1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Işıklar içinde uyu...

 


1985 yılıydı…


üniversite sınavında, Ankara’da bir bölümü kazanmış fakat bundan çok hoşnut olmamıştım.


Kazandığım bölümü okumak istemedim açıkçası…


O yıllarda, alınan puana göre, ön kayıt ile başka üniversitelerin bölümlerine girme imkanı da vardı.


Eskişehir Anadolu üniversitesi’nin, özellikle İletişim Bilimleri Fakültesi, bu sözünü ettiğim ön kayıtla öğrenci alan bölümler arasındaydı.


Rahmetli babam, bunu kesinlikle denememizi söyledi önce.


Ardından da…


-“Benim matbaacı bir arkadaşım, dostum var. Aynı zamanda Gazetenin de sahipliğini yapıyor. Onun üniversitede bir hayli de çevresi var. Rektörü de yakından tanıyor üstelik. Konuyu ona bir anlatayım” dedi.


Dediğini yapmış babam, konuşmuş.


Ertesi gün beni o “Dostum, Arkadaşım” dediği işadamının yanına gönderdi.


Gittim tabii erkenden…


Babam ile konuştuğu üzere zaten beni bekliyormuş…


 


Xxx


 


Kısa bir tanışma faslının hemen ardından aracına binip, doğruca Anadolu üniversitesi’nin Yunus Emre Kampüsüne doğru yola koyulduk.


Direkt Rektörün odasına çıktık.


O dönem Anadolu üniversitesi Rektörü Prof Dr Yılmaz Büyükerşen…


Anlattı durumu baba dostu…


Rektör Büyükerşen önce onu, sonra beni dinledi.


Ardından…


-“Puanın fena değilmiş ama şöyle bir sıkıntı var. ön kayıtların tarihi ne yazık ki sona erdi” dedi.


Bu benim için kötü bir haberdi tabi.


Rektör Büyükerşen ardından bana dönüp:


-“Biz şu anda bu fakültelerde Türkçe eğitim veriyoruz. Fakat Gelecek yıl İletişim bilimleri fakültesindeki bölümleri İngilizce eğitimi ile yapılır hale getireceğiz. Ben senin yerinde olsam, hazırlanır seneye bu fakülteye girerim. Böylece ilk İngilizce eğitim görmüş mezunlar arasında olursun” dedi.


Fena fikir değildi…


İyi de bir yıl boyunca ne yapacaktım?


Koskoca bir yılı sadece ders çalışıp, üniversite sınavına hazırlanarak nasıl geçirecektim?


İşte tam kafamdan bu sorular geçerken Rektör Büyükerşen, Gazete sahibi işadamına dönüp:


-“Bak. Sen bu çocuğu sahibi olduğun gazetene al. Bir yandan gazeteciliği öğrensin, diğer taraftan da bir yıl ders çalışıp, seneye müracaat etsin. Biliyorsun ben de bu yollardan geçtim. Tam bu çocuğun yaşlarındayken gazete ve matbaada o kokuyu aldım” diyerek uğurladı bizi makamından.


 


xxx


 


Bindik arabasına.


Şehre dönerken yolda gazete sahibi işadamı bana “Senin ilgi duyduğun bir alan var mı? Uğraştığım bir şeyler?” diye sordu.


Lisede bir süre Hentbol oynadığımı söyleyince, bir yandan aracı sürerken, diğer yandan bana:


-“O zaman yarın sabah erkenden gazeteye geliyorsun. Spor muhabiri olarak çalışmaya başlıyorsun. Maçları takip edip, fotoğraf çekeceksin. Rektörün de söylediği gibi, hiç olmazsa bir yılı böyle geçirirsin” dedi.


Bir anda ne olduğunu anlayamamış, ertesi gün sabahın erken saatinde kendimi İstikbal Gazetesi’nin Değirmen Sokak’ta bulunan binasında bulmuştum.


Gülümseyerek karşıladı gazetenin kapısında.


Zaten ilk gördüğüm andan itibaren yüzünün sürekli güldüğü dikkatimi çeken bir özelliğiydi.


 


Xxx


 


Tuttu beni kolumdan, doğruca gazete yazı işleri idaresine götürdü.


Vedat Alp, Rahmi Emeç, Doğan Pinçe…


üçü de benden birkaç hafta önce başlamışlar işe…


Tek tek tanıştırdı hepsiyle…


Beni onlara kısaca tanıtıp:


-“Artık burada, spor servisinde çalışacak. Muhabirliği öğretin” dedi ve gitti.


O yıl çiçeği burnunda Yazı İşleri Müdürü Vedat Alp, spor servisi yerine, haber servisini uygun gördü ve “Haber servisinde, birlikte çalışacağız” diyerek, çalışacağım asıl yeri belirlemişti.


İşte o gün, hem Gazeteciliğe hem de İstikbal Gazetesi’ne adımımı attığım ilk gün olmuştu.


O ilk adımdan bu gün 32-33 yıllık gazeteci olmamı sağlayan kişi de OĞUZ TüKMEN’İN ta kendisiydi.


 


xxx


 


Oğuz Türkmen üniversite eğitimim için aracı olmuştu aslında ama o gün resmen bir meslek sahibi olmamı da sağlamıştı.


İşte o gün baba dostu bir anda patronum oluvermiş, sonrasındaki yaşamım da yine onun sayesinde, o bir gün içinde şekillenmişti.


19 yaşında, gencecik biri olarak, yeni bir mesleğin kapılarının açıldığı süreçte aylar birbirini kovaladı.


Eğitim konusunda, bir yıl önce kararlaştırdığımız İletişim Fakültesinde okumak nasip olmadı, yerine başka bir bölüm okuduk…


Fakat…


Oğuz Türkmen’in sayesinde İstikbal Gazetesine attığımız o ilk adım, bambaşka bir üniversite olarak nitelendirebileceğim, İstikbal Gazetesi’ne ve gazeteciliğe başladığımız ilk adımdı…


Ve bu ilk adımımız, yine onun sayesinde, bu meslekte bunca yılı geride bırakmamızı sağladı…


 


xxx


 


 


 


Bazı insanlar vardır, gerçekten tarif edemezsiniz…


O’nu anlatabilmek için bulabildiğiniz kelimeler, kurabileceğiniz cümleler gerçekten yetersiz kalır.


Anlatabilmek, ne denli iyi ve güzel bir insan olduğunu söyleyebilmekte zorlanırsınız ya işte…


öylesine değerli bir insandı Oğuz Türkmen…


Yukarıda da söyledik…


Sürekli gülen yüzü en belirgin özelliğiydi…


Bugüne kadar Eskişehir’de gazetecilik yapmış ve hala da bu mesleği sürdüren birçok insanın patronuydu. Aslında ama patron olmaktan öte her çalışan için de bir ağabey, bir babaydı.


Gerçekten sevilen, gerçekten saygı duyulan, üzerinde nezaketi ve zarafeti taşıyan bir kişiydi.


El pedalı ile girdiği matbaa işinde Eskişehir’in en büyük matbaalarından birini, Uğur Ofset’i yarattı.


Neredeyse 45 yıl önce devraldığı İstikbal Gazetesi’ni, Eskişehir’in en önemli gazetelerinden biri haline getirdi.


Ticaret adamı olmasına rağmen parayla hiç işi olmadı …


Hayrına tonla iş yaptığına şahit olurduk sürekli.


Sık sık “Sen işini doğru yap, para zaten gelir” derdi…


Nitekim öyle de olurdu.


örnek alınan ve örnek gösterilen bir ticaret adamıydı anlayacağınız…


 


xxx


 


 


Dün sabah saatlerinde bu değerli insanı yitirdik…


Rahatsızlığı nedeniyle bir süredir tedavi gördüğü hastanede gözlerini kapatarak, son nefesini verdi.


Yıkıldık elbette…


Haber duyulur duyulmaz, taziye için bizzat gazete binasına gelen, telefonlarımızı adeta susturmayan ve sosyal medya üzerindeki yüzlerce paylaşımlardan da bir kez daha anladık ki, bir insan bu kadar sevilebilir, bu kadar saygı ve hürmet görebilir.


İyi ki böyle güzel bir insanla tanışmak nasip olmuş…


İyi ki böyle değerli bir insanın yanında çalışmak nasip olmuş…


İyi ki böylesine saygı duyulan bir patrona sahip olmuşum…


Ve…


İyi ki bunca yıl böylesine kıymetli bir insanın yanından ayrılmayı hiç düşünmemişim…


Söyleyebileceğim tek bir şey var…


Yaptığın her şey için sana kesinlikle minnet borçluyuz…


Işıklar içinde rahat uyu…


Senin verdiğin düstur, terbiye ve sağladığın imkanlarla yetiştirdiğin çocukların ve çalışanların, gözünün arkada kalmadığını da sağlamak için, sana layık bir şekilde elinden gelenin fazlasını yapacaktır…


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi