundan sonra da hayal kırıklığı yaşamaya devam edecek…


O yüzden aday adayı olmak isteyenlere tavsiyemiz olsun…


Artık siyasette o eski yıllarda işleyen üyeye ve delegeye dayalı bir düzen yok…


Genel başkanların kendilerine göre kurmuş olduğu bir düzen var…


çağırıyor ve sizi istiyorsa gidip aday adayı olun.


çağırılmıyorsanız, bugünkü düzenin düzüleni olmak kaçınılmaz olacaktır…


Zira…


çağrılmayan yere ancak ve ancak davulcu ile zurnacı gider…


..... 


Bu dersi çok seviyoruz…



Dershanede hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve bir çizgi film gösterilmeye başlanmış.
Filmin adı " Küçük Tavuk"
Bir kümes var. Kümeste birçok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor. Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor.
Yaşlı ve büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor.
Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst yemlenemeyen tavuklar da zayıf ve küçük tavuklar.
Yaşlı ve büyük horoz ise dışarı bırakmadığı tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.
Kümese giremeyen tilki bunun üzerine kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen küçük ve genç horoz her gün gelip tilkiden mısır alıyor. Bir süre sonra tilki küçük ve genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince genç horoz hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor.
Böylece yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor. Horozun etrafındaki tavuklar azalmaya başlıyorlar. Artık popüler olan genç ve artık irileşen horozun etrafında ise tavuklar toplanıyor. Bu aşamada tilki kümesin kapısının önüne mısır bırakıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor.
Kapıyı açalım mı açmayalım mı diye. Sonunda korkarak kapıyı açıyorlar ve kafalarını dışarı uzatıp yemlenip hemen geri çekiyorlar. Bir süre böyle devam ediyor. Hiçbir şey olmuyor. Kümesteki tavuklar rahatlıyor. Korkuları azalıyor.
Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar genç ve artık güçlü horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar. Kümesteki her tavuk semiriyor. Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor.

Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca yemlenen tavuklar yemlene yemlene mağaraya kadar gidiyorlar. Sonra mağaraya giriyorlar. Onları içeride bekleyen tilki bütün kümes mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor."

çizgi film burada bitmiş. Işıklar yanmış. Ve dersin hocası kürsüye çıkarak, "İşte üçüncü Dünya ülkeleri böyle yönetilir" diyerek derse başlamış.

Sonra da şu soruları sormuş:
1-Kümes NERESİ?,

2-Yaşlı horozlar KİMLER?
3-Genç horoz KİM, şu anda neler yapıyor?

4-En önemlisi tilki KİM?


 


 .....


 


Böyle de bir durum var yani!


 


Belediye başkanlığı ya da meclis üyeliği hiç fark etmez…


Aday adayları içinde:



-Aday yapılmayacağını daha bu günden bilenler var…
En küçük bir adaylık ümidi dahi taşımıyor bu isimler.
O yüzden ortalarda falan da dolaşmıyorlar.
Dahası…
Listeler açıklandığında, kendi isimlerinin o listede olmadığını görünce çok da şaşırmayacak olan simler bunlar.
Dolayısıyla oldukça da rahatlar.



xxx



Aday adayları içinde…
-Adaylık beklemeyen fakat, “belki olur” düşüncesiyle, içlerinde küçük de olsa bir ümit besleyenler var…
Listede olmaya her ne kadar kilitlenmemiş olsalar da “Bi ümit işte” düşüncesiyle günlerini geçiriyorlar.
Kısacası: Tam bir piyango gözü ile bakıyorlar şu sürece.
“Aday yapılmazsak mesele yok, aday olarak gösterirlerse ne ala” diyorlar açıkçası…



xxx



Aday adayları içinde…
-Amacı adaylık olmayıp, Aday adayı olmakla hedeflediği yolda yürüdüğüne inananlar var.
Bunlar da, “Nasıl olsa aday adayı olmakla particiliğimi tescilledim” ya da “Aday adayı olarak makamda yükselmeye bir adım attım” gözü ile bakıyorlar seçime…
Listede olup olmayacakları pek ilgilendirmiyor kendilerini.
çünkü onlar zaten aday adaylığı ile amaçlarına ulaştığını zannediyorlar.



xxx



Aday adayları içinde…
-Süreçle ilgilenmiyormuş gibi yapıp, aslında dokuz doğuran, listede olacağına inanıp, çevresine de “nasipse olur” psikolojisi içindeymiş gibi görünenler var.
Dahası…
Listede olmayı hak ettiğine inanan bu isimler ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını da şu sıralarda bilemez durumda…
Her ne kadar dışarıya karşı renk vermeseler de, gece yattıklarında başkanlık hayallerini çoktan kurmaya başladılar bile…



xxx



Aday adayları içinde…
-Kesinlikle aday gösterileceğine inanan, bunun için gece gündüz çalışan, Eskişehir’deki gayretini Ankara genel merkez binasında da sonuna kadar sürdürenler var.
Bu isimler “Kesinlikle aday gösterileceğim” gözü ile bakıyor bu sürece.
Doğrusunu söylemek gerekirse, en çok paranoyayı da bu kendinden emin, seçileceğine bile  kesin gözle bakanlar yaşıyor.


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi