1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Eller, eller eller...

-Amerika Birleşik Devletleri'nde test sürüşleri tamamlanan ilk şoförsüz yol alabilen otomobil lisansını almış. önümüzdeki yıldan itibaren artık şoförü olmayan, tamamen bilgisayarlar marifetiyle hareket eden otomobillerle güvenli yolculuk yapılabilecekmiş.
-Japonlar ilk kez hisleri olan bir robot imal etmişler. Atölyelerde çoğaltılan robot, sizin mimik ve davranışlarınızdan üzgün ya da sevinçli olduğunuzu anlıyor ve buna göre davranış içinde bulunuyormuş. Söz konusu robot satışa da sunulmuş.
-Ulaşımda artık kapsüllü dönem başlıyormuş. Hava basıncı ve sürtünmenin ortadan kaldırılmasıyla birlikte içinde yolcuların bulunacağı kapsüller 600 kilometreyi 35 dakikada alacakmış. İlk uygulama ise 6 saat mesafe bulunan San Francisco ile Los Angeles arasındaymış.
-Bilim insanları, manyetik alanlar ile kontrol edilen, yüzebilen, tırmanan 1 santimetre büyüklüğünde ve 1 gramdan hafif robot yaptı. Rabotlar istenilen her yere hareket edebiliyormuş.
-Amerika'da beyin dalgalarıyla yönetilen televizyon yapıldı. Televizyonun açılıp kapanmasını, kanal değiştirmesini aklınızdan geçirmeniz yetiyor
-Bilgisayarda ekransız görüntü için yapılan çalışmalar son aşamaya geldi. Artık, bir ekran olmadan bilgisayar görüntüleri her ortamda görülebilecek.
-Kendisini havada onarabilen uçak yapıldı.
-Sinek, sivrisinek ve haşeratın yaklaşamayacağı giysi yapıldı.
Dünyada böylesine teknolojik gelişmeler baş döndürücü bir hızla adeta birbirini takip ederken…
Biz Eskişehir'de:
-Yıllardır 3 ncü üniversiteyi kuramadık.
-Yıllardır, demiryolu ile bir limana hala bağlanamadık.
-Yıllar geçmesine rağmen hala Güney çevre yolunu yapamadık iyi mi?
-Trafik sorununu çözemedik hala.
-Kentpark içindeki binayı bitiremedik bir türlü
-Odunpazarı'nın o keşmekeşliğine bir son veremedik ne yazık ki…
-Şeker fabrikasının her yıl çevreyi kokutmasının önüne geçemedik.-Kütahya yolu üzerindeki Kültür Merkezine 40 yıldır bitirip de kavuşamadık
-Doğru dürüst bir planlama ile bir uçak kaldıramadık Eskişehir'den.
Dünya'da bunca şey olurken, biz yukarıda saydığımız işleri yapamadık iyi mi?


.....


Aynı havayı soluduğumuz insanlar…


Bazı kişiler:
-Başkalarının eleştirilerine gelemezler.
-Karşısındakileri kendi istekleri ve amaçları için kullanmayı severler.
-Güç ve sevgide doyumsuz, kendilerini eşi bulunmaz biri olarak görme özellikleri vardır.
-Kimseyle empati kuramazlar.
-Karşısındakilerden onay ve ilgi beklerler.
-Beklentileri karşılanmadığında benlik saygıları sarsılır, kırgınlık ve çökkünlük yaşarlar.
-Kendilerine ilgi göstermeyen, saygı duymayan herkesi küçümserler.
- Hayallerini abartmaya, kendilerini haklı çıkartmaya, başkalarını kandırmaya çabalarlar.
-Umutsuzluğa kapılmadan, tüm gerçekleri saptırırlar.
-Başkalarına imrenir, rahatlarından ödün vermezler.
-Başkalarını kıskanır, kendilerini beğenirler.
-Bu kişilik bozukluğunun teşhisi oldukça zordur.
-Bu kişiler yaşları ilerledikçe, güzellikleri ve güçleri kayboldukça oldukça zorlanırlar.
-Olumsuzluklar karşısında öfkelenir, intikam duygusu beslerler.
-Yaşamlarına yapılan eleştirilerde umursamaz hal alırlar.
-Yapılan eleştirileri değersiz görürler.
-İnsanları kullanmayı severler.
İşte bu belirtiler kişilik bozukluğunu gösterir ve bu özelliklere sahip kişilerin yakalandığı hastalığa da NARSİS denir.
Narsistik kişilik bozukluğu tanısı koymak aslında çok da basittir.
Kendisinin çok önemli olduğunu düşünen kişiler
Sürekli olarak sınırsız güzellik, zeka, güç veya kusursuz sevgi üzerine kafa yoran kişiler
Her zaman beğenilmek isteyen kişiler
Kendinin eşi bulunmaz biri olduğunu düşünen kişiler
Kendinin kayırılacak biri olduğunu düşünen ve hak kazandığını zanneden kişiler
Başkalarını kendi çıkarları için kullanan kişiler
Başka insanların duygularını anlamada isteksiz kalan, empati yapamayan kişiler
Başkalarını kıskanan ya da başkalarının onu kıskandığını düşünen insanlar
Kendini beğenmiş ve küstah bir kişiliğe sahip olan kişiler
Yukarıdaki kriterlerin en az beş tanesinin bir arada olması halinde, biz bu insanla ilgili “Narsistik kişilik bozukluğuna sahip” diyebiliriz.
Sonuç olarak…
Her birimiz, çevremizde, bizi ülke genelinde ve yerelde yönetenler de başta olmak üzere çok sayıda narsis insanla yaşıyoruz.
Zaten bu yazıyı okurken bile her birinizin aklına en az 5-6 ismin geldiğini hissediyor gibiyiz.
Biz bu yazıyı, biri ya da birileri için yazmadık elbette.
Ancak…
Yazdığımız bu yazıyı okuyanların, bu yazıyı birilerine yamayacağını da biliyoruz.
Zira…
Yönetenlerden komşulara, akrabalardan arkadaşlara kadar her bir yanımız maalesef narsistik kişilik bozukluğuna sahip insanlarla dolu.
Ve biz tüm bu insanlarla aynı havayı soluyor ve varlıklarına resmen sabrediyoruz…


.....


Umarız veren el
görmez alan eli...


Toplumumuzda “Veren el alan eli görmeyecek” inancı vardır.
Bunun anlamı, “eğer bağış yapıyorsan, sadaka ve fitre gibi yardımlarda bulunuyorsan, bunu kesinlikle hiç kimsenin haberi olmadan yap” demektir.
Dahası…
Bunun anlamı, “Eğer yardımda bulunuyorsan, sadaka ve fitre gibi yardımlarda bulunuyorsan, bu yaptığını bangır bangır bağırma. Bunun reklamını asla yapma” da demektir.
Eğer…
Bir taraftan yardım ve bağış yapıp, diğer taraftan da bunun herkes tarafından duyması için çaba harcıyorsan, yaptığın bağışın da yardımın da sevapsal anlamda hiçbir değeri olmadığını anlatır bu inanç.
O yüzden…
Yardımda bulunmak da, bağışta bulunmak da, hatta fitre ve zekat da gizli yapılmalıdır.
Birkaç gün sonra İslam aleminin en kutsal ayı olan kutsal ramazan ayı başlayacak.
Umarız bu ay süresince veren eller alan ellere verdiklerini insanların gözüne gözüne sokmaya kalkmaz.
Umarız bu kutsal ay süresince veren eller verdiklerinin sevabı yerine reklam, ekran, ikram hesabı yapmaz.
Umarız bu kutsal ay süresince veren eller bu ayın kutsallığına zeval getirmeyecek davranışlar içinde olur.


.....


Biraz da gülmek lazım


Bahri ve Ziya Bey'ler bacanak olup, Rana ve Hülya adında sarışın iki kız kardeşle evlidirler.
Beraber bir içki aleminde Bahri Bey, Ziya Bey'e:
-Var mısın bizim sarışınları bu akşam bir zeka testine tâbi tutalım?
- Varım hem biraz eğlenmiş oluruz ve de kazanana bir burma bilezik hediye edelim.
Hanımlar da rıza gösterince Bahri Bey şöyle matrak bir soru sorar;
- Napolyon; "para artı cesaret artı enerji eşittir zafer" dediği halde niye harbi kaybetti?
Cevap Hülya Hanımdan gelir;
- Sürtünme kuvvetini hesaba katmamıştı da ondan.
Bu hazır cevap hepsinin çok hoşuna gider ve onu galip ilan ederler.
Karısını ilk tebrik eden Bahri Bey olur;
- Afferin karıcığım bir de sarışınlarla alay ederler, maşallah cin gibisin, burma bileziği hak ettin.
- Ama kocacığım ben burma bilezik istemem
- Niçin karıcığım?
- Burulmuş bileziği bileğime nasıl geçiririm?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi