1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Nasıl olsa benim partim seçimi kazanamaz!

Mahalli seçimlerde ittifak yapılabileceği konuşuluyor.
Konuşuluyor konuşulmasına da sözü edilen ittifakların hem yasal hem de reel olarak karşılığının olması çok zor.
Şöyle ki:
Yasa, mahalli seçimlerde partilerin ittifakına onay vermiyor.
Yani…
Her parti seçim öncesi belediye başkan ve meclis üyesi adaylarını belirleyip, yüksek Seçim Kuruluna bildirip, seçimlere katılmak zorunda…
Partilerin, kendi adaylarıyla girdikleri bir seçimde, başka parti ile sözde de olsa bir ittifak yapmaları, öncelikle o partileri “laf olsun diye aday gösterdik” pozisyonuna düşürecek.
O partiler için ittifak, ittifak yaptıkları partinin adayını seçtirmekten başka bir iddia taşımayacak.
Böyle bir durumda sözünü ettiğimiz o partilerden, ismini duyurmaktan öte bir amacı olmayan kişilerin haricinde, hiçbir isim aday dahi olmak istemeyecek.
O nedenle…
Sözü edilen ittifak, partilerin tepesindeki insanların el sıkışması sonucu, sözde dahi yapılsa, seçmenin nazarında hiçbir anlam ifade etmeyecek, bağlayıcılığı falan da olmayacak…

Sonuç olarak…
Bu mahalli seçimlerde de muhtemelen tıpkı önceki mahalli seçimlerde olduğu gibi, seçmenin büyük çoğunluğu “Nasıl olsa benim partim belediye seçimlerini kazanamaz” düşüncesiyle hareket edecek…
Yine muhtemelen…
Seçimi kazanabileceğini düşündüğü parti ve adaylardan birine, şehri yönetmesi için oyunu verecek…
Yasal olarak mümkün olmayan ittifak, partilerin tepesinde anlaşılıp, el sıkışarak yapılsa dahi, bu sözde ittifak, ittifakta anlaşanları dahi hayal kırıklığına uğratacak sanki…


.....


 


Şu dövizin yaptığına bak!


-Tanıdığımız bir dostumuz var…
Kızı evli ve Avrupa’da yaşıyor.
Karı-koca çalışıyorlar ve kızı her ay 500 Euro gönderiyor babasına.
Dostumuz bu para ile bir ay bütün ihtiyaçlarını karşılıyor.
Bazı aylar az olsa da emekli maaşına hiç dokunma ihtiyacı duymuyordu.
Bir-iki aydır, dövizdeki aşırı yükseliş adeta ilaç gibi gelmiş kendisine…
Kızının aynı oranda gönderdiği Euro 1.500-2.000 liradan, birden 3.500-4.000 liraya çıkıvermiş…
Kızının gönderdiği 500 Euro ile ayı sıkıntısız getiren dostumuz, yeni durum karşısında tatile çıkmaya hazırlanıyor.

***

-Tanıdığınım yeni evli ve yeni de çocukları olan genç bir çift var.
Karı-Koca İstanbul’da çalışıyorlar…
Evden erken saatte çıkıp, geç saatlerde eve ancak gelebiliyorlar.
çocukları çok küçük olduğu için yatılı bir bakıcıları var.
Bakıcı yabancı uyruklu…
500 Dolar üzerinden anlaşmışlar bakıcıyla.
çocuk da bakıcısına bir hayli alışmış.
2-3 ay öncesine kadar iyiymiş durum ama dövizdeki yükseliş mahvetmiş her şeyi.
Nereden baksanız 500 Dolar 3.500 lira para yapıyor…
Şu anda kara kara düşünmeye başlamışlar.
Kadının aldığı maaş direkt bakıcıya gidecek anlayacağınız…
Ya da, kadın işi bırakıp, evde çocuğuna bakacak ki bu da kadının gelecekteki kariyerinin tamamen bitmesi anlamına geliyor.

***

İşte! Dövizdeki aşırı yükselişin yakından tanıdığımız iki farklı insana getirdiği iki farklı durum…
Birine, dövizin bu denli yükselişi adeta ilaç gibi gelmiş, diğerine ise resmen kabusu yaşatmış…
Dövizin aşırı yükselişiyle, zaten çalışmayan dostumuzun eline geçen aynı orandaki para resmen iki katına çıkmış, aynı dövizin yükselişi,  çalışan ve üreten çiftimizin cebinden iki kat daha fazla para çıkmasına yol açmış…
Biri bu durumdan çok memnun…
Fakat kendisi gibi bu denli şanslı olanların sayısı son derece az.
Diğer çift ise bir hayli üzgün, tedirgin ve son derece endişeli…
İşin kötüsü…
Kendileri gibi şanssız olanların sayısı saymakla bitecek gibi değil.


.....


 


Sen yaşayanlara bak Avrupalı mı diye?


Eskişehir ile ilgili sık sık yapılan bir tanım var ya "Avrupa kenti" diye.
Bu en çok tartışılan da bir tanım.
çoğu insan bu tanıma hak veriyor.
Kimisi ise büyük tepki gösteriyor.
Aslına bakarsanız, önemli olan kentin değil de kentte yaşayanların Avrupalı olması galiba.

Keşke:
-Yaya geçidine yaklaştığında gaz kesenlerin...
-Yürürken sağa sola tükürmeyenlerin...
-Elindeki çöpü Porsuğa atmayanların...
-Otomobilini kaldırımın üzerine park etmeyenlerin...
-Yolun ortasına araç bırakıp gitmeyenlerin...
-Engelliler için ayrılan yerlere araç park etmeyenlerin...
-Toplu taşım araçlarında telefonla bağıra bağıra konuşmayanların...
-Yolda yürürken etrafında kadın ve çocukların olduğuna bile aldırmadan ağız dolusu küfür etmeyenlerin...
-Tramvaydan inenleri beklemeden binenlerin olmadığı insanların yaşadığı bir kent olsa...

Zaten...
Yaşayan insanların geneli yukarıda saydığımız bu özelliklerin ve hassasiyetlerin sahibi olsa, kent otomatikman o tarifi yapılan konuma kendiliğinden gelir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi