1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Sosyal medya siyaseti...

Son 10-15 yılda her alanda olduğu gibi siyasette de çok şey değişti.


İnternet ve sosyal medya ile birlikte politik söylemler yavaş yavaş dijitalleşmeye başladı.
Siyasetçiler en fazla 10-15 bin kişiye miting konuşmaları ile ulaştırdıkları söylemleri internet ve sosyal medya aracılığı ile milyonlara ulaştırmaya başladılar.
Ardından...
Toplumsal olarak baktığımızda sosyal medyanın yıllardır devam eden yapılaşmaları yıktığına hatta tıpkı yakın zamanda şahit olduğumuz gezi olayları gibi toplu ayaklanmalara ve organizasyonlara zemin hazırladığına şahit olduk.
Sonuç olarak internet ve sosyal medyanın yaşamın içine girmesiyle birlikte siyaset de bu değişimin içinde olmak mecburiyetinde kaldı.
Obama’nın bile ABD deki seçim zaferi, sosyal medya destekli seçim çalışmasına bağlandı.

RAKAMLAR çOK çARPICI

Bu gün gelinen noktada internet ve sosyal medya ile ilgili rakamlar son derece ilginç,şaşırtıcı ve çarpıcı özellikler içeriyor.
-Seçimlerde önemli bir potansiyel olan gençler haftanın 6 gününü Facebook ve Twitter gibi sayfalara giriyor.
-Her 10 gençten 9’u sosyal medya kullanıyor.
-Her genç haftanın 50 saatini sosyal medya başında geçiriyor.
-Sosyal medya başında her gün ortalama 56 dakika geçiren gençler, yemek için 27 dakika harcıyor.
-Her 10 gençten biri blog yazarı.
-Her genç Twitter üzerinden 23 ünlü takip ediyor.
-her genç mutlaka bir haber sitesi takibi yapıyor.
Netice olarak...
Hem siyasette yaşanan değişim hem de internet ve sosyal medya ile ilgili rakamlar şunu açıkça gösteriyor ki; sosyal medyayı kullanan siyasetçiler kullanamayan veya uzak duranlara oranla her zaman bir adım önde olacak.
Daha çok tanınacak, daha çok kişiye ulaşacak.
Peki biz bu yazıyı neden yazma gereği duyduk?
Hemen söyleyelim; yakında bir seçim var.
Şu anda taraflar harıl harıl seçim çalışması yapıyor.
Ve...
Hemen hepsi yaptığı bütün çalışmaları sosyal medya aracılığı ile paylaşıyor.
Bu arada hemen söyleyelim,  siyasetçilerin içinde…


Yaptığı seçim çalışmalarını gösterme gereği duymayan ve işin hamallığını yapanlar var…


Bir de…


Sadece sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlarla çok çalışıyormuş gibi yapan işin uyanıkları var.


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


ölüm var ölüm!


 


Amerikan kapitalizmiyle özdeşlemiş bir insandı.


Dünya ekonomisinde en nüfuslu isimlerin başında geliyordu.


Dünya’yı ikiye bölüp paylaşan iki aileden birini temsil ediyordu.


30 civarında ülkenin yönetim sistemlerini değiştirerek, servetine servet katan biriydi.


Parasının haddi hesabı yoktu, para kazanma hırsı da bir türlü son bulmuyordu.


6 kalp nakli, 3 böbrek ve 2 de ciğer nakli operasyonu geçirdi.


200 yaşına kadar yaşamayı planlıyordu.


101 yaşında öldü.


12 Haziran 1915'te doğan Amerikalı bankacı, iş adamı David Rockefeller, "Dünya imparatorluğu" ve "Yenidünya düzeni" gibi söylemleriyle dikkat çekmiş ve tepki toplamıştı.


Onca parasına ve o paranın kendisini yaşatma adına kullanılmasına rağmen, ölümden kurtulamadı.


Kısacası…


Var olan parası, ölümü yenmeye yetmedi.


O yüzden…


Doğum ile ölüm arasında yapabildiğiniz kadar iyilik yapın.


Bakın! Adamın ne kadar parası olduğu değil, ne kadar insanın canını yaktığı konuşuluyor ölümü sonrasında…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Dündar ünlü “Son derece safiyane soruyorum?”


 


Cumhurbaşkanının, büyükşehir belediyesine gönderdiği takdir mektubu ile ilgili bir yazı kaleme almıştık dün bu sütunlarda.


-“Mesele bir yaprak üzerine yazılmış iki satır yazıdan ibaret.


Senet değil, sepet değil.


Plaket değil, onur belgesi falan hiç değil.


Verilmesi halinde ne Cumhurbaşkanı statü kaybeder ne de Büyükerşen statü kazanır.


Siyasi prim meselesine gelince:


Herhalde ikisinin de buna ihtiyacı olmasa gerek.


Biri Türkiye'de 2002 yılından bu yana girdiği her seçimi kazanıyor, diğeri 1999 yılından bu yana her dönem belediye başkanı oluyor.” demiş…


Söz konusu yazımızı da “Cumhurbaşkanı’nın Eskişehir’e gelişinden ve Eskişehir’de söylediği sözlerden daha çok konuşuldu bu mektup olayı.


üzerinde durulmasaydı, bir gün konuşulacak ve unutulacaktı.


Bu işin ısrarla peşine düşenler sayesinde 3 gündür konuşuluyor…


Hem de boş yere…” diyerek bitirmiştik…


AK parti İl başkanı Dündar ünlü aradı.


-“Mektubun gönderilmesinde falan gerçekten değilim” dedi önce.


Ardından da…


-“Tamam. Cumhurbaşkanlığı basın bürosunca böyle bir matbu yazı hazırlanmış. Cumhurbaşkanımız Belediye’ye gidilmesi teklifini kabul etmemiş. Belediye binasını ziyaret etmek istememiş, söz konusu matbu yazıyı imzalamak istememiş. Hal böyleyken, matbu yazının basına servis edilmesi, yazının Cumhurbaşkanımız tarafından imzalanmış ve yine Cumhurbaşkanımızın belediyeyi ziyaret etmiş gibi gösterilmesinin amacı ne? Böyle yapılmasıyla neyin ispatına çalışılıyor? Gerçekten safiyane duygular içinde merak ediyor ve soruyorum? Olmayan bir şeyi olmuş gibi gösterme çabasıyla neyin amaçlandığını merak ettiğim için soruyorum?” diyor…


***


BİRAZ DA GüLMEK LAZIM



Bir Fransız, bir Alman ve bir Türk müzede "...Adem ve Havva Cennet Bahçesinde" tablosuna bakıyorlarmış:
Alman,
"Bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? Adem ile Havva mutlaka Alman olmalı." demiş.
Fransız, Alman’a karşı çıkmış:
"Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı.Bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz Fransız olmalılar."
Türk, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını vermiş:
"Bunlar kesin Türk’tür. üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok, ama hala kendilerini cennette sanıyorlar."


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi