Fatma Yüzer Deniz

Fatma Yüzer Deniz

GERÇEK GÜÇ

Her gün öldürülen bir kadını, kanlı savaşları, yaşadığı kaostan çıkamayıp intihar eden kişileri, trafik kazalarını, doğal felaketleri, açlıktan ölen insanları duyuyor ve izliyoruz. Bunlar dışımızdaki dünyamızın acıları. Birde bireysel sorunlarımız var. Ailevi sorunlar, ekonomik, sorunlar, yakınlarımızdan birinin ölümü gibi… Arkadaşlık ve aşk ilişkilerinde yaşanan sorunlar, işyerlerimizdeki sorunlar. Tüm bunların tam ortasında insanoğlu aklını kaçıracak gibi olabilir. Hele ki böyle sıralayınca. Fakat gerçek şu ki, bu sorunlar hemen hemen her gün iç ve dış dünyamızda karşılaşabileceğimiz olağan durumlar haline geldi. Tüm bu yaşananlar insanoğlunun omzunda ağır bir yük, yüreğinde derin bir acıdır. Peki ya tüm bunlar karşısında nasıl duruyoruz veya tüm bunlar karşısında güçlü durmalıyız diyoruz. Gerçekten güçlü bir tutumumuz var mı? Aslında güçlü bir şekilde durup durmadığımızı bilebilmek için güçlü olmanın tanımını tekrar yapmak gerekecektir. Güçlü olmak kişiye göre değişebilen bir kavramdır. Bazıları güçlü olmayı, olaylardan etkilenmemek, biraz duygusuz olmak olarak adlandırabilir ya da güçlü olmayı bu şekilde yaşayabilir. Bazıları da yaşananlardan etkilenmemiş gibi yaparak ve güçlüymüş gibi görünerek tanımlayabilir. Bazılarımızda öfkeye kapılarak ve delicesine şeyler yaparak güçlü olduğunu düşünebilir lâkin gerçekten güçlü olmak bunların dışında bir şey.

Peki ya güçlü olmak ne demek? Yanı başınızda bir şeyler oluyor. Tabi insansınız ve bu durumdan etkileniyorsunuz. İyi ya da kötü bir etkisi oluyor. Belki acı çekiyorsunuz, insani duygularımız var, elbette ki üzüleceğiz, elbette ki kırılacağız, elbette ki öfkeleniyoruz. Peki ya tüm bu duygularımıza rağmen nasıl güçlü olabiliriz? Durumu görmezden gelerek mi? Ya da olayları olduğundan farklı görerek, kendimizi iyi hissederek mi? Hiçbiri değil. Çünkü her iki durumda gerçekleri yansıtmıyor. Güçlü olmak, durumu kabul edip çözüme yönelik neler yapabileceğimizi düşünebilmektir. Olayları doğru algılayıp duygularımızı doğru şekilde yönlendirerek; öfkemize yenik düşmeden umut duygusunu yüreğimizde taşıyabilmektir. Düşünün, savaşlara kızıyorsunuz; büyük bir nefret ve öfke var içinizde, bir an için öfkenize yenik düşüp birini darp ediyorsunuz (savunmadan bahsetmiyorum). Ne oldu şimdi, güçlü olduğunuz hissine mi kapıldınız? Bir düşünelim savaşlar neden çıkar; kin ve nefretten öyle değil mi, peki siz ne yapıyorsunuz? Kin ve nefret duygusu taşıyarak savaşa karşı olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Hayır, tam tersine siz karşı olduğunuz şeyi besliyorsunuz. Onu büyütüyorsunuz. Kin ve nefret duygusu sizi kontrol etmeye başladığı anda savaş sizi içine çekiyor demektir. Doğru olan duygularınızı sizin kontrol etmenizdir, onların sizi kontrol etmesi değil.

Ülkemizde son dönemde yaşanan olaylar öfkeyi büyütebilir. Öfke ise kolektife yayılabilir. Her ne olursa olsun, öfkemize yenik düşersek sadece kin ve nefreti büyütürüz ve çözümden çok uzaklaşırız. Bu nedenledir ki güçlü olmalıyız, farkındalık sahibi ve sağduyulu olmayız. Olaylara sadece kırgınlık ve kızgınlık yönünden bakarsak bunu başaramayız. Unutmamalıyız ki: Yaşadığımız dünya hiç kolay bir yer değil. Onu güzelleştirecek kolaylaştıracak olanda bizleriz. Yaşanan acılara rağmen olayları net bir şekilde görerek, insani duygularımızla çözüme yönelik yaklaşımlarda bulunmalıyız. Gerçekten dik durup durmadığımızı ancak bu şekilde anlayabiliriz. Çünkü gerçek güç; tüm acılarımıza ve gözyaşlarımıza rağmen dünyaya sevgiyle ve umutla bakabilmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Yüzer Deniz Arşivi

BAHAR

03 Mayıs 2023 Çarşamba 00:04

ZAMAN

19 Nisan 2023 Çarşamba 00:04