Halil Sarıgöz

Halil Sarıgöz

Türkiye’nin demokrasi serüveni – 3

Ülkemizin demokrasi serüveninin üçüncü yazısıyla devam ediyoruz. Bugün denemelerin ardından ikinci dünya savaşı sürecindeki sekteden bahsedip, önümüzdeki hafta itibariyle Demokrat Partili yıllara değineceğiz…

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkaları denemelerinin ardından ülkemizde yeniden tek partili sisteme dönülmüştü. Takvim yaprakları 1931 yılına geldiğinde Gazi’nin isteğiyle yeni bir genel seçim yapılması kararlaştırıldı. Hükümet, siyasal yaşamda çok sesliliği sağlamak, denetim sistemini çalıştırmak amacıyla 22 seçim bölgesinde gerekli sayıdan daha az aday göstererek CHP’li olmayan kimi üyelerin TBMM’de yer almasını sağlamaya yöneldi. Bu kapsamda 30 milletvekili kontenjanı boş bırakıldı. Gerçekleşen seçimlerin ardından CHP, iktidara muhalefet edecek kimselerin TBMM’de yer almasını sağlayarak muhalefet partisinin olmamasından kaynaklanan boşluğu doldurmaya çalıştı…

Birinci Dünya Savaşının ardından Avrupa’nın siyasal haritası yeniden çizilmişti. Savışın ardından yapılan antlaşmaların getirdiği ağır yükümlülükler kalıcı bir barışın olmayacağını gösteriyordu, kısa bir süre sonra yeni bir dünya savaşının yeniden çıkacağı tahmin ediliyordu… Atatürk ve İnönü’de bunun farkındalar idi. Avrupa devletlerindeki kaynamayı dikkatle takip ediyorlardı. 1937’de İnönü başbakanlıktan ayrılmış olsa da devletlerin politikalarını gözlemlemekteydi. 10 Kasım 1938’e gelindiğinde o kara gün de Gazi, hayata gözlerini yummuştu. Elbette Gazi sonrasının planlarını yapanlar vardı, özellikle dönemin İçişleri ve Dışişleri bakanları Kaya ve Aras, Gazi’den sonra İnönü’nün olmaması için bir takım hazırlıklar içerisindeydiler, ancak niyetlerine ulaşamadılar. Nitekim Gazi sonrası için beklenen oldu. 11 Kasım’da İsmet Paşa, TBMM tarafından ikinci Cumhurbaşkanı olarak seçildi… Dediğimiz gibi dünyayı fırtınaları günler bekliyordu, Türkiye’de henüz genç bir devletti. Evet fırtına vardı, ama dümen Gazi’den sonraki en güvenli ellerdeydi… İsmet Paşa zeki ve muzaffer bir kumandan, kafasında ki kırk tilkiyi, kuyruklarını birbirine değdirmeden gezdiren tecrübeli bir politikacı, inatçı bir diplomat ve başarılı bir devlet adamıydı. Gazi’nin ardından, memleketi dünya savaşının sancılı günlerinden en az hasarla geçirecek kimse sadece Milli Şef olabilirdi. Nitekim dediğimiz gibi de oldu. İsmet Paşa öyle bir strateji izlemişti ki; Churchill, Roosevelt, Stalin, Hitler, Mussolini gibi kurtların arasında, konumu son derece kritik bir coğrafyada tarafsız kalmayı başardı. Dünyayı sarsan, 60 milyona yakın asker ve sivil insanın hayatını kaybettiği düşünülen ikinci dünya savaşında, bir tek Türk’ün burnu dahi kanamadı… Meşhur hadise de bunun en özel örneğidir; dünya savaşının son sürecinde Paşa bir yurt gazisindeyken, ekmek kuyruğundaki bir çocuk Paşa’ya “bizi ekmeksiz bıraktın” der, Paşa’da çocuğa dönerek, “Evet sizi ekmeksiz bıraktım fakat babasız bırakmadım.” Der…

En nihayetinde 1945’de 2. Dünya Savaşının resmen bitmesiyle, dünya baştanbaşa değişmeye başladı. Otoriter ve Totaliter rejimler yenilmişti. Dünya’da çok partili bir demokrasiye geçiş hızlanmaktaydı. Savaşın ardından Sovyetler Birliğinin taleplerine karşın Türkiye’de batı cephesine doğru konumlanıyordu. Batı cephesinde konumlanmanın yolu da şüphesiz çok partili demokrasiden geçiyordu. Milli Şef’in isteği de zaten bu yöndeydi, tek parti dönemindeki bağımsız ya da müstakil grup denemeleri bunu açıkça gösteriyordu, İsmet Paşa demokrasiyi istiyordu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Sarıgöz Arşivi