1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Göz göre göre gelen!

Salgında şu yaşadığımız şu süreci hatırlayın...
Herkes; vaka ve  hasta sayısının giderek artacağını...
Hastanelerde yer kalmayacağını ve yığılmaların olacağını...
Sağlık personelinin artan vaka ve hasta sayıları nedeniyle yetersiz kalacağını...
Vaka sayılarının artması nedeniyle kısıtlamaların yeniden geleceğini....
Kısıtlamalarla birlikte piyasaların daha kendine gelmeden ikinci bir çöküntü yaşayacağını... BİLİYORDU...
Fakat...,
Ne Devlet ciddiye aldı bunu...
Ne de yurttaş ciddiye aldı...
Aslında mesele; Cinayet işleneceğinin bilindiği ama hiçbir önlemin alınmadığı için göz göre göre cinayetin yaşandığı bir hikayeye benzedi...
Keşke; Devlet de, yurttaş da üzerine düşeni zamanında yapmış olsaydı da...
Göstere göstere gelen cinayet önlenebilseydi...
Devlet, zamanında, gerekli ve yeterli önlemi almadı, alamadı.
Yurttaş, kurallara uymak yerine, uymamayı tercih etti.
Zamanında kişisel gerekli ve yeterli önlemleri almadı.
O yüzden;
Aslında bugün yaşadığımız süreç, göz göre göre gelen ve geleceğini de herkesin bildiği bir durumdan ibarettir…


.....


öyle bir dahi düşünün ki; öğretmenliği ile
övünmek istiyor...


1937 yılının bir akşamı Atatürk akşam sofrasında sık sık misafir ettiği Behçet Kemal’e dönerek;
“Sen çabuk şiir yazarsın, şu içerdeki odaya çekil, bende hangi nitelikleri görüyorsan hepsini anlatan bir şiir yaz” emrini verdi. Behçet, hemen içeri odaya geçti; ve yarım saat gibi kısa bir sürede büyük bir mazume ile Atatürk’ün yanına döndü.
“Oku bakalım” dedi. Behçet, mısraları vurgu ve ses tonuna uygun bir şekilde okudu. Mısralar Atatürk’ün yiğitliği, zaferleri, devrimlerini anlatıyordu. Fakat her zaman Behçet’e bol bol iltifat eden Atatürk, durakladı, yüzünde bir gölge dolaştığını hissettim.
“Behçet olmamış” dedi. “Benim asıl bir niteliğim var ki onu hiç yazmamışsın.” Hepimiz bu söylediklerine şaşırmıştık. Bu yazılmayan niteliği ne olabilirdi? Atatürk, bizi fazla bekletmedi ve; “Benim asıl niteliğim, dedi, öğretmenliğimdir. Ben milletimin öğretmeniyim, bunu yazmamışsın.”
Bir öğretmen olarak ve öğretmenin misyonuna inanmış birisi olarak heyecandan ve gururdan ağlayasım geldi. İmkân olsaydı ellerine kapanmak isterdim. öğretmene böyle bir yüce saygıyı en yüce bir ağızdan işitiyordum.
Ord. Prof.Dr. Sadi IRMAK
öyle bir insan düşünün ki; Kazandığı zaferlerden, Askeri dehasından, gerçekleştirdiği devrimlarden,kurduğu Cumhuriyetten, yarattığı mucizelerden ve birbirinden değerli özelliklerinden değil de, öğretmenliği ile gurur duyan  bir lider.
öğretmenliği ile övünen, öğretmenlere tapan ve öğretmene kıymetin en yücesini gösteren dahi bir lider.
O yüce insanın, Baş öğretmenin nezdinde tüm öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun...


.....


Bu insanlarla nereye varılabilir ki?


-Adam maske takmıyor, maske takmayanlar için demediğini bırakmıyor.
-Adam, hem de hiçbir işi yokken dışarıda geziyor, dışarıda gezenlere verip veriştiriyor.
-Hiçbir kurala uymuyor örneğin, hiçbir kurala uyulmadığından yakınıyor.
-Yaya geçidinden geçtiği sırada kendisine yol vermeyen araç sahibine kızan adam, arca bindiğinde yaya geçidinden geçenlere yol vermiyor…
-Zamanından önce çöp çıkartana küfür eden adam, ilk fırsatta zamanından önce çöp çıkartıyor.

-Yere tüküren gördüğünde neredeyse yüzüne tükürecek kadar sinirlenen adam, lama gibi yere tükürüyor.
-Kırmızı ışıkta geçene kızıp, kırmızı ışıkta geçiyor.
-Kendine korna çalana kızıyor ama sürekli olarak gerekli gereksiz herkese korna çalıyor.
-Yasak yere park eden araç sürücülerine demediğini bırakmıyor ama kendisi hiçbir yasağı dinlemiyor.
-Tramvaya paldır küldür binenlere “Oha” diyor ama bir binişi var ki aynı tramvaya, boğa yanında kibar kalır.
-Sıradayken önüne geçene demediğini bırakmıyor ama nerede sıra görse gidip en öne girmeye çalışıyor.
-Yere çöp atana kızıyor, kendisi yere çöp atıyor.
-Eleştirmediği kimse kalmıyor kendi eleştirildiğinde deli oluyor.
-Dedikodu yapanlara tepki gösteriyor ama kendi dedikodunun dibine vuruyor.
-çalana çırpana kızıyor kendi çalıp çırpıyor
-Başkalarının karısı ve kızına demediğini bırakmıyor, kendi karısı ve kızı ile ilgili denilenler karşısında cinayet işler hale geliyor.
-Başkalarına vatan haini diyor kendisi vatan için kılını kıpırdatmıyor.
Kısacası…
Bu ülkede yaşayan büyük bir çoğunluk, başkalarına hak görmediği her şeyi kendisine hak görüyor…
Başkalarına vermediği payeyi kendisine reva görüyor.

Diğerlerinin yapmaması gereken her hareketi kendisine yakıştırıyor…
Aslında…
En az eleştirdiği, yargıladığı, küfür ettiği insanlar kadar kendisinin de defolu olduğunu bilmiyor.
Ya da bilmek istemiyor…
İşine öyle geliyor…


.....


Akıllanmazsak var ya!


-Dayanışmanın yok olması.
-üretimin zayıflaması.
-Tüketim çılgınlığı.
-Vergilerin artması.
-Liyakatin dikkate alınmaması
-Adaletsizliğin yaygınlaşması.
-Umutların kırılması.
-Göçün hızlanması.
-İblisane bir gurur ve kibir.
-Gösteriş, riyakarlık ve yalakalık.
-En kötüsü de: Her şey normalmiş gibi, bütün bunları görmezden gelen ve kabullenen bir topluğun olması.
***
700 yüzyıl önce yaşamış olan İbni Haldun, bir toplumun çöküş nedenlerini yukarıdaki şekliyle sıralamış.
Yüzyıllar öncesinden böyle bir sıralama yapmış…
Tek tek bir daha okuduğunuzda şunu göreceksiniz:
Maşallah hiçbirini atlamamışız ülke olarak…
Tek tek yerine getirmişiz yapılması gerekenleri!
Sıra haliyle çöküşe gelmiş…
Böyle giderse ve akıllanmazsak, o da olacak sanki!


.....


BİRAZDA GüLMEK LAZIM


Kadının biri kasabalarında kurulan panayırda şöhretini duyduğu falcının çadırına girmiş. Falcı, karanlık ve dumanlı bir ortamda önündeki ışıklı kristal topa bakarak gelecek hakkında kendisine gelen mistik haberleri iletmeye başlamış..
“Bunu söylemem kolay değil ama sözü dolandırmayacağım..” demiş üzgün bir ifade ile, “Dul kalmaya hazırlan evladım.. Kocan bu sene feci bir şekilde ölecek!..”
Kadın, titreyerek yanan mum ışığında hafif ürpererek falcının yüzüne bakmış, kendine gelebilmek için birkaç defa derin nefes alıp vermiş, heyecandan kuruyan genzini temizleyerek
“B.. Bir şey sorabilir miyim?..” demiş,
“Evet?..”
“Pekii.. Beraat edebilecek miyim?..”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi