1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Göstere göstere yapmak da neyin nesi?

 


 


Bir arkadaşımız var.


Sizden iyi olmasın, dünyanın en iyi insanlarından birisi olduğunu söylesek, yalan söylemiş olmayız.


Ticaretle uğraşır. Borcuna sağdıktır. Herkes onunla iş yapmak ister. Ticaret yapıp da pişman olan yoktur.


çok okur ama sessiz biridir.


İnsanları kesinlikle kızmaz. Nerede ne söylenmeyeceğini bilir.


Arkadaş ortamında sohbet ederken, birden onun olmadığını, ortadan kaybolduğunu fark ederiz.


Sonra anlarız ki namaz kılmaya gitmiş.


Sonra sessizce gelir, yerine oturur ve sohbete devam eder.


Yukarıda da söyledik ya, gerçekten iyi bir insandır…


xxx


Şimdi…


Ankara’dan üst düzey bir bürokrat geliyor Eskişehir’deki kuruma.


Görevi hepsinin üzerinde ya, kurumun kapısında karşılıyorlar.


İniyor aracından.


Daha kendisini karşılayanlarla el sıkışmadan, aracın arka koltuğundan inerken çıkartıyor ceketini.


İkinci adımda sıvıyor gömleğin kollarını.


Kendisini karşılayanlar daha “hoş geldiniz” demeden “Mescit nerede?” diye soruyor.


Hani derler ya “Göstere göstere” diye. İşte tam da onu yapıyor.


Be mübarek adam hiç mi yolda durup mola vermedin?


Bu kadar tiyatro oynamanın ne gereği var.


Başka bir örnek…


önemli mi önemli bir toplantı…


Toplantı salonu son derece kalabalık…


Toplantının orta yerinde en önde oturan adam çağırıyor toplantının sunucusunu.


Kulağına bir şeyler fısıldıyor.


Sonra da kalkıp çıkıyor salondan.


Kulağına bir şeyler fısıldanan adam çıkıyor kürsüye, “Efendim bilmem ne bey namazını eda edecek. Birkaç dakikalığına toplantıya ara veriyoruz” diyor.


Salonda toplantı için bulunanlar, Tiyatro’nun başka bir versiyonunu izliyor.


üst düzey bir siyasetçi geliyor örneğin.


Partinin şehirdeki temsilcileri peşinde…


Bir ara dönüp bir şeyler söylüyor yanındakilere.


En önemli ziyaretin ortasında, istikamet cami oluyor.


xxx


Yukarıda arkadaşımızdan bahsettik…


Aşağısında da üst düzey bürokrat ve siyasetçilerden…


Hepsi namaz kılıyor bir şekilde…


Fakat…


-“Sence hangisi makbul?” diye sorarsanız, müdürü, genel müdürü, bakanı-milletvekili hepsini toplasanız, o arkadaşımızın tırnağı bile etmez…


Zira…


O arkadaşımız ibadetini göstermeden yapmak için gayret sarf ediyor, diğerleri göstere göstere yapmak için kendini yırtıyor.


....


 


Eskişehir küçük yer. Herkes herkesi biliyor…


 


Adam hakkında aleni iddialar var…


Başlıyor konuşmaya:


-“Beni çekemiyorlar. Beni itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Halbuki ben şöyle iyiyim, böyle güzelim. Yaptığım işi benden daha iyi yapan yok. Bunlar başarılı insanı haz etmiyorlar. Bunların bütün derdi bu.”


öyle bir anlatıyor ki kendini, söylediklerini sonrasında hatırlasa, kendi kendine aşk olur.


Adam hakkında ciddi suçlamalar var mesela…


Yokmuş gibi yaşıyor…


Sorulduğunda ise başlıyor anlatmaya…


-“Yahu arkadaş benden ne istiyorlar bir türlü anlamadım? Ben kendi halinde, işime gücüme bakan, mazbut aile babası biriyim. İşimde gücümdeyim. İşte bunu bir türlü hazmedemiyorlar. Attıkları iftiranın, yaptıkları dedikodunun aslı astarı yok. Ne yapalım? Meyve veren ağaç taşlanırmış. çekeceğiz bunu” diyor…


İşin kötü tarafı…


Hakkında ileri sürülen iddiaların ve ciddi suçlamaların doğru olduğunu herkes biliyor.


Eskişehir, Büyükşehir statüsüne sahip ama küçücük bir şehirden farksız…


Herkes kimin ne olduğunu, kimin ne yaptığını, kimin nasıl davrandığını biliyor.


Her türlü gelişmeden herkesin anında haberi oluyor.


Hakkında iddia ve suçlama yapılanlar bir sohbet ortamında “Bunlar tamamen yalan. Ben şöyleyim-böyleyim” diye masadakilere anlatanlar var ya, masadan kalkar kalkmaz, masada kalanların hakkında neler söylediğini de aslında çok iyi biliyor…


.....


Sorun istediğiniz kişiye!

İstediğiniz ekonomiste, istediğiniz mali müşavire, istediğiniz muhasebeciye sorun.
Olmadı…
Bir sanayici ya da ticaretle uğraşan bir tanıdığınız varsa da sorabilirsiniz.
Onu da bulamazsanız, sokağınızda bulunan bakkala sorun…
200 milyon lira borcu olup, karşılığında 20 milyon lira bile geliri olmayan bir ticarethanenin çoktan batmış olduğunu söyleyecektir.
Resmen battığı açık seçik görünmese bile, kayığın yarı beline kadar su içinde olduğunu ve batmasının kaçınılmaz bir gerçeği barındırdığını da ilave edecektir.
Eskişehirspor işte bu durumdadır.
Bu kayığın yeniden yüzer hale gelmesi için harcanması gereken para, yeni bir kayık’a yapılacak yatırımdan kat be kat fazladır.
Bu kayığın bu şartlar altında batması kaçınılmazdır.
Denizaltı özelliği taşımıyorsa, bu şartlarda bu kayıktan hayır beklemek her geçen gün daha da imkansız hale gelmektedir…


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi