1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Seçim süreci normal şartlarda mı? Yoksa anormal şartlarda mı olacak?

İstanbul seçimleriyle ilgili kiminle konuşsam aynı fikirde…


-“Normal şartlarda Ekrem İmamoğlu kazanır. Hatta ilk seçime oranla seçimi ciddi oranda bir farkla kazanır.”


Konuştuğum herkes Ekrem İmamoğlu’nun yeniden ve rahat bir şekilde  kazanacağını söylüyor.


Fakat…


Herkesin cümleye “Normal şartlarda” diye başlaması son derece ilginç.


Peki, niçin Ekrem İmamoğılu’nun seçimleri kazanacağına kesin gözü ile bakanlar bunu dile getirirken, illaki  “Normal şartlarda” saptamasını yapma gereği duyuyor?


Bunun tek sebebi var; o da seçimlerin normal şartlarda yapılmayacağı ile ilgili endişe…


Konuştuğum hemen herkes şu 12-13 gün zarfında, seçimleri normal olmaktan çıkartacak bir sürpriz olay beklentisi taşıyor.


Yani…


Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kaybetmesinin ancak seçimlerin normal olmaktan çıkartılmasıyla mümkün olabileceği, karşı tarafın da seçimleri kazanmak için tek şansının, seçimleri normal seyrinden çıkartacak yöntemleri uygulamaya koyması olduğu artık herkesçe kabul ediliyor.


Sonuç olarak…


İstanbul seçimlerinin süreci normal şartlar altında geçerse, İmamoğlu’nun yeniden seçilmesinde bir sıkıntı gözükmüyor.


İstanbul’u AK Parti’nin kazanması ise ancak, seçim sürecinin normal seyrinden uzaklaşmasıyla mümkün gözüküyor.


Bakalım İstanbul seçimlerine normal seçim şartları seyrinde mi girilecek.
Yoksa…


Seçim şartları normal seyrinden uzaklaşarak mı?


Hep birlikte göreceğiz…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Ne mi yaptı bir portakal ile?


 


Aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın!


Bir devlet başkanı elinde portakal tutuyor...
Ne var bunda!
Sıradan bir hadise işte diyenler olabilir...


Bu portakallar,
1930'lu yıllarda İtalya’dan getirildi. Mersin, Antalya ve Ege’nin bazı bölgelerinde aşılandı...
Buraya kadar sorun yok.
Okuyun bakalım,ardından ne gelecek…


İskenderun Demir çelik fabrikası,
Nazilli Basma fabrikası,
Kayseri Sümerbank tekstil fabrikası,
Şişecam fabrikası,
Aliağa rafinerisi
Ve daha birçok fabrika RUSLAR tarafından yapıldı!
Ve parası işte bu portakal ile ödendi..


Türk sanayisinin omurgasını oluşturan bu hayati tesisler sayesinde, hem on binlerce insanımız iş buldu, hem de Türkiye milyarlarca dolarlık ithalattan kurtuldu, dışarıya bağımlılığı azaltıldı.


Ve bunların karşılığında bir lira bile ödemedik…
Hepsinin parası, sebzeyle meyveyle narenciyeyle ödendi.


Tıpkı!
Aynı yıllarda çay bitkisinin Rize’ye getirtilip ekildiği gibi…
Tıpkı!
1927’de çıkartılan yasa ile “Fındık fidesinin” ihracatının yasaklanıp!
Ordu ve Giresun’un fındık yetiştiren il olarak kabul edilmesi
Ve devamında fındık kongresinin toplanması gibi..!


Demem o ki!
O portakal çok önemli…(Ali İhsan Horoz…)


özellikle Osmanlı’yı getirmek için can atanlar şu sıralar sosyal medya üzerinden sürekli “Ne yapmış ki?” diyorlar ya Atatürk’ü itibarsızlaştırmak için…


Daha ne yapsın?


Bırakın kurtuluş savaşını, ölmek üzere olan bir imparatorluktan koskoca, bağımsız ve güçlü bir devlet kurmayı bir yana, bir portakal ile ülkenin bugün dahi sata sata bitirilemeyen koskoca sanayisini kurmuş…


Daha ne yapsın?


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Hak yiye yiye!


 


Kamuya eleman alımı için yapılan sınavlara giren herkes ilk iş torpil arar…


Genelde torpil olarak müracaat edilenler siyasetçilerdir…


Torpil için yüzlerce hatta binlerce istekte bulunulur…


Siyasetçilerin adeta kapısında yatılıp kalkılır.


İş müracaatlarından bıkan siyasetçilerin en çok başvurduğu yöntem ise, torpil isteyen müracaat sahiplerine “Yazılıyı hele bir geçsin, mülakatta bir şeyler yapmaya çalışırım” sözü olur…


Yazılıyı geçemeyen zaten siyasetçinin yakasından düşer.


Yazılıyı geçen ise, söz veren siyasetçinin kapısına adeta çadır kurar.


Siyasetçi de verdiği söz üzerine devreye girer.


Böylece, eleman alacak kamu kurumunun sınav komisyonunun elinde, siyasetçiler tarafından gönderilen uzunca bir torpil listesi olur.


Bu torpil listesi, en önemli siyasetçiden başlayarak, önem sırasına göre aşağıya doğru sıralanır.


Haliyle, torpil yapılmasını istedikleri isimler de aynı şekilde karşılarına yazılır.


Artık kuruma kimlerin alınacağı ve kimlerin alınmayacağı ortaya çıkmıştır.


Geriye sadece işin kılıfına uydurulmasını sağlayacak olan sözlü sınav kalmıştır…


İş alınması kesinleşen siyasi torpillilere ismi ve soy ismi sorulur, yazılıda son derece başarılı olmuş, sözlü sınavda da bu başarısını kanıtlayacak donanıma sahip olan fakat siyasi torpili olmadığı için işe alınmayacağı kesinleşenlere de, öylesine birkaç soru yöneltilir.


Sonuç olarak siyasi torpili en üst seviyede olan, sözlü sınavdan tam puan alarak işe yerleşir.


Torpili olmayan fakat işe girmeyi en çok hak eden ise gözünün yaşına bile bakmadan elenir…


Ne yazıktır ki bu iş bu ülkede böyle gelmiş, böyle de gitmektedir…


özel sektör için işe alınmada en önemli kriter olan sözlü sınav, devlet kadrolarına işe almada en büyük haksızlığın kılıfı haline getirilmiştir.


Türk Sağlık Sen şube başkanı Hüseyin Kararman dün, Aile bakanlığı görevde yükselme sözlü sınavına gireceklere tam puan verilmesini önermiş.


Kul hakkının yenmemesi adına kamuda sözlü sınavların tamamen kaldırılmasını söyleyip, “böyle bir uygulama diğer bakanlıklar için de örnek teşkil eder” demiş…


Tespit ve öneri son derece doğru, haklı ve yerinde geldi bize…


Fakat böyle bir uygulamaya gidileceğini hiç mi hiç zannetmiyoruz…


çünkü…


Bu ülkede haklı olmak yetmiyor…


Güçlü olmak gerekiyor.
Gücü bir şekilde ele geçirenler ise bu gücü koruma adına istediği uygulamayı yanlış olduğunu bile bile yapmayı sürdürüyor…


üstelik hak üstüne hak yiye yiye…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


BİRAZ DA GüLMEK LAZIM



Toplu sözleşme pazarlığından yeni çıkmış sendika başkanı, salonda toplanmış isçilere ateşli bir söylev çekmektedir:
"Yoldaşlar! Yönetimle yeni bir sözleşme yaptık.Bundan böyle haftanın dört günü daha çalışmayacağız!"
Kalabalık, "Yaşasın!" diye bağırır.
"çalışma saatimiz beşte değil, dörtte bitecektir!"
"Yaşaaaaaa!!"
"çalışmaya dokuzda değil, on birde başlayacağız!"
"Helaaallll!!"
"Maaşlarımız yüzde 150 artacaktır!"
"Vaaaaaauuuuuvvvv!!"
"Yalnızca çarşambaları çalışacağız!"
Bu sözün ardından derin bir sessizlik olur. Derken arkalardan bir ses duyulur, "Her çarşamba mı ?"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi