Halil Sarıgöz

Halil Sarıgöz

Türkiye’nin Demokrasi Serüveni – 1

Başlıktan da anlaşılacağı üzere, memlekette demokrasinin dünden bugüne ki serüvenine değineceğiz. İlerleyişimize ve ilgiye göre birkaç hafta süren bir yazı dizisi olacak gibi gözüküyor. Yediden yetmişe hemen herkes Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün Programındaki dönem belgesellerini ilgiyle takip etmiştir, keza hâlâ da takip ediliyor… Benzer minvalde bir yazı dizisinin fena olmayacağı kanaatindeyim… Bu konudaki ilk yazımızda 19. Yüzyıldan itibaren Osmanlı’da başlayan demokrasi kırıntılarını biraz özet olarak aktarmaya çalışacağım ardından Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Atatürk ve İnönü’ün çok partili yaşam denemelerine değinip, gelişme satına geçip 1946’dan günümüze kadar gelen süreci yorumlamaya çalışacağım. Bir kaç haftalık seri olacak gibi gözüküyor…

Bu topraklarda demokrasi çabası yaklaşık 200 yıllık bir maziye sahiptir. 1808’de Sened-i İttifak ile başlayıp, 1876’da Kanun-i Esasi’nin ilanıyla devam eden sancılı demokrasimiz, Tanzimat ve Islahat Fermanları, birinci ve ikinci meşrutiyet dönemleri, Jön Türkler ve İttihatçılar derken Gazi Mustafa Kemal önderliğinde Cumhuriyet’in ilanına giden süreç epeyce sancılı geçmiş olsa da en nihayetinde cumhuriyet ile birlikte demokrasi ara ara kesintilere uğrasa da Anadolu da yeşermeyi başarmıştır.

Osmanlı İmparatorluğunu çöküşten kurtarmak için zoraki yenileşme çabaları Sultan III. Selim döneminde Nizam-ı Cedid ıslahatları ile başlasa da istenilene ulaşılamadı. II. Mahmut döneminde yerel otorite konumundaki Âyanlarla Sened-i İttifak’ın imzalanmasıyla Osmanlı Devletinde kuvvetler ayrılığı yönündeki ilk örneklerden birisi gerçekleşti. Sened-i İttifak uzun ömürlü olmasa da tek adam olan padişahla yetki paylaşımına girmesinden ötürü önemli bir kazanımdır. Modernleşme yolundaki Tanzimat ve Islahat Fermanları gibi reformlar ise yönetimdeki merkeziyetçi yapıyı değiştirme ve daha geniş halk kitlelerinin haklarını gözetme amacıyla yapılmıştır. 1839 ve 1856’da ki bu fermanlar, vatandaşlık haklarının genişletilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve padişahın mutlak yetkilerini sınırlamayı amaçlayan adımlardı. Ancak, bu reformlar doğrudan halkın yönetime katılımını sağlamak yerine, daha çok merkezi yönetimin güçlendirilmesine yönelikti. Dolayısıyla, bu dönemde gerçek bir demokratik yönetim anlayışından söz etmek zordur.

Osmanlı Devletinin ilk etkin muhalefet örgütü olan Yeni Osmanlılar Cemiyetinin Ali Suavi, Namık Kemal gibi aydınlar öncülüğünde 1865’te kurulmasıyla meşruti demokrasi fikirleri ortaya çıktı. Bahse konu aydınlar, fikirlerini batıda gördükleri şekilde yani gazete ve dergiler çıkararak yaymaktaydı. Elbette payitaht bundan rahatsız oldu. Çeşitli badire ve mücadelelerin ardından 1876’da meşrutiyet ve anayasanın ilanı konusunda Mithat Paşa ile anlaşan Şehzade Abdülhamit tahta geçirildi. II. Abdülhamit’in tahta çıkmasıyla birlikte ilk Osmanlı Anayasası olan Kanun-i Esasi ile I. Meşrutiyet ilan edilip Meclis kurulsa da kısmi demokrasi çok uzun sürmedi, Sultan Hamit Osmanlı-Rus savaşını bahane göstererek meclisi feshetti ve böylece 1878 itibariyle 30 yılın üzerinde sürecek olan istibdat dönemi başladı. Ta ki takvimler 1908’i gösterince Jön Türkler olarak bilinen memleket için baskı altında örgütlenen bir grup aydın subayın ortaya çıkmasıyla II. Meşrutiyet ilan edilip, II. Abdülhamit tahttan indirildi. II. Meşrutiyette Osmanlı için mutlak sonun başlangıcı olan 1. Dünya Savaşının çıkmasıyla kesintiye uğramıştır.

Yazımızın sonuç kısmına gelirsek, birinci ve ikinci meşrutiyet dönemleri bu topraklarda kurulan ilk parlamentolar olmaları ve anayasa çerçevesinde yönetim anlayışının şekillendirilmesi olması hasebiyle oldukça önemlidir. Yeterli olup olmadıklarından ziyade, istibdada karşı başkaldırıyla kazanılmış hak olmaları kıymetlidir. Başta da söylediğimiz gibi demokrasi ve modernleşme çabaları bu topraklarda 200 yıllık maziye sahiptir. Bu konuda 1923’e kadar çeşitli tecrübeler yaşanmış olsa da sadece Gazi Mustafa Kemal Paşa demokratik bir devlet yapısı kurabilmiştir. Gerek Yeni Osmanlılar gerekse Jön Türkler baskıya karşı ciddi mücadeleler vermiş, bedeller ödemişlerdir zaten Gazi’de bu aydınlardan etkilendiğini fırsat geldikçe dile getirmiştir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Sarıgöz Arşivi