1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Nasıl bir başkan?

Devletin bir topladığı vergiler var…


Bir de toplayamadığı…


Topladığı vergiler kayıt altında olan kişi ve kuruluşlardan.


Toplayamadığı vergiler ise kayıt dışı kalmış kişi ve kuruluşlardan.


Devletin toplayabildiği ve toplayamadığı vergi oranlarına bakarsanız, neredeyse aynı oranda olduğunu görürsünüz.


Yani…


Devletin topladığı vergi oranı kadar, toplayamadığı ve kaçak olan vergiler var


Normal bir düşünce içinde olan devlet ne yapar?


Daha çok vergi toplamak ve bu topladığı vergileri de o ülkede yaşayan insanlara hizmet olarak sunabilme adına, kayıt dışı olan kişi ve kuruluşları kayıt altına almaya gayret gösterir değil mi?


Bizde bu iş biraz tersine çalışıyor.


Devlet, kayıt dışını kayıt altına almaya harcayacağı enerjiyi, kayıt altındakilerin boğazına daha çok çökmekte buluyor.


Kayıt altında olup vergilerini zaten ödeyen kişi ve kuruluşları “Daha çok versin” düşüncesiyle baskı altına alıyor.


Kayıt dışı olanlara karşı bir gözü kapalı olan aynı devlet, kayıt altında olanlara adeta potansiyel vergi kaçakçısı muamelesi yapıyor.


öyle uzaklara falan gitmeye gerek yok…


Kendi şehrimiz olan Eskişehir’i ele alalım.


Bu şehirde de, hemen her yerde olduğu gibi kayıt dışı çalışan bir sürü kişi ve kuruluş var.


Hal böyleyken, Ankara’dan hızlı trene binen bakanlık müfettişleri, ellerine aldıkları vergi rekortmen listesiyle 1,5 saatte Eskişehir’e geliyor…


Başlıyor listenin en üstünden en altına kadar tespit ettiği tüm firmalara çöküyor.


Bir-iki de şehir merkezinde birkaç işyerine uğradıktan sonra aynı hızlı trenle dönüyor evine…


Sabah tekrar aynı trenle gelip, kaldığı yerden sürdürüyor teftişini.


Zaten vergisini ödeyen, hatta en çok ödeyenler arasına giren birçok sanayici ve tüccar, “müfettişe evrak taşıyacağım” diye günlerce işe güce bakamıyor.


Ufak tefek eksiklikler ve ihmallerden kaynaklanıp, göz ardı edilmesi gereken ama edilmeyip yazılan cezalar da cabası oluyor.


Şimdi bunu niye anlattık…


önümüzde Sanayi Odası, ardından Ticaret Odası ve Ticaret Borsası seçimleri var.


Belki…


Bu Odalardan bazılarında iki ya da daha fazla aday yarışacak.


Bazı odalarda da tek aday olacak…


Sonuç olarak, bu yılın sonuna kadar sözünü ettiğimiz Oda’ların yeni başkanları koltuklarına oturmuş olacak.


Söyleyeceğimiz o ki, bu koltuklara oturacak olan başkanlar eğer, devletin kendi üyelerine yapmış olduğu bu ve bunun benzeri haksızlıkları çıkıp korkusuzca söyleyemeyecekse, o kutluğa oturma fikrinden daha bu günden vazgeçmeli…


Başkan olmak isteyenler “Bunları söylersem devlet beni mahveder. Ocağımı söndürür” düşüncesine kapılıp,  bu gibi haksızlıklar karşısında yutkunacaksa, daha bu günden adaylıktan çekilmeli.


Devletin, üyelerine karşı yaptığı haksızlıkları korkusuzca çıkıp bağıramayacaksa, başkan olma niyetini yeniden gözden geçirmeli.


Zira…


Mesleki örgütü ve üyeleri için hak aramayacak ve gerektiğinde kendisini ateşe atmayacak bir başkan, olsa olsa kendisini düşünüp, sadece kendisine bir statü kazandırma peşinde koşan bir başkan olacaktır ki…


O kurumların başında öylesi bir başkan, olsa da olur, olmasa da…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


En son iyiliği ne zaman yaptınız?



Kızlı-erkekli ve hallerinden üniversiteli olduğu belli olan bir grubun ne yaptığını anlatacağız şimdi.
Kızlar şort giymiş, üzerlerinde tişörtleri…
Erkeklerin ise bazıları sakallı ve kulakları küpeli…
özellikle pazarın kapanmak üzere olduğu saatlerde her akşam Pazar kurulan yere gidiyorlar.
Esnafın, tezgâh üzerine koymayıp attığı, aslında çok da kötü durumda olmayan meyve ve sebzeleri başlıyorlar toplamaya.
Onları, yere atılmış sebze ve meyveleri toplarken görenler büyük bir şaşkınlık yaşıyor.
Bazıları, “Demek üniversite okumak bu kadar zor. Baksanıza çocukların yiyecek almaya paraları bile yok ki,burada atılanları topluyorlar” diye düşünüyor.
Aralarından “Evladım! Bırakın o çürük çarıkları toplamayı. Gelin ben size tezgâhtan yenilerini alayım. Merak etmeyin parasını ben vereceğim” diye teklifte bulunuyor.
İlginç bir şekilde kabul etmiyorlar bu teklifleri.
Toplamaya devam ediyorlar atılmış sebze ve meyveleri.
Bir-iki saat içinde 8-10 torba sebze ve meyve ile dönüyorlar eve.
O saatten sonra hummalı bir çalışma başlıyor çocukların evinde.
Toplanan meyve ve sebzeler ikinci bir elemeden geçirilerek, sağlamlar ayrılıyor.
Sonra sebze ve meyveler ayrılıyor birbirinden.
Güzelce yıkanıyor hepsi.
Güzelce soyuluyor tek tek.
Sebzelerden yemek yapılıyor koca bir kazan.
Meyvelerden ise, her meyvenin küçük küpler halinde doğranmasıyla “meyve salatası” yapılıyor yine koca bir kazan.
Sabah olduğunda, çocuklar yükleniyorlar kazanları sırtlarına.
çarşının en merkezi yerine koyuyorlar kazanları.
önüne de bir tabela asıyorlar ki, tabelada “Aç olana yemek, serinlemek isteyene meyve” yazıyor.
Kağıt tabaklara doldurup ücretsiz olarak dağıtıyorlar halka.
Karşılığında para vermek isteyenden kesinlikle almıyorlar.
Bir önceki gün onları pazarda atık sebze ve meyve toplanken görüp şaşıranlar, bir gün sonra topladıklarından yaptıkları ve ücretsiz dağıttıkları yemekleri görünce ancak anlıyorlar meseleyi.
İşte bu gençler, hala olayı idrak demeyen vatandaşların yanlarına gelip, “İyi de, para kazanmıyorsunuz vakit harcıyorsunuz. Bunu niye yapıyorsunuz?” diye sormasına şu cevabı veriyorlar:
-“İyilik yapıyoruz!”
Bu anlattığımız olaya bire bir şahit olmadık.
Ancak…
Sosyal medya üzerindeki bir videodan izledik.
İzler izlemez de kendi kendimize “Acaba en son iyiliği ne zaman yaptık” diye kendimizi sorguladık.
Eğer siz de yazıyı buraya kadar okuduysanız sorun kendinize:
-“En son iyiliği ne zaman yaptım?”diye…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


“Uzaktan kumanda ile belediye yönetilmez” talimatı gelirse şaşırmamak lazım…


 


Eskişehir’in Merkez Odunpazarı ve Tepebaşı da dahil olmak üzere 14 ilçesi var.


Bu 14 ilçeden 10’u AK partili…


AK Partili bu 10 ilçe Belediye Başkanı ile ilgili özellikle AK Partililerin en büyük şikayeti, belediye başkanlarının, başkanlık yaptığı ilçede ikamet etmemeleri.


O ilçeli olmalarına rağmen her gün başkanlık yaptığı ilçeye gidip gelmeleri.


Bu durum geçmişte de çeşitli sıkıntılara ve yakınmalara neden olmuştu.


çoğu AK Partili ki buna yöneticiler de dahil Belediye başkanlarının kendi ilçelerinde kalıcı ikamet etmediklerinden şikayetçi oluyordu.


Erdoğan’ın metal yorgunluğunu dile getirmesi sonrasında teşkilat içinden belediye başkanları ile ilgili bu yakınma sıklıkla genel merkeze iletilir hale gelmiş.


-“Başkanlık yapıyorlar ama ilçede durmuyorlar. Mesaileri bitince ilçeden ayrılıyorlar. Aradıklarında ise bulunamıyorlar. çünkü çoktan il merkezine gitmiş oluyorlar” şeklindeki yakınmalar birbiri ardına genel merkeze şikayet edilir olmuş…


O nedenle…


Yakında AK parti genel merkezinden AK Partili belediye başkanlarına “Başkanlık yaptığınız ilçede kalın. İlçe halkı gece gündüz sizi görsün. Uzaktan kumanda ile belediye başkanlığı yapılmaz” talimatı gelirse hiç şaşırmamak lazım…


Zira…
Yukarıda da söylediğimiz gibi, partililerin, partili belediye başkanlarından en büyük şikayeti, başkanların yönettikleri ilçelere memur gibi gelip gitmesi meselesiymiş…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi