1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

"Yıkılmadın-Ayaktasın" plaketleri vermek lazım!

önce faiz ekonomisi yaşadı ülke.
Ardından zam ekonomisi…
Devamında savaş ekonomisini yaşadı resmen Kuzey ırak operasyonlarıyla.
Hani derler ya “bundan daha kötüsü olmaz” diye…
Oldu iyi mi?
çünkü…
Aynı ülke yapılan hain kalkışmayla birlikte resmen darbe ekonomisini yaşadı.
ülkenin yaşadıkları, sonu gelmez korku filmi gibiydi adeta…
Döndü başa ülke…
Yeniden faiz ekonomisi…
Yeniden zam ekonomisi…
Suriye sınırında başlayan barış pınarı harekâtıyla yeniden savaş ekonomisi…
Terör ekonomisi zaten hiç eksik olmadı ülkenin tepesinde…
Enflasyon ekonomisi hiç gitmedi başından.
Başka ülkelerin yüzyıllar boyunca görmediği tüm ekonomileri yaşadı bu ülke.
Hem de sırasıyla…
Hem de döne döne tekrar tekrar yaşayarak…
***

Hepiniz bilirsiniz:
ülke genelinde ve şehirler ölçeğinde her yıl en yüksek oranda kurumlar ve gelir vergisi ödeyen mükellefler belirlenir.
Yüksek oranda vergi ödeyen bu mükellefler, hem yarattıkları katma değer, hem sağladıkları istihdam ve hem de ödedikleri vergiler ile sağladıkları katkı ölçeğinde ödüllendirilir.
Bu ödüllendirmenin bir başka amacı da, vergi ödemeye özendirmektir…
Bize kalırsa;
Kısa bir süreç içinde, yukarıda saydığımız tüm olumsuz ekonomileri sırayla yaşayan ve yaşadıkları bu ekonomilerin içinden sağ çıkarak, varlıklarını devam ettirmeyi başaran tüm mükellefler, ödedikleri vergi ne olursa olsun devlet tarafından ödüllendirilmelidir.
Ciddi söylüyoruz, her birine “Yıkılmadın ayaktasın” plaketleri verilmeli, haklarında “başarı hikayeleri” yazılmalıdır…

öyle ya…
Faizden-Enflasyona, Darbe’den-savaş’a kadar tüm ekonomileri üst üste yaşayıp, hala varlığını sürdürebilmek, herkesin kolay kolay başarabileceği bir şey olmasa gerek!


.....


Yaşanabilirlik başka,
yaşam kalitesi bambaşka…


çoğu zaman karıştırılıyor ama şehirlerdeki yaşanabilirlik ile yaşam kalitesi birbirinden ayrı kavramları oluşturur.
Yaşanabilirlik, şehrin bir anlamda ekonomisiyle ilgilidir…
Yaşam kalitesi ise, şehirde yaşayan insanların mutluluğuyla direkt bağlantılıdır.
Şehirlerin çoğu bugün için maalesef yaşanabilir olmaktan çıktı.
Bu da şehirde yaşayanların yaşam kalitesini olabildiğince düşürüyor.
örneğin:
Otomobilinizle bir yere giderken, gideceğiniz yerde park yeri bulup bulamayacağınızı düşündüğünüzde mutlu olamıyorsunuz.
Toplu taşıma araçlarına binmeyi düşündüğünüzde, aracın tıka basa dolu olacağı aklınıza geldiğinde yine keyfiniz kaçıyor.
Şehirlerarası yolculuk planladığınızda endişe duyup, günler öncesinden bilet almaya kalkmanız, stres yaratıyor.
Yağışlı havada çatı oluklarından akan suyu sürekli kollamak, üzerine bastığınız kaldırım taşından sıçrayacak çamura bulanmamak, yağışla birlikte bir anda kilitleniveren trafik ruh dengenizi de yaşam kalitenizi de bozuyor.
Sonuç olarak:
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, şehrin yaşam kalitesinin yüksek olduğunu söylemek için, o şehirde yaşayan mutlu insanların sayısının yüksek olması gerekiyor…
Bunun için de, yaşam kalitesini düşüren sorun ve etkenlerin acilen ortadan kaldırılması şart oluyor…


.....


Herkes birbirinden defolu aslında…


-Yaya geçidinden geçtiği sırada kendisine yol vermeyen araç sahibine kızan adam, arca bindiğinde yaya geçidinden geçenlere yol vermiyor…
-Zamanından önce çöp çıkartana küfür eden adam, ilk fırsatta zamanından önce çöp çıkartıyor.

-Yere tüküren gördüğünde neredeyse yüzüne tükürecek kadar sinirlenen adam, lama gibi yere tükürüyor.
-Kırmızı ışıkta geçene kızıp, kırmızı ışıkta geçiyor.
-Kendine korna çalana kızıyor ama sürekli olarak gerekli gereksiz herkese korna çalıyor.
-Yasak yere park eden araç sürücülerine demediğini bırakmıyor ama kendisi hiçbir yasağı dinlemiyor.
-Tramvaya paldır küldür binenlere “Oha” diyor ama bir binişi var ki aynı tramvaya, boğa yanında küçük kalır.
-Sıradayken önüne geçene demediğini bırakmıyor ama nerede sıra görse gidip en öne girmeye çalışıyor.
-Yere çöp atana kızıyor, kendisi yere çöp atıyor.
-Eleştirmediği kimse kalmıyor kendi eleştirildiğinde deli oluyor.
-Dedikodu yapanlara tepki gösteriyor ama kendi dedikodunun dibine vuruyor.
-çalana çırpana kızıyor kendi çalıp çırpıyor
-Başkalarının karısı ve kızına demediğini bırakmıyor, kendi karısı ve kızı ile ilgili denilenler karşısında cinayet işler hale geliyor.
-Başkalarına vatan haini diyor kendisi vatan için kılını kıpırdatmıyor.
Kısacası…
Bu ülkede yaşayan büyük bir çoğunluk, başkalarına hak görmediği her şeyi kendisine hak görüyor…
Başkalarına vermediği payeyi kendisine reva görüyor.

Diğerlerinin yapmaması gereken her hareketi kendisine yakıştırıyor…
Aslında…
En az eleştirdiği, yargıladığı, küfür ettiği insanlar kadar kendisinin de defolu olduğunu bilmiyor.
Ya da bilmek istemiyor…
İşine öyle geliyor…


.....


Biraz da gülmek lazım


TIR şoförü orta yaşlı bir adam, kamyoncuların durup yemek yedikleri benzin istasyonunda kahvaltısını ederken içeriye, deri ceketli, dev gibi üç tane motorsiklet sürücüsü serseri girmiş...
Birincisi adamcağızın tabağındaki çorbada sigarasını söndürüp barın önündeki sandalyeye oturmuş...
İkincisi adamın içtiği suyun içerisine tükürüp bardaki yerini almış..üçüncüsü de adamın tabağını ters çevirip arkadaşlarının yanına geçip oturmuş
Adamcağız en ufak bir itirazda bulunmadan, barı sessizce terk etmiş. Kısa bir süre sonra serserilerden biri garson kıza dönüp;
-"Ne biçim herif bu? Erkekliği beş para etmezmiş!.." demiş.
-"Evet!" demiş kız,
-"Şoförlüğü de beş para etmezmiş... Biraz evvel benzinlikten çıkarken dev gibi tırı ile üç Harley Davidson’un üzerinden geçti!.."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi