1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Korku başka bir şey, istememek başka...

Hangi CHP'li ile konuşsam, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adayı gösterilme ihtimali için "İntihar olur" diyor.
Hangi CHP'li ile sohbet etsem, Gül'ün Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi ihtimali ile ilgili "Yok artık! O kadar da olmaz herhalde" diyor.
Hangi CHP'li ile muhabbette konu açılsa, Gül'ün Cumhurbaşkanı yapılma olasılığı ile ilgili "Ekmeleddin İhsanoğlu'nun ardından Abdullah Gül'ün aday yapılması bir şeylerin üzerine tüy dikmek olur" diyor.
Sonuç olarak;
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali ortaya çıktığı günden bu yana geçen sürede bir tek CHP'linin de çıkıp "Evet... Abdullah Gül Cumhurbaşkanı adayımız olsun. Böylece biz bu seçimi kazanırız" dediğini duymadık.
Zannetmiyoruz ama belki de bize denk gelmedi.
Buradan yola çıkarak "CHP'liler ve CHP seçmeni, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül olmasını kesinlikle istemiyor.
Her şeye rağmen, Abdullah Gül'ün CHP Cumhurbaşkanı adayı olması halinde çok sayıda CHP'li ve CHP seçmeni resmen "Oy vermem" diyor.

***

Hal böyleyken, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu çıkıp "Böyle bir şey olabilir mi?" demiyor.
-"Abdullah Gül'ü neden aday gösterelim kardeşim! Partimizde Cumhurbaşkanı adayı göstereceğimiz adam mı kalmadı" da demiyor.
-"Gül'ün adayımız olmasını tabana nasıl izah ederim. Ekmeleddin olayından sonra buna hangi partili ikna olur? Böyle aslı astarı olmayan bir konu niçin kamuoyunu boş yere meşgul ediyor" hiç demiyor.
Peki...
Bu saydıklarımızı söylemeyen, "Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adayımız olacağı gündemimizde yok. Asla da olamaz "diyemeyen Kılıçdaroğlu ne diyor?
-"Abdullah Gül'den neden bu kadar korkuyorlar" diyor iyi mi?

***

Kılıçdaroğlu dğer bu lafı, AK Partililere yönelik söylediyse, bana göre yanılıyor.
Zira...
AK Parti cephesinde Abdullah Gül'ün CHP adayı olma ihtimaline yönelik bir korku olduğunu zannetmiyorum.
Lafı kendi partililerine ve seçmenine yönelik söylediyse, yine yanılıyor.
çünkü...
CHP'liler ve CHP seçmeni Gül'ün aday olma ihtimalini bile istemiyor.
Velhasıl...
Bana kalırsa Kılıçdaroğlu, istememek ile korkuyu birbirine karıştırıyor.
Gül'ün CHP adayı olma ihtimali ile ilgili tartışmaya son noktayı koyacak laf ağzından bir türlü çıkmazken, hala "Adayımız olabilir" ihtimalini sürdürüp, partili ve seçmenin kafasındaki şüpheleri resmen taze tutuyor.


.....


çok da övünülecek bir şey olmasa gerek!


ABD Başkan adayı Biden bundan 7 ay önce "Erdoğan'ın karşısında muhalefeti destekleyeceğiz" demiş.
Bu sözlere 7 ay boyunca tepki verilmemiş.
7 ay önce söylenen sözler bu gün ortaya çıkmış.
Bunun üzerine ABD başkanı Trump "Erdoğan bir tek beni dinler" açıklaması yapmış.
Şöyle bir bakıyorum da sosyal medya üzerindeki yorumlara, özellikle AK Partililer Trump'ın bu sözleri epey gururlandırmış kendilerini.
-"Erdoğan ile kimse başedemiyor, bir tek ABD başkanını dinliyor." diyorlar...
Aslına bakarsanız birinin sözünü dinliyor, birinin lafından çıkmıyorsan, o birinin kim olduğunun da pek önemi olmasa gerek.
Sonuçta, biri söylüyor sen de yapıyorsun'a geliyor mesele...
Yani...
Kısaca söylemek gerekirse, çok da övünülecek bir durum değil sanki...
Hatta...
Zorlasan hicap bile duyulacak bir mesele sanki!


.....


Kalabak suyu...


Kalabak suyunun en ciddi savunucusu sayılırız.
Evimize başka hiçbir su markası girmez, giremez.
Eskişehir'in en kıymetli markası olduğuna inandığımız Kalabak suyuna bu şehirde yaşayan herkesin sahip çıkması gerektiğini defalarca yazdık çizdik.
Yıllardır Kalabak suyunu itibarsızlaştırmak için çeşitli yollar denenir.
Genellikle diğer su firmaları Eskişehir'de tutunabilme adına yapar bunu.
çocukları ishal yaptığından tutun de büyüklerde hazımsızlığa yol açtığına kadar olmayacak iftiralara maruz kalır Kalabak suyu.
Malesef bu iftiralara zaman zaman hekimler de vilerek ya da bilmeyerek ortak edilir.
Amaç, Türkiyenin en sağlıklı suları arasında bulunan Kalabak suyunun itibarını sarsmak, bu sayede diğer su firmalarının Eskişehir pazarından yer kapmasının yolunu açmaktır.
Bazen başarılı olur bu iftiralar, bazen de işe yaramaz.
***

Yukarıda da dedik ya iyi bir Kalabak savunucusuyuz diye.
Bu sadece bizim savunmamızla olacak bir iş değildir.
Kentin bu suyu savunması, toz kondurmaması lazım gelir.
Savunma işini en fazla yapması gereken de suyun sahibi olan kurumlardır.
Şu sıralar, Kalabak suyu damacanalarının kullanım tarihi ile ilgili bir iddia söz konusu.
Kullanım süresi geçen damacanaların hala kullanımda olması eleştiriliyor.
öncelikle;
İlgili kurum acilen bu konu ve iddia ile ilgili bir açıklama yapmalıdır.
İddia doğru ise, tarihi geçmiş damacanalar derhal kullanımdan çekilmelidir.
Kalabak suyunun güvenini sarsacak olan ufacık bir şüpheye dahi mahal verilmemelidir.
Eskişehir'in Kalabak suyunun yerine koyacak ikinci bir suyu yoktur ve elindeki marka değeri olan Kalabak suyuna kimsenin halel getirme hakkı da yoktur...


.....


BİRAZDA GüLMEK LAZIM


ülkelerin zenginliği ile o ülkelerde yaşayanların refahı üretime bağlıdır.
üretim ekonominin kalbidir.
üretip, ürettiğini sattığın müddetçe, ülkende işler iyi gider.
İşsizlik diye bir derdiniz olmaz.
Devletin topladığı vergiler artar.
Vergilerin artması halkın daha çok hizmet almasını sağlar.
üretimle kazanılan para yeni yatırımların kapısını açar.
ülkeye para girdiği müddetçe kültür, sanat, spor, sosyal yaşam, kısaca aklınıza ne geliyorsa artar.
Sonuç olarak.
Bir ülke üretim ile kurtulur.
üretimin olmadığı ülke bağımlıdır ve sefalete mahkûmdur.
Bu yüzden hükümetler üretime önem vermeli, üretimi teşvik etmeli ve üretimin önündeki engelleri kaldırmalıdır.
Ama-Fakat-Lakin...
Son yıllarda üretim yapmak enayilik gibi görülmeye başladı.
üretim yapanlar ya üretimden vazgeçti ya da vazgeçme arifesinde.
Bu durum Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikaların durumundan da kolaylıkla anlaşılıyor.
üretim yapmaktan vazgeçenler fabrikalarını ya depo olarak ya da bir başka üretim yapmak isteyenlere kiraya verebilmeme yolunu seçiyor.

Zira...
Kiraya vermesi halinde alacağı parayı, yaptığı üretimle alamıyor.
üretim her geçen gün azalıyor.
İşçilerin çalıştığı fabrikalar depo oluyor.
İşsizlik artıyor.
üretim olmadığı için katma değer yaratılamıyor.
Katma değer olmadığı için vergi doğmuyor.
Vergi toplanamıyor ve bu yüzden yatırımlar yapılamıyor.
Toplum zenginlikte, sanatta, kültürde, sporda, kısaca her alanda refah içinde olamıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi