1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Sosyal medyayı tarayıp, cezayı basmak lazım!

 


 


 


 


 


 


 


 


Yaşanan bir salgın var…


 


 


 


çevremizde vefat eden, yoğun bakımda olduğunu duyduğumuz, pozitif çıktığını öğrendiğimiz insanlardan da biliyoruz ki, salgının ölümcül etkisi hala devam ediyor.


 


 


 


Her ne kadar normal düzene geçme aşaması adım adım ilerliyor olsa da, salgın hala büyük bir tehdit…


 


 


 


Eskişehir’de bu tehdit altında bulunan önemli şehirlerarasında yer alıyor.


 


 


 


Eskişehir’de vaka sayılarının hiç de azımsanmayacak boyutta olduğu konuşuluyor.


 


 


 


Yoğun bakımda çocuk hastaların da görülmeye başladığı ifade ediliyor.


 


 


 


Hastane servislerinde acil önlemlerin alındığı belirtiliyor.


 


 


 


Bir ara, Eskişehir’de hafta sonu sokağa çıkma yasağı konulup-konulmayacağının tartışıldığı bile söyleniyor.


 


 


 


xxx


 


 


 


Hal böyleyken insanlar süratle normalleşmeye doğru, sanki salgın ortadan tamamen kalkmışçasına koşar adım gidiyor.


 


 


 


Sosyal medya üzerinde şöyle bir dolaşın.


 


 


 


Mangal partilerinden yaş günlerine kadar pek çok paylaşım göreceksiniz.


 


 


 


Yapılsın yapılmasına ama konulan fotoğrafların hiçbirinde ne maske takıldığına ne de sosyal mesafeye uyulduğuna şahit olamıyorsunuz…


 


 


 


Dip dibe oturmalar, kol kola girilmeler, yüz yüze muhabbetlerin fotoğraflarıyla dolu sosyal medya sayfaları…


 


 


 


İnanın bu şekil fotoğrafları gördükçe insan, sokakta maskesiz ve kurallara uymayanlara para cezasını anında basan(bu arada bunu yapmakla iyi de yapıyorlar) güvenlik kuvvetlerinin, sosyal medya sayfalarını niçin taramadığına hayıflanıyor.


 


 


 


-“Keşke sosyal medya sayfalarında yapılacak bir tarama sonucu, bu şekilde davrananların hepsi tek tek  tespit edilip, aynı şekilde cezalandırılsa” diye düşünüyor.


 


 


 


Hatta…


 


 


 


-“Belki bu sayede, salgın yokmuş gibi yaşayanların, salgından korunmak için hala çaba harcayanları tehdit etmelerinin de önüne geçilir belki” diye umut ediyor insan!


 


 


 


 


 


 


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


 


Bu hiç iyi değil!


 


 


 


 


 


 


 


Televizyon kanallarının birinde izledim röportajı, adeta nutkum tutuldu.


 


 


 


AVM içindeki bir mağazada çalışan genç bir kızla röportaj yapılıyor…


 


 


 


Genç kız “İşe gelip giderken büyük bir endişe yaşıyorum. AVM içindeki mağazalarda çalışan birkaç arkadaşımda hastalık çıktı. Ben de virüse yakalanacağım için çok ama çok korkuyorum. Fakat yapacak başka bir şeyim yok. Neticede ekmek parası kazanmak durumundayım. Tehlike içinde olduğumu bile bile, hastalığa yakalanma pahasına işe gelmek zorundayım. Paraya ihtiyacım olmasa kesinlikle gelmez, işi bırakırdım.”


 


 


 


O sırada yanlarından geçmekte olan bir adam giriyor söze…


 


 


 


-“Canını seviyorsa çalışmayacak kardeşim, istifa edecek! Maaş almasını biliyor ama çalışmaya gelince korkuyormuş. ”


 


 


 


Anlayışa bakar mısınız?


 


 


 


Genç kız zaten “mecbur kalmasam çalışmam” diyor…


 


 


 


Ama adamın söylediği resmen “Gerekirse öleceksin. Beğenmiyorsan istifa et git. Seni tutan mı var?” gibisinden sözler.


 


 


 


Adamı ilk etapta, söylediklerinden ötürü mağaza sahibi falan zannediyorum.


 


 


 


Aynı tahmin röportajı yapanda da belirmiş olmalı ki soruyor adama “siz ne iş yapıyorsunuz” diye…


 


 


 


önce herhangi bir işte alışmadığını söylüyor…


 


 


 


Ardından…


 


 


 


AVM’ye alışveriş için değil, gezmek ve vakit öldürmek için geldiğini söylüyor.


 


 


 


Kısacası…


 


 


 


Adam, sırf o AVM de gezmek ve vakit öldürmek için o genç kızın hasta olma ihtimalini gayet normal karşılıyor…


 


 


 


Belki aklına gelse “Ben gezeceğim sen öleceksin” diyecek.


 


 


 


Sonuç olarak…


 


 


 


Farkında mısınız bilemiyorum ama son günlerde bazı davranış ve söylemlerin bizi vicdandan uzaklaştırdığını düşünüyorum.


 


 


 


Bu iyi değil…


 


 


 


Bu hiç iyi değil!


 


 


 


 


 


 


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


 


Bu paylaşım iyiymiş!


 


 


 


 


 


 


 


Ali Otomobil almak için Galeriye gitti.


 


 


 


Araç;100.000 lira


 


 


 


MTV;7.5050 lira


 


 


 


KDV; 46.807 lira


 


 


 


öTV; 160.000 lira


 


 


 


Toplam; 314.000 lira


 


 


 


Sonra Ali bankadan 36 ay taşıt kredisi aldı.


 


 


 


36 ay sonra bankaya 430.000 lira ödemiş oldu.


 


 


 


Ali 100.000 liralık arabayı 430.000 liraya aldı.


 


 


 


Sonuçta Ali…


 


 


 


1 Otomobil kendine.


 


 


 


2Otomobil devlete.


 


 


 


1 Otomobil de bankaya almış oldu…


 


 


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


 


 


 


Yeni Rektörün yapacağı ilk iş bu olmalı…


 


 


 


 


 


 


 


Uzaktan Eğitim denildiğinde akla gelen ilk ve tek kurumdu Anadolu üniversitesi’nin Açık öğretim Fakültesi.


 


 


 


Mektupla öğretimin yapılmaya çalışıldığı bir dönemde, eğitimi televizyon aracılığıyla evlere getirmiş, eğitimde resmen yeni bir dönem başlatmıştı.


 


 


 


Bu durum; Anadolu üniversitesini de,  Açık öğretim Fakültesini de bir anda 1 milyonu aşan öğrenci sayısıyla Dünya’nın en fazla öğrenciye sahip üniversitesi ve fakültesi haline getirdi.


 


 


 


Türkiye’de başka bir örneği yoktu.


 


 


 


Dünya’da ise benzerlerinin önüne geçmişti kısa süre içinde.


 


 


 


Yıllar geçtikçe tecrübe de arttı.


 


 


 


Artık, iletişim araçlarıyla ders verilmesinden tutun da, uygulanan sınav sistemine kadar “Uzaktan eğitim” Açık öğretim Fakültesi’nden sorulur hale gelmişti.


 


 


 


Sistem öyle bir kurulmuş, öylesine günün koşullarına göre geliştirilmişti ki, ülkenin neredeyse Büyükelçiliği bile bulunmayan ülkelerde AöF büroları kurulmuş, sınavlar o ülkelerde yapılmaya başlanmış,  uzaktan eğitim ülke dışına taşıp tüm dünya’ya yayılmıştı.


 


 


 


Sonuç olarak…


 


 


 


Anadolu üniversitesi; Açık öğretim Fakültesi sayesinde iyi para topluyor, topladığı para ile iyi eğitim veriyor ve verdiği eğitimin kapsama alanını da sürekli olarak tüm dünya’ya genişletiyordu.


 


 


 


Bu arada…


 


 


 


Dünya’nın en iyi ve saygın eğitim kurumlarıyla da sürekli partner olup, karşılıklı işbirliği içinde yer alıyordu.


 


 


 


xxx


 


 


 


 


 


 


 


Pandemi süreci başlayıp okullar kapanınca, mecburen uzaktan eğitim gündeme geldi.


 


 


 


Başta milli Eğitim olmak üzere üniversiteler ve diğer eğitim kurumları alelacele kendi uzaktan eğitim modellerini, birçok aksaklıklarla birlikte devreye sokmaya başladılar.


 


 


 


Kervan yolda düzelir mantığı ile süreci her gün bir önceki günün hatalarını telafi etmekle geçirdiler.


 


 


 


Bu konuda yılların tecrübe sahibi AöF’ye kimse danışma gereği duymadı.


 


 


 


Görebildiğimiz kadarıyla AöF de herhangi bir çaba içinde olmadı.


 


 


 


Kısacası…


 


 


 


Uzaktan eğitimin gündeme geldiği süreçte AöF’nin esemesi bile okunmadı.


 


 


 


Halbuki AöF, yaptıklarıyla, imkanlarıyla, elindeki deneyim ve bilgi birikimiyle, bu konuda tek otoriteydi.


 


 


 


Xxx


 


 


 


öte yandan…


 


 


 


Pandemi sürecinde 250 Bin civarında öğrencisi bulunan İngiliz Açık üniversitesi’nin öğrenci sayısı 2 Milyon’a çıktı.


 


 


 


Bir anda 20 milyon poundluk pazarın en büyük payına sahip oldu.


 


 


 


Dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Cambridge ise yeni eğitim-öğretim yılında tüm dersleri online olarak vermeyi kararlaştırdı.


 


 


 


İşin ilginç yanı…


 


 


 


Bu iki İngiliz eğitim kurumu da AöF nin geçmişte partneri olan kurumlardı.


 


 


 


xxx


 


 


 


Sonuç olarak söylemek istediğimiz şu;


 


 


 


Dünya’da uzaktan eğitimin adı bile anılmazken, AöF bu eğitimi başarıyla başlatıp sürdüren tek merkezdi.


 


 


 


Sonradan ne olduysa oldu…


 


 


 


öğrenci sayısı azalmaya başladı.


 


 


 


Tek ve en iyi olma özelliğini yavaş yavaş yitirir oldu.


 


 


 


İşte! Tüm bu anlattıklarımız nedeniyle Anadolu üniversitesi’ne yeni atanacak olan Rektörün ilk yapması gereken işin, AöF’nin o eski etkili ve yetkili günlerine dönmesini sağlayacak adımları atmak olmalı...


 


 


 


Açık öğretim Fakültesi ve ortaya koymuş olduğu sistem o eski etkili ve yetkili haline getirilemezse, yılların çabası heba olup gidecektir!


 


 


 


.....


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi