1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Hiçbir haber bizi şaşırtmayacak...

 


Kadının biri eve 2 tane falcı kadın çağırıyor…


Falcılar geliyor eve…


Başlıyorlar fal bakmaya.


Bu sırada falcı kadınlardan biri “Sana çok fena bir büyü yapılmış. İşin çok zor” diyor.


Evin sahibi kadın başlıyor korkudan titremeye “Ne olacak şimdi?” diye…


Falcı kadınlar “Hem de ziynet büyüsü yapmışlar” diye daha da korkutuyorlar önce.


Ardından da…


-“Bu yapılan büyüyü bozabilmemiz için, büyünün hangi ziynet eşyasına yapıldığını bulmamız lazım. Tek tek hepsini okumamız lazım” diyorlar.


Bu söz üzerine ev sahibi kadın bütün ziynet eşyalarını toplayıp getiriyor ve 2 falcı kadının önüne koyuyor.


Tek tek okudukları bilezikleri, altınları bir kesenin içine atıyorlar. Sonrada keseyi kadına veriyorlar.


Ancak verdikleri kesenin içinde kadının ziynetleri yok. O’nu çoktan ceplerine saklıyorlar.


Büyü bozuluyor kadın kurtuluyor!


Sonra ev sahibi kadın 2 falcıya bir de para verip, dışarıya kadar uğurluyor.


Dönüp keseyi açtığında ise, içinde ziynet eşyaları yerine elektrik telleri buluyor ama iş işten geçiyor tabii.


Televizyon’da haberleri izlediğimiz sırada bu haberi duyunca kendi kendimize “Vay arkadaş!”dedik…


Kendi kendimize devamını getirecektik belki ama bu haberin hemen ardından, Diyanet’in “Cep telefonu mesajıyla boşanmak mümkündür. Boşanma, kadının mesajı okuduğu andan itibaren başlar” fetvasına ilişkin haber yayınlanmaya başladığında, artık bu ülkede hiçbir haberin bizi şaşırtmayacağına karar verdik…


 


.....


Geldiğimiz nokta…


 


“Nasıl gidiyor?”diye sorduğumuz bir dostumuz, “önce sana bir fıkra anlatayım. Sen durumdan vazife çıkar” diyerek anlatmaya başladı.


Seçim kampanyasında, "Her vatandaşımla tek tek ilgileneceğim" sloganını kullanan Temel, seçimi ezici bir üstünlükle kazanmış. Başkan olan Temel, bu sözünü tutmak için bir cezaevini ziyarete gitmiş. Mahkumlara sorular sormaya başlamış: 
- Sen niçin buradasın? 
- Kader kurbanıyım Sayın Başkanım, suçsuzum!.. 
Başka bir mahkuma sormuş: 
- Sen niçin buradasın? 
- Yanlışlıkla buradayım Sayın Başkanım, suçsuzum!
üçüncü mahkuma sormuş:
- Peki, sen niçin buradasın? 
- İftiraya uğradım Sayın Başkanım, günahsızım! 
Cezaevindeki son mahkuma kadar aynı soruyu soran Temel, hep aynı yanıtları almış: 
- Suçsuzum Sayın Başkanım!
Aynı soruyu son mahkuma sormuş: 
- Peki, sen niçin buradasın? 
- Suçluyum, Sayın Başkanım, cezama razıyım!.. 
Temel sinirlenmiş ve cezaevi müdürüne emir vermiş: 
- Atın bu adamı dışarı, içerdekilerin ahlakını bozacak!


.....


 


Bu iş resmen iddiaya bindi…


 


Bugünkü yazılara madem fıkralarla başladık. Bir fıkralı yazı daha gelsin o zaman size…


Halil ünal’ın bundan önceki yönetiminde yer alan bir yönetici ile konuşmuştuk o tarihlerde.


ünal yönetiminin görevden ayrılıp, Sinan özeçoğlu yönetiminin işbaşına geldiği sürecin hemen hemen ilk günleriydi.


Bize:


-“Aman ha! Bundan sonra kulüp yönetiminin önünden bile geçmem! Paranla rezil oluyorsun! üstelik, üzerine yapmadığın bir sürü ithamlar ve iftiralar atılıyor” demişti.


Daha dün gibi hatırlıyoruz…


Geçtiğimiz günlerde yapılan Eskişehirspor kongresinde işbaşına gelen Halil ünal yönetimine baktık, bu isimin yine yönetimde olduğunu gördük.


Dün sorduk kendisine:


-“Arkadaş sen bize bizzat böyle söyledin. Bir daha yönetici falan olmam dedin. Bugün bakıyoruz,  yine Eskişehirspor yönetiminde yer almışsın. Hayırdır?” diye…


-“Sana bir fıkra anlatayım mı?” diye başladı konuşmaya…


Ardından da…


Bektaşi bayram sabahı eşeğine odunları yüklemiş, eve gidiyormuş. Caminin önünden geçerken cemaat kesmiş yolunu. “Bak sen ne bayram biliyorsun ne de seyran. Camiye gelip gitmiyorsun. Gel bu mübarek günde bizimle bir bayram namazı kıl. Bir tövbe et. Günahlarından biraz olsun arın” demişler.


Bunun üzerine “Peki” demiş Bektaşi.


Odun yüklü eşeği orada bulunan bir adama teslim edip “Beni burada bekle. Ben namaz kılıp hemen geleceğim” demiş, girmiş camiden içeri.


Girmiş girmesine de, namazın bu kadar uzayacağını nereden bilsin.


Bir vakit sonra selam verip çıkmış dışarıya.


Elinde odun yüklü eşeği tutan adama “Sen şimdi bu eşeği al benim eve götür. çünkü bu iş iddiaya bindi. öyle de böyle de bitireceğim bu namazı. Tabii biterse” demiş…


Fıkrayı anlatan yönetici “Sahiden de, bir daha yönetici olmamakta son derece kararlıydım. Ancak süreç içinde öyle olaylar yaşandı ve öyle suçlamalarla karşılaştık ki, bu iş fıkradaki gibi iddiaya bindi” dedi.


......


 


Raporları görmek nasip olmuyor.


 


Eskişehirspor’da, Mesut Hoşcan’ın başkanlığı döneminde kulüp bağımsız denetleme şirketi tarafından denetlendi.


Denetleme yapan şirket, yaptığı denetleme ile ilgili olarak bir rapor hazırlayıp verdi.


Hazırlanan bu raporun özeti kamuoyuna açıklandı.


Raporun tamamını kimse göremedi.


Sonrasında ortaya bir sürü iddia atıldı.


Söz konusu raporda Mesut Hoşcan’ın kulüp 2 nci başkanlığı döneminde de usulsüzlükler tespit edildiği, bu yüzden raporun açıklanamadığı falan konuşuldu.


Sonuç olarak…


O dönem hazırlanan denetleme raporunun tamamını kimse göremedi.


Benzeri bir durum Sinan özeçoğlu yönetimi süresinde de yaşandı.


özeçoğlu ünlü bir denetleme şirketine kulübün hesaplarını denetlettirdi.


Şirket bir rapor hazırlayıp verdi.


Sinan özeçoğlu’nun görevi bırakması ve Eskişehirspor’a yeni bir yönetimin gelmesi nedeniyle hazırlanan raporun açıklanmayacağı söyleniyor.


özeçoğlu’nun “Yönetimden gitmişken, kulübe yeni yönetim gelmişken benim bu raporu açıklamam etik olmaz” diyormuş…


Kısacası…


Eskişehirspor ile ilgili bol bol deneteme raporu hazırlattırılıyor ama bu raporlarda ne var ne yok görmek bir türlü nasip olmuyor.


......


 


Biraz da gülmek lazım…


 


çobanın birisi, kurtlara karşı kahramanlık gösteren köpeğine bir koyun bağışlamış. Olacak ya, o günlerde köpek ölmüş, fakat çoban sözünden dönmemiş.


 


Köpeğe adanan koyun ise habire doğurmuş da doğurmuş, olmuş ayrı bir sürü. çoban bunları ne yapacağını bilememiş. En sonunda mahallin hakimine gitmiş, bu köpeğin mirasının kime kalacağını sormuş.


 


O da allem etmiş, kallem etmiş, kitapları karıştırmış; sonra da mirasın kendisine kalacağını söylemiş.


 


Büyük bir yükten kurtulan çoban derin bir nefes alıp ferahlamış, “hemen sabahleyin köpeğin koyunlarını sizin eve getireceğim” demiş.


 


Adam tam kapıdan çıkacağı zaman aklına bir şey takılmış, geriye dönerek sormuş:


 


- “Hakim bey, Ben bu sürüyü size getireceğim getirmesine de, aklıma takıldı; sen bizim köpeğin nesi oluyorsun?”


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi