1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

CHP'de ön seçim isteyenlerin samimiyeti...

Cumhuriyet Halk Partisi'nde herkes Ön seçim istemesine rağmen, CHP adaylarını ön seçimle belirleme yöntemini bir türlü uygulamıyor.
Dışarıdan baktığınızda ise kabahat, ister istemez parti genel merkezinin üzerinde kalıyor.
Halbuki...
Kabahat hiç de dışarıdan bakıldığında görülen algı gibi değil.
Asıl kabahat sanki, ön seçimi ısrarla isteyenlerin bu isteklerinde samimi olmamalarından kaynaklanıyor.
Eskişehir'de, CHP çevresinde bir süredir yaşananlara baktığınızda ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız...
İsterseniz, geçtiğimiz kongrelerden başlayalım hatırlatmaya.
Herkesin "Ön seçim" dediği bir ortamda yapılan kongreleri anımsayın.
"Ön seçim" diye tutturan insanların, kongrelerde çarşaf liste olmasın diye nasıl mücadele ettikleri daha dün gibi anımsanmıyor mu?
Gelelim bu güne...
Yaklaşık 6 ay sonra bir seçim var.
Bu seçimde partinin milletvekili adayları belirlenecek.
Yöntem konusunda, Yılmaz Büyükerşen'in haricinde herkes "Ön seçim ile adaylar belirlenmeli" diyor.
Yani...
-"Milletvekili adayları, partinin tüm üyelerinin katılımıyla, hakim huzurunda yapılsın" istiyor.
Daha basit bir söylemle;
Diyor demesine de, bu dediğinde gerçekten samimi mi?
İşte bu konuda ön seçim isteyenlerin çok da samimi olduğunu söylemek çok zor.
Zira...
Partinin Milletvekili adaylarının, partinin üyelerince belirlenmesini söyleyeyip "ön seçim olsun" diyenlerin, sıra yeni il yönetiminin belirlenmesine geldiğinde 180 derece dönüş yapıp "Olağanüstü kongreye falan gerek yok. Bir il başkanı ismi belirleyelim. O'nun altında da bir yönetim oluşturalım. Genel Merkez de bu belirlediğimiz isimlerin atamasını yapsın. Olsun bitsin" için çaba sarf ediyor.
Bu da, sürekli ön seçim istiyor görünenlerin nasıl bir samimiyet içinde olduklarını resmen ortaya koyuyor.
......

Sevgi ve saygı...


Bazı insanlar vardır, hiç sevmezsiniz.
Ortada hiçbir neden olmasa bile, adeta nefret boyutundadır sevgisizliğiniz.
Yine, bazı insanlar vardır,koşulsuz seversiniz...
Ortada sevmenizi gerektirecek bir neden yoksa bile, kanınız kaynar, kendinize yakın bulursunuz...
Demek ki, Sevgi bir tercih meselesidir...
Sonuç olarak:
Sevmek ya da sevmemek, insanın tercihine kalmış bir olgudur...
Ama Saygı böyle değildir...
Nefret ettiğiniz bir insana bile saygı duyabilirsiniz...
Diğer yandan...
Sevdiğiniz bir insana, saygı da duymayabilirsiniz.
Demek şöyle bir şey çıkıyor ortaya;
Sevgi tercih, saygı mecburiyettir...
Nedendir bilinmez, insanların kesin çizgileri var...
Sevdiği insana saygı duyup, sevmediği adama ise bir türlü saygı duymamak gibi...
Kesinlikle tarafsız değiller bu konuda.
Her olaya kendi tarafından baktığı için, onu sadece kendi bakmış olduğu tarafı ilgilendiriyor.
Örnek vermek gerekirse...
AKP'den nefret eden biri, AKP'nin gerçekleştirmiş olduğu Duble Yolları, son günlerde sıkça gündeme gelen Açılımları, hatta sigara yasağı gibi uygulamalarını doğru bulup, saygı duyabilir...
Yani AKP'den nefret etmesi, AKP nin gerçekleştirmiş olduğu bu uygulamalara saygı duymamasını gerektirmiyor...
Bu örneğin tam tersini Eskişehir ölçeğinde değerlendirirsek...
AKP görüşünde olan insanların, hiç sevmedikleri Büyükşehir belediye Başkanının Tramvay, Porsuk ve Parklar gibi projelerine saygı duymaları yadırganacak bir durum değil...
Ama nedense...
Yukarıda da söylediğimiz gibi, bazıları tarafsız olmaktan çok, meselelere kendi tarafından bakıyor.
Dolayısıyla da, sevmedikleri insanın ne kendisine, ne de yaptıklarına saygı duyuyor...
Sevgi için diyeceğimiz bir şey yok ama...
Saygı için, galiba biraz da hakkın teslimiyeti gerekiyor.
........

Bizden söylemesi

Büyükşehir Belediye Meclisinde çoğunluğu olan AK Parti grubunun bir uygulaması var.
Görüşülen konu ne olursa olsun önce komisyona havale ediyorlar.
Konu basit de olsa, o anda karar verilmesinde herhangi bir sakınca da olmasa, konuyu komisyona havale ediyorlar.
Bu durum, araştırma ve inceleme gerektiren konular gündeme geldiğinde doğru bir yöntem.
Ancak...
Son derece basit ve o anda rahatlıkla karar verilebilecek konularda bile komisyona gitmesini sağlamak, sanki AK parti çoğunluğunun kendine güvenmediği, anında karar verme yeteneğine sahip bulunmadığı gibi bir izlenim doğuruyor.
Bizden söylemesi...
.......


Boşuna demiyoruz "bu şehrin milletvekilleri bu şehirde
yaşayanlardan seçilmeli" diye

İbrahim Dedelek ile konuştuk dün...
Bundan bir süre önce Ankara'da bir operasyon geçirdiğini bu sütunlarda yazmıştık.
Sesindeki canlılıktan da anladık ki, eskisinden daha sağlıklı hale gelmiş.
Hastanede geçirdiği operasyon sonrası yaşadıkları bir hayli duygulandırmış kendisini.
-"CHP'li, AKP'li arayıp, 'Geçmiş olsun' demeyen kalmadı. Hiç ummadığım insanlar arayıp, geçmiş olsun dileklerinde bulundular. Gerçekten insanın gözleri yaşarıyor" dedi önce.
Ardından da...
-"İyi ki bu şehirde Milletvekilliği ve Bakanlık yapma mutluluğunu yaşamışım. Bu şehrin ne denli vefalı olduğunu bir kez daha anladım" dedi.
Yazılarımızda hep söylüyoruz...
-"milletvekilleri bu şehirde yaşayan,bu şehirde karşılığı olan,bu şehrin içinden çıkan insanlar olsun" diyoruz.
İşte bunu boşuna demediğimiz bir kez daha İbrahim Dedelek örneği ile ortaya çıkıyor.
Bu gün Eskişehirlilerin çoğu bu şehirde Milletvekilliği yapan insanların isimlerini bile hatırlamazken, bu şehrin içinden çıkan milletvekillerini kesinlikle unutmuyor.
En kötü gününde de, en sevinçli anlarında da yanında oluyor, hal hatır soruyor.
Bundan daha güzel bir sahiplenme var mı?
.......

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Üç arkadaş, üçü de birbirinin canı. Tek sorun yaşlarının artık fazlaca kemale erip, eşlerinin pek de... genç olması. Günlerden bir gün biri diğerlerine:
- Beyler benim keyfim çok kaçık. Karım beni aldatıyor galiba. Üstelik de bir marangozla.
- Olmaz öyle şey, sen içini ferah tut, bizimkiler aldatmaaz... Ama nerden anladın?
- Karyolanın altında hep tahta talaşları görüyorum.

Derken ikincisi de karısından kuşkulanmaya başlar. Onun takıntısı da bir boyacı. Kuşkularının ana sebebi de karyolanın çevresindeki farklı renklerdeki çizikler ve üstüne üstlük bulunan iki adet fırça kılı.
Aradan zaman geçer ve nihayet üçüncüsü utana sıkıla derdini döker ortaya.
- Arkadaşlar benim derdim hepinizden büyük, üstelik tam bir felaket. Karım beni aylardır bir at ile aldatıyor.

Diğerleri:
- Saçmalama lan olmaz öyle şey!
- Nasıl olmaz? Ne zaman karyolanın altına baksam hep aynı jokeyi görüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi